Paylaş
Keşke bu güzel olayı gönlümüzün daha rahat olduğu, huzurlu bir ortamda yaşayabilseydik.
Sapık düşünceli bir diktatörün yönettiği kan dökücü eşkıyayı barındıran, besleyen ve yönlendiren Suriye'ye sabrımızın taştığını bildirip son uyarıyı yaptığımız tatsız günlerde olmasaydık.
Keşke ülkemiz için yaşamsal olan 4 elektrik santralının dün imzalanan yatırım anlaşması böyle sıkıntılı günlere rastlamasaydı.
Yıllık 38 milyar kilovatsaat elektrik enerjisi üretecek olan bu santrallar için atılan dev adımı, daha coşkulu bir ortamda kutlasaydık.
Doğalgazla çalışacak olan ve 3 milyar dolara çıkacak olan bu santrallar ülkemize aydınlık ve refah getirecek.
Kalkınmamızın hızını roketleyecek.
Ben enerji yatırımları için atılan her adımda hep büyük heyecanlar duyarım.
Bu coşku biraz da mesleğe yeni girdiğim yıllarda polisle birlikte enerjiden de sorumlu muhabir olmamda yatar.
Gazete bana enerji alanında uzmanlaşma ve olayları izleme görevi vermişti.
Santralların ve barajların bir ülke için birer mabet kadar kutsal olduğunun bilincine ben o zaman varmıştım.
Her yağmur damlası ile her kar taneciğinin elektrik demek olduğunu o zaman öğrenmiştim.
Bunun için bembeyaz dağları, tepeleri, oralardan süzülüp ovalara inen suları görünce hep mutlu olmuşumdur.
Su, elektrik demektir. Elektrik de aydınlık ve zenginlik...
* * *
Dün Ankara Devlet Konukevi'ndeki töreni izlerken yıllar öncesine gidip bunları anımsadım.
Ben yıllarca elektrik üretimi arttıkça zenginliğin de arttığını somut olarak yaşadım.
Ülkenin elinin yüzünün düzelmesi, yaşam standardının yükselmesi ile elektrik üretiminin hep doğru orantılı bir tırmanış içinde olduğuna tanık oldum.
Bugün dünyada gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergelerinden biridir kişi başına elektrik üretimi.
Gelişmiş ülkelerde bu oran yıllık 8 bin kilovatsaattir.
Türkiye'de ise halen ulaşabildiğimiz rakam ne yazık ki 1500 kilovatsaattir.
Bunu en kısa zamanda yukarıya doğru çekmek zorundayız. Türkiye 1500 kilovatsaat elektrik üretimiyle 21. yüzyıldaki yarışa katılamaz.
İşte bu yüzden dün yapım anlaşmaları imzanan 4 baraj çok önemlidir.
Bir gerçeği daha vurgulamak gerekir. Bu yatırımlar sürdürüldüğü takdirde 2005 yılında elektrik üretimini ancak 4 bin kilovatsaate çıkarabileceğiz.
Yani uygar dünyanın ancak yarısına ulaşacağız.
Ne yazık ki gerçek bu.
* * *
Politikacılar bu yaşamsal konudaki sorumsuzluklarından dolayı affedilemeyecek kadar büyük günah işlediler.
Özellikle Çiller 1993-1996 arasında enerji için çivi çaktırmadı.
Erbakan'ın da günahı büyük ama Çiller'inki kadar değil. O hiç değilse Bursa santralının temelini attırdı.
Enerji fazlası olan Türkiye'yi 1997'de Yılmaz hükümetine elektrik kısıntılarının eşiğinde gelmiş bir ülke olarak devrettiler.
Şimdi düşünün, dün temeli atılan ve Enka-İntergen tarafından yapılacak olan Gebze, İzmit, Adapazarı santralları ile, Bayındır-Mimag tarafından yapılacak Ankara santralı yılda 38 milyar kilovatsaat eletrik üretecek.
Bu rakam Türkiye'nin üçte bir, Yunanistan'ın ise tüm üretimine eşittir.
Ve yap-işlet modeliyle olduğu için Türkiye bu yatırımlara cebinden beş kuruş harcamayacaktır.
Türkiye gerçekten büyük ülke...
‘‘Gel bana santral yap’’ dediği zaman bu kadar soruna rağmen bir sürü uluslararası dev firma koşup geliyor ve milyarlarca dolar yatırıyor.
Ama buna rağmen 1993-97 arası tam bir ölü dönem oldu.
Türkiye bugün, işte o yılların açığını kapatmak için çırpınıyor.
Paylaş