Türkiye, kadın pazarı olmaktan memnun mu?

NEW York Times muhabiri Craig Smith, Türkiye’ye gelmiş ve bir araştırma yapmış.

Araştırmanın sonucu Türkiye adına müthiş:

‘Türkiye’de pazar kurulup kadın satılıyor.’

Türkiye’de hepimizin bildiği bir gerçeği, benim defalarca yazıp hiçbir sonuç alamadığım bir rezaleti, New York Times Amerika’dan gözümüze soktu.

Türkiye ne yazık ki, ‘perestroika’ ile birlikte bir kadın pazarına dönüştü.

Ufak ufak başlayan olay bir sektöre dönüşürken, son yıllarda tam bir ‘köle ticareti’ şeklini aldı.

En ücra Anadolu kentlerine kadar ulaşan fuhuş sektörü, bazı kentleri tümüyle ele geçirdi.

Bu kentlerin başında Trabzon, İstanbul ve Antalya geliyor.

İstanbul’da iş iyice zıvanadan çıkmış durumda.

Rus kadınların pazarlandığı gece kulüpleri dolup dolup taşıyor.

Gece kulübü tabii ‘resmi’ adı.

Aslında bunlar birer randevuevi.

En meşhurları İstanbul, Aksaray civarında. Hatta biri Emniyet Müdürlüğü’ne 50 metre mesafede.

‘Nasıl oluyor da olabiliyor?’ diye sorunca müstehzi gülümsemelerle karşılaşıyoruz.

Bağımsız Devletler Topluluğu ve eski Sovyet Cumhuriyetleri’nden getirilen kızlar toplu olarak evlerde barındırılıyor ve çalıştırılıyor. Kızların kazancı son derece düşük. Asıl parayı, bunları buraya getirip çalıştıran çeteler kazanıyor.

Antalya’da durum farklı değil. Lara’daki Örnekköy neredeyse bu çetelerin işgali altında. İyi iş yapan kızlar alınıp satılıyor. Hatta fuhuş çetelerinden kız kaçırıp bir başka çeteye satan gruplar türemiş. Örnekköy’de her gece silahlar patlıyor. İşin komiği, burada da polis karakolu 100 metre mesafede.

Trabzon’daki durum zaten bölge kadınlarının toplu eylem yapmasına neden olacak kadar berbat.

Peki bütün bunlar olurken Emniyet Genel Müdürlüğü ne yapıyor?

Benim görebildiğim kadarıyla bir hiç.

Üç beş palavra operasyon dışında kocaman bir hiç.

Alan memnun, satan memnun diyeceğim ama değil.

Çünkü olay tam bir köle ticaretine dönüşmüş.

İntihar eden, öldürülen kızlar ve yerle bir olan Türkiye imajı.

Eğer bu ülkeyi yönetenler ‘kadın pazarlayan ülke’ imajından memnunlarsa bir diyeceğim yok.

Ama ben değilim.

Yönetim kötüyse teknik direktör başarılı olamaz

AKŞAM
Gazetesi, bir gazete gibi değil, medya eleştirileri yayınlayan bir internet sitesi gibi.

Böyle olunca da, gazetenin hiçbir ağırlığı olamıyor.

Gazete, manşetten sürekli olarak başka gazetelerin yayın politikalarını eleştiriyor, yayın yönetmeni sürekli başka gazetelerin yazarlarını, yöneticilerini konu alan yazılar yazıyor. (Tabii organ yazmadığı zamanlarda.)

Fatih Terim Milli Takım Teknik Direktörlüğü’nü kabul edince de, ‘Büyüka şah, Altaylı mat’ demişler.

Benim, ‘Terim kabul etmez’ başlıklı yazıma atıfta bulunmuşlar.

İyi güzel de, ben Terim’le yaptığım bir sohbeti aktardım ve o sohbetten çıkardığım sonucu yazdım. ‘Kabul etmemeli’ demedim ki.

Hatta tam aksine, o yazıya konu olan sohbet boyunca görevi kabul etmesi gerektiğini söyledim.

Etmesine de sevindim. Çünkü, Türk Milli Takımı’na bir kimlik gerekiyor.

O kimlik Fatih’te fazlasıyla var.

Bir yazar, Terim’in yanlış seçim olduğunu, hiçbir başarısının bulunmadığını, hep miraslara konduğunu yazmış.

Hiç ama hiç katılmıyorum.

Terim, Türkiye’de hiçbir teknik direktörün elde edemediği başarıların altında imzası olan adamdır.

Doğruları, yanlışlarından çok daha fazladır.

Galatasaray’daki son döneminde başarısız olmasını örnek gösterenler var. Bu örnek, ancak işi bilmeyenlerce verilecek bir örnektir. Çünkü teknik direktör, bir takımın başarısında yüzde 25 faktördür. Gerisi oyuncular ve yönetimdir.

Futbol Federasyonu iyi yönetilir ve Terim’le uyumlu olursa, oyuncu konusunda bir sıkıntı yaşamayacak olan Terim yüzde yüz başarılı olur.

Ama Dünya Kupası’nda; ama bir sonraki Avrupa Şampiyonası’nda...

İran’ın seçimi Türkiye’nin lehine

İRAN’
da cumhurbaşkanlığı seçimlerini İran için bile ‘aşırı muhafazakár’ bulunan Ahmedinecad kazandı.

İran’ın Humeyni rejiminden giderek uzaklaşacağını umanlar, normalleşme sürecine gireceğini düşünenler yanıldılar.

Açıkçası ben, İran’da muhafazakárların kazanmasını Türkiye’nin lehine bir gelişme olarak yorumluyorum.

Çünkü Türkiye ne yazık ki, politika üreten, bölgede ürettiği politikalarla etkin olmayı becerebilen bir ülke değil.

Türkiye’nin uluslararası alanda pazarladığı tek malı, stratejik konumu.

İran, Irak, Suriye arasında tek demokrasi ve tek Batılı devlet.

Türkiye bu nedenle bütün yönetim hatalarına rağmen önemini koruyor.

İran’ın normalleşmesi, bir demokrasi haline gelmesi ve modern dünyayla ilişkilerini normalleştirmesi halinde, konum olarak Türkiye’den daha avantajlı durumda bulunmasının da katkısıyla Türkiye’nin ‘stratejik önemi’ azalacak, hatta ortadan kalkacaktı.

Ancak İran ileriye değil, geriye doğru bir hamle yaparak Türkiye’ye büyük bir katkıda bulundu.

İranlı seçmenlere müteşekkir olmalıyız.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

VIP salonları, halkın vicdanını sızlatma aracı olmadığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları