Dünyanın parası harcandı şûra için... Herkes bir şeyler yapılması için yırtındı durdu.
Hedef, 50 milyon turistti.
Bir sürü komisyon toplandı; raporlar hazırlandı.
1999 seçimleri oldu;
Erkan Mumcu Turizm Bakanlığı'na getirildi.
Şûra kararlarını değil uygulamak, hiçbirini okumadı bile.
Kimse kendisine şûra kararlarını değerlendirip değerlendirmediğini sormadı.
Hatta
‘‘Turizm Bakanlığı kaldırılmalıdır’’ dedi.
'10 milyon turist, 10 milyar dolar gelir' dedi; ancak 11.5 milyon turist 7.5 milyar döviz gerçekleşti. Geride,
Berlin Fuarı için 1.8 milyon
DM'ye yaptırdığı ünlü
'çadır', 'lale' amblemi ve bakanlıkta tarikatçı bir kadrolaşmayı bıraktı.
Sonra görevinden alındı.
Yerine
Mustafa Taşar geldi;
Mumcu'nun kadrolarını dağıttı. Beş aylık bir çalışma sonunda o da geçen hafta
2. Turizm Şûrası'nı topladı. Cumhurbaşkanı
Sezer'in açtığı şûrada,
‘‘Geleceğimiz turizm’’ sloganıyla yeni bir hedef belirledi
Taşar... ‘‘Şûrada aldığımız kararları hayata geçireceğiz’’ dedi.
Peki bu kararlar 4 yıl önceki şûrada da tartışılmamış mıydı?
Taşar'ın bu yılki hedefi, 13-14 milyon turist, 10 milyar dolar gelir.
Dört yıldan beri ne değişti? Ne kazandık, ne kaybettik?
Devlette devamlılık esas değil midir?
Bu kadar süre içinde turizmde hep aynı yerde durmamızın nedenini birilerinin açıklaması gerekiyor. Özellikle de
Turizm Bakanlığı'nın bağlı olduğu
ANAP... Nerede kaldı liyakat...
ULAŞTIRMA Bakanlığı'ndan bir bürokrat anlatıyor: ‘‘Sayın Bakanımızın neler yaptığını anlayamıyoruz. Anlaşılmaz atamalar yapılıyor. Sayın
Devlet Bahçeli, 'devlete liyakat sahibi olan insanları getireceğiz' demişti.
Oktay Vural tamamen aksini yapıyor. Bakanlıkta tek mühendis olan Müsteşar Yardımcısı
Mustafa Turan görevden alınıyor, üst düzeydeki birçok kişi emekli edilmek için zorlanıyor.
Vural daha önce
Gübre Sanayii ve
BOTAŞ'ta Genel Müdürlük yaptığı
MHP'li kadroları bakanlığa taşıyor. Bunlar
DHMİ, TCDD ve
Posta İşleri'ne yerleştiriliyor. Getirilenlerin çoğu 'sosyal bilimci'; ya
Gazi Üniversitesi' ya da
AÖF'de okumuşlar...’’
Ulaştırma Bakanlığı açık açık
MHP'lileşiyor.
Ateşle oynayanın eli yanar
ORTADOĞU'da asırlardır süren kavgada
Türkiye sadece ve sadece barışı konuşmalı, barış girişimine yardımcı olmalıdır.
İsrail ve
Filistin'den birini daha fazla desteklemek, bu halklara yarar sağlayamacağı gibi ülkemizin dış politikasını da olumsuz etkileyecektir.
Son zamanlarda başta Başbakan olmak üzere çeşitli kurum, kuruluşların ve bazı sivil toplum örgütlerinin
Filistin yanlısı tutumları daha şimdiden başımızı belaya sokmuştur.
Bu gelişmeleri endişeyle izliyor, gerçekten tedirgin oluyorum. Yaşadığımız onca şeyden ders almıyoruz. Uzun vadeli, enine boyuna düşünmek gerektiğini ne zaman anlayacağız? Bir Türk vatandaşı olarak, doğru işlerin yapıldığı bir ülkem olsun istiyorum.
Ayşe ARAL-İSTANBUL Kara yobaz
‘İSTANBUL'dan
Ankara'ya cumartesi gecesi otomobiliyle giden bir okurumuz,
Bolu-Gerede kesiminde saat 21.30-22.00 sıralarında 96.5'ten yayın yapan bir radyodan konuşan kişiyi dinledikçe irkilmiş... Vaaz verir gibi konuşuyormuş... Hoca efendi bakın neler söylüyormuş:
Hedefi, Milli Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu...
Özetle diyor ki:
Üzülmeyin, imam hatipler kapandığında evlerimiz var; evlerimize karışamazlar ya... Her ev bir okul olacak.
İlle de o okullara gitmek şart mı?
Merak etmeyin...
İstanbul, Boğaziçi ve
Cerrahpaşa'da en iyi öğrenciler bizim...
Milli Gençlik Vakfı olarak liseden beri alıp eğittiğimiz alnı secde görmüş çocuklar bunlar...
Daha sonra
'kara kaşlı adam' boşadığı karısının kızıyla evleniyor diyor.
Kendi vicdanının dışındaki herkesi karalıyor.
Milli Gençlik Vakfı olarak
Edirne'den
Ardahan'a kadar bütün
Türkiye'yi karış karış biliyorum diye konuşuyor.
Gaziantep'ten
İstanbul'a tayin olan bir polisin kendisini görüp tanıdığını ve nasıl bağlılık gösterdiğini anlatıyor. Kuran'da her şey yazıyor; sakın bunun dışına çıkmayın, diyor. Söylediklerinin çoğu akıl dışı şeyler. İnanç tacirliği sanki ona kalmış... Neyse
Gerede'yi geçtikten sonra yayın saha dışında kalınca sinirim yatıştı.
Erbakan'ın 'arka bahçesi'ndeki oyunlar devam ediyor.
GÜNÜN SÖZÜ
‘‘Her koyun aynı değnekle dövülmez.’’
(Atasözü)
MESAJ
ANKARA Valiliği'nin, bir okuyucumuzun Dikmen Zekibey Durağı civarındaki yerin sığınak yapılmasına ilişkin önerisi üzerine yaptığı açıklama şöyle: Bu yerin
Özel Tevfik Lisesi Vakfı'na ait olduğu,
Körfez Savaşı sırasında sığınak olarak kullanılması girişimlerinde bulunulmuşsa da
Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, İl Sağlık, Bayındırlık Müdürlüklerince yapılan inceleme sonucunda, sığınak için gerekli koşulları taşımadığı tespit edildiğinden, sığınak statüsüne alınmadığı anlaşılmıştır. Bahsedilen yer halen Özel Tevfik Lisesi Vakfı yönetimi tarafından, vakıf amaçları doğrultusunda kullanılmaktadır.
DERSİM ve
Newroz kelimelerinin
Farsça olduklarını yazıyor bir okurunuz.
Kürtçe ile
Farsça'nın akraba diller olduğunu bilmiyor diyelim. Peki bunca cehalet nasıl yapılır? Tarihi okuyun.
Medler Persler'den önce devlet kurmuşlardır.
Persler ise
Medler'in yardımıyla devlet olmuşlardır. Çünkü akraba iki kavimdir.
Haydar IŞIK