GeriSeyahat Tuz gölünde yer ve gök aynı renkti, sanki uçuyordum
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Tuz gölünde yer ve gök aynı renkti, sanki uçuyordum

Tuz gölünde yer ve gök aynı renkti, sanki uçuyordum

İstanbullu bilgisayar mühendisi Özcan Bostancı, işinden istifa edip arkadaşıyla dünya turuna çıktı. 13 ayda 26 ülke, 96 şehir gezdi ve karadan yaklaşık 90 bin kilometre yol kat etti. Gözlemlerini internetteki blogda yayımladı. Bostancı, “Dünyanın en büyük aynası” denilen Bolivya’daki Salar de Uyuni adlı tuz gölünü ve Uyuni kasabasını unutamadığını söylüyor.

Özcan Bostancı (30), Marmara Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu, yüksek lisansını aynı üniversitenin Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü’nde tamamladı. Uluslararası şirketlerde yaklaşık 6 sene çalıştıktan sonra istifa ederek yakın arkadaşı İsmail Özger’le uzun süredir hayalini kurdukları dünya turuna çıktı. Gezdikleri, gördükleri yerlerle ilgili izlenimlerini ve çektikleri fotoğrafları www.baskaturlubirsey.com adresindeki blog’larında paylaştılar.

“Aslında seyahat etmek, yeni kültürleri ve insanları tanımak benim uzun süreden beri hayalimdi. Ama üniversiteyi bitirip çalışmaya başlayana kadar yeterince imkân bulamamıştım. Çalıştığım şirket, tanıştığım arkadaşlar hayalimi gerçeğe dönüştürmemi sağladı. İsmail’le de burada tanıştık. İlk yıllık iznimizde sırt çantalarımızı alıp yollara düştük, Avrupa’yı trenle gezdik. Bunu yıllık izinlerimizdeki Avrupa, Güney Amerika seyahatleri takip etti. Okyanus aşıp Güney Amerika’nın güney ucundaki “dünyanın sonu” Ushuaia’ya ulaşmak bizi çok heyecanlandırmıştı. Dünya turu hayali de burada zihnimize düştü. 2010 Temmuz’unda işimizden ayrılıp 13 aylık dünya turuna çıktık. 26 ülkede yüzlerce kişiyle tanıştık.”
/images/100/0x0/55ea4d94f018fbb8f8770b90


Salar de Uyuni, yani Uyuni Tuzluğu dünya turlarının Güney Amerika etabındaki en önemli noktalardan biriydi. 2011 Temmuz’unda Şili’nin kuzeydoğusundaki Atacama Çölü’ne ulaştılar ve Bolivya sınırını geçerek Salar de Uyuni’ye gitmeye hazırlandılar. En kuzeydeki sınır kapısını kullanarak toprak yollarda eski otobüslerde geçirdikleri yaklaşık 40 saatlik yolculuk sonrası Bolivya’nın Uyuni kasabasına ulaştılar.
“Bolivya’nın doğusu çoğunlukla Amazon ormanlarıyla kaplıyken batısı dağlık. Salar de Uyuni de ülkenin güneybatısında. Dünya turu öncesinde mutlaka görmemiz gerekenler listesinin ilk sıralarındaydı. Gördüğümüz anda ne kadar haklı olduğumuzu anladık. Kilometrelerce uzunlukta tuz kristallerinden oluşan bembeyaz bir zemin ve bu zeminin üzerinde birkaç santimetrelik su tabakası, buraya neden ‘Dünyanın en büyük aynası’ denildiğini anlatıyordu bize. Aracımız hızla bu zemin üzerinde yoluna devam ettikçe uçuyormuş hissi yaşıyordum, suyla kaplı zemin yansıma sebebiyle masmavi gökyüzünün rengini almıştı. Arada aracı durdurup zemine ayak bastığımızda ise şaşkınlıkla etrafa bakıyorduk.”

KAKTÜS ADASI VE TUZDAN OTELLER
/images/100/0x0/55ea4d94f018fbb8f8770b92


“Salar de Uyuni dünyanın en büyük tuz göllerinden, yüzölçümü Türkiye’dekinin 7 katı. Kaktüs Adası, 80 kilometre kadar içeride. Dev kaktüslerle dolu adanın zirvesindeki manzara müthiş. Uzakta Ollagüe Volkanı, volkanın göl üzerinde yansıması, tam üzerinde bulunduğumuz kaktüslerle dolu bir ada ve tuzlar üstünde yol alan otomobiller. Salar de Uyuni’ye gelmek için fazladan saatlerce yol yapmış, zorlu yollarda uykusuz geceler geçirmiştik ama gördüğüm manzara hepsine değiyordu.”
Oraya gidenler neler yapabilir diye soruyoruz: “Salar de Uyuni’ye ulaşmanın temelde 2 yolu var. Bunlardan ilki sınırın Şili tarafındaki Atacama Çölü’nden başlayan, Bolivya’ya geçtikten sonra önce yol üzerindeki volkanik göller ve kaplıcalara uğrayan, sonra da Salar de Uyuni’yi boydan boya geçerek Uyuni kasabasına ulaşan 3 günlük turlara katılmak. Ya da bizim gibi Uyuni kasabasından başlayarak benzer rotayı izleyerek tekrar Uyuni’ye dönmek. Her iki turun da en önemli ayağı doğal olarak Salar de Uyuni. Burada Kaktüs Adası, tuz fabrikaları ve tuzdan yapılmış oteller görülebilir. Uyuni’nin hemen dışındaki tren mezarlığı da ilgi çekici. Yol üzerindeki lama ve flamingo sürülerinin de etkileyici olduğunu söylemek lazım. Bunun yanı sıra özünü ve kültürünü çok iyi koruyan Bolivya’daki yaşamı görmek için Uyuni çok uygun bir yer. Kasaba, Salar de Uyuni sayesinde turist acenteleri ve otellerle dolsa da turist merkezinin biraz dışına çıkınca yerel yüzüyle karşılaşmak mümkün.”

BOLİVYA ÖZGÜN KÜLTÜRÜNÜ KORUYOR

“Uyuni’de pek de renkli bir gece hayatı yok, ancak özellikle hostellerde ya da kafelerde diğer gezginlerle tanışmak ve yol hikâyelerini dinlemek keyifli” diyen Bostancı, konaklama seçenekleriyle ilgili şunları söylüyor: “Biz hemen her şehirde olduğu gibi hostelde kaldık. 6-8 kişilik odalarda diğer gezginlerle beraber çok uygun fiyatlarda kalmak mümkün. Daha konforlu seçenekler de mevcut. Şirketlerin düzenlediği turlarda kasabalardaki küçük pansiyon ya da evlerde konaklanıyor.”

Bostancı’nın oraya gitmek isteyenlere önerileri şöyle: “Bolivya özgün kültürünü koruyan nadir ülkelerden. Ulaşım zor olsa da doğal güzellikleri müthiş. Salar de Uyuni yanında başkent La Paz ve Amazon Havzası da çekici olabilir. Güney Amerika’nın Buenos Aires ve Rio de Janeiro gibi metropollere, Perito Moreno Buzulu, Atacama Çölü, Iguazu ve Angel Şelaleleri gibi doğal güzelliklere sahip olduğu düşünülürse herkese Güney Amerika’ya gitmeyi tavsiye edebilirim. Kıtada çoğu ülke Türklerden vize istemiyor.”

Peki bu mevsim oraya gitmek için iyi bir zaman mı: “Bolivya, komşusu Paraguay’la beraber Güney Amerika’da denize kıyısı olmayan 2 ülkeden biri. Uzun süre diğer Güney Amerika ülkeleri gibi İspanyol sömürgesi olmuş ancak 1800’lerin ilk yarısında bağımsızlığını ilan etmiş. Ülkede o zamandan bu yana da siyasi bir istikrar yakalandığını söylemek mümkün değil. Nitekim son 150 yılda 180’den fazla yönetim değişikliği yaşanmış. Güney Amerika’nın en fakir ülkesi olması da buna bağlanabilir sanırım. Ülkenin pek çok yerinde toprak yollara ve eski otobüslere rastlamak mümkün. Bu durum ülkenin dağlık yapısıyla da birleşince özellikle soğuk kış aylarında yolculuk zor. En uygun zaman yaz, yani bizim bulunduğumuz Kuzey Yarımküre’nin kışı. Aralık-nisan arası ulaşım şartları çok daha elverişli.”

PAZARLAR PANAYIR GÜNÜ

Uyuni’nin en renkli günü pazar. Panayırın kurulduğu sokaklar tıklım tıklım. En mutlu olanlar çocuklar. Dönmedolaba biniyor, tombala oynuyorlar. Kadınlar yerel kıyafetli ve hemen hepsi yuvarlak şapkalı. Bebeklerini sırtlarındaki renkli örtülere sarıp taşıyorlar. Falcılar dikkatle dinleniyor. Onların arasında dolaşmak, fotoğraf çekmek ve yerel yemekleri tatmak çok keyifliydi.
False