Türk solunun yapıtaşları

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Kimi görsem, ‘‘Sol bu bölünmüşlükten kurtulabilecek mi?’’ diye soruyor. Bu, siyasi istikrar özleminin de göstergesi sayılır. Çünkü, sol gibi sağ da bölünme ve dağınıklık girdabında sürükleniyor.

Dünyayı ikinci kez keşfetmeye gerek yok! İstikrarsızlık, yüzde 20 oy çizgisinin altına dizilen ve giderek küçülen bazı partilerin liderlerinden kaynaklanıyor. Hâlâ ahkâm kesip, 'Dediğim dedik, çaldığım düdük' teranesi ile 'etkili-yetkili' konumlarını sürdürüyorlar. Bizimkiler, istisnasız tümünü kastediyorum, büyümek yerine rakipsiz kalmaktan keyif alıyorlar!

* * *

Geçen Pazar NTV'de, Prof. Mümtaz Soysal ile solun sorunları'nı konuştuk. İnanılmaz yankısı oldu. Telefon yağdı. Az sayıda eleştiri de geldi. Ama genelde, solun daha uzun zaman ve değişik mekânlarda tartışılması önerildi. Mümtaz Hoca'ya, ‘‘Sol eski gücüne kavuşabilir mi?’’ diye sordum. ‘‘Birleşme yetmez, sonra ne yapılacağı önemli’’ deyip devam etti:

‘‘Türkiye'ye nasıl bir sol gerekli? Bunun üzerinde duran yok. Baykal ile Ecevit kucaklaşıp dost olsa her şey çözümlenir sanılıyor. Temelde ise sorun, bugünün dünyasında solun ne yapması gerektiğinde yatıyor. Bu, düşünce berraklığı ile gerçekleşir, berraklık bağımsız düşünceyle mümkündür.’’

Hoca'ya göre, Türk solunun son yıllardaki büyük zaafiyeti, dünyada esen rüzgârların etkisinde kalmasından kaynaklanıyor:

‘‘Bakıyorum solun dışındakiler de solu ‘siz bu rüzgârların etkisinde kalmıyorsunuz' diye suçluyor. İstiyorlar ki, solda bir Blair, bir Gonzales olsun. Avrupa'daki sol ne yapıyorsa Türkiye'deki sol da onu yapsın...’’

Peki ne yapsın? Hoca’nın yanıtı kısa ama netti:

‘‘Türkiye'de Kemalist Devrim bitmedi, yarıda kesildi. Gerçek amaçlarına henüz erişemedi. Solun ideolojisi budur. Kemalist devrimi dünya koşulları içinde, Türkiye'nin durumunu da düşünerek amacına vardırmak gerekir.’’

Amaca varması için ne yapmak lazım? Hoca'nın doğrultusu belli:

‘‘Tüm insanların insanca eşit yaşamalarını sağlayacak, Türk halkının gerçek bir sanayi toplumu olmasını sağlayacak, Türkiye'yi çağdaşlaştıracak bir çizginin ısrarla sol tarafından savunulması gerekir.’’

* * *

Peki ne oluyor? Sol ne yapıyor? Hoca'nın yanıtı hem nalına hem mıhına:

‘‘Bakıyorum, ‘sol dünyayla uyum içine girsin' derken birçok kişi, sol, dünyadan esen küreselleşme ile birlikte estirilen rüzgârları da benimsesin isteniyor. Eh, olur... Ecevit, elinde ne var ne yoksa onu satsın! Etnik kimliklere ağırlık verilsin... Türk toplumu biraz da etnik kimliklerin öne çıktığı, Kosovalaştığı bir toplum olsun istercesine, Türkiye'de Cumhuriyet adına, İkinci Cumhuriyetçiler'in savundukları şeyler bir karşı devrimdir. Ve hem İkinci Cumhuriyetçiler, hem de onun dışındakiler ‘sol böyle olsun' istiyorlar. Oysa sol, ‘hayır böyle olmayacağım ben, bitmemiş bir devrimi sona erdireceğim' diyebilir, diyebilmelidir. Ama şimdiye dek bazı solcuların düştüğü hataya düşmeden bu yapılmalı; halka ters gelen, halkın ekonomik ve sosyal alandaki özlemlerini karşılayan bir sol olmalıdır.’’

Bu sol anlayışta, adım gibi eminim ki, yurdun her köşesinde her gün bir araya gelip esenliğe çıkış yollarını arayan onbinlerce Atatürkçü aydın vardır. Bu ideoloji, Türk Devrimi'nin temel harcıdır; 'Misak-ı Milli'ye dayalı Kuvayi Milliye ruhu ile beslenmiş Müdafaa-i Hukuk ideolojisi'dir. Mümtaz Hoca'nın tanımladığı, Türk solunun değerleri, sanırım buydu.

Bu değerler ortak aklın örgütlenmesi'ne döndüğü gün yapı tamamdır.













Yazarın Tüm Yazıları