Tutmayın beni TV seyrettim

Medyadaki şiddet görüntüleri, çocuklara kötü örnek oluyor, ruh sağlıklarını bozuyor, sonuçta da toplumdaki şiddetin artmasına yol açıyormuş... Pöh, sen onu babamın külahına anlat.Bu bana, karikatüre yeni başlayan, neredeyse her hevesli gencin çizdiği bir klişeyi hatırlatıyor. Hani televizyon karşısında oturmaktan kafası televizyon ekranı biçimini almış adamı konu alan, karikatür yarışması jürilerine illallah dedirten çiziktirmeyi...Televizyon seyretmek bir insanın kafasını ne kadar televizyona dönüştürebilirse (ister fiziksel, ister sembolik olarak) medyadaki şiddet görüntüleri de, toplumdaki şiddet oranını o kadar artırabilir.Emre Aköz, Gazete Pazar'daki sütunundan iki haftadır bu hurafeyi eleştiriyor. Örnekler veriyor, kaynak gösteriyor... Karşı görüşte olanların; görüşlerini destekleyecek veriler sunamayıp ‘‘Ben öyle olduğuna inanıyorum’’, demekle yetinmelerinden yakınıyor.Boş inanç sahiplerinin, boş laf etmelerine ne desek boş. Yine de Aköz'ün tezini doğrulayan bir kaynak gösterelim. Yine bu sayfada 18 Ocak Pazar günü yayınladığımız haber, bilimsel bir araştırmanın sonuçlarını özetliyordu. ‘‘New Scientist’’ kaynaklı haberi aynen aktarıyorum:‘‘Televizyon yayınlarına yeni kavuşan dünyanın en ücra adalarından birinde yapılan araştırma, şiddet öğesi içeren programların çocuk ruh sağlığını etkilemediğini gösterdi. Güney Atlas Okyanusu'ndaki St. Helena adasında televizyon yayınları, bundan sadece üç yıl önce başladı. Televizyon yayınlarının başlamasıyla birlikte, adadaki çocukların tutum ve davranışları gözlem altında tutulmaya başlandı. Araştırmayı yürüten uzmanlara göre adada yaşayan çocuklar, televizyon programlarındaki şiddeti taklit etmedikleri gibi herhangi bir davranış bozukluğu da göstermediler.Araştırmayı yapan Cheltenham ve Glouchester Koleji'nden Tony Charlton, ‘Adadaki çocuklar, İngiliz akranlarıyla hemen hemen aynı programları seyrediyorlar ve aynı miktarda şiddet öğesine maruz kalıyorlar. Ancak şiddet görüntülerinden etkilenmediler', dedi.5,600 nüfuslu St. Helena adasında 1994'den önce yalnızca radyo yayınları yapılıyordu. Adada yaşayan 9-12 yaş arası çocuklar arasında ciddi davranış bozuklukları gösterenlerin oranı yüzde 3.4'tü. Bu oran Londra'da yüzde 14'tü. Profesör Charlton bu yüzdenin, adaya televizyon gelmesinden sonraki üç yıl içerisinde de değişmediğini söylüyor.’’Eminim, toplumdaki şiddetin sorumlusunun medyadaki şiddet görüntüleri olduğuna inananların boş inançlarını, bu bilimsel veriler de çürütemeyecek. Ve tabii, toplumsal şiddetin asıl kaynağının boş inançlar olduğu gerçeği de kafalara dank etmeyecek. Adam karısının kendisini aldattığına inanacak, kesecek... Diğeri çocuğunun yaptığının kötü bir şey olduğuna inanacak, dövecek... Beriki otobüsteki adamın, ayağına kasten bastığına inanacak, sövecek... ‘‘Benim her söylediğim yalandır’’, diyene inananların sayısı artmaya devam edecek.yurtsan@hurriyet.com.tr
Yazarın Tüm Yazıları