Turizm şûraları ne kazandırıyor

1. TURİZM Şûrası, 1998'de Cumhurbaşkanı Demirel tarafından açıldı; Turizm Bakanı İbrahim Gürdal idi. Turizmin gelişmesi için güzel sözler edildi; tanıtım çalışmalarının nasıl olacağı tartışıldı.

Dünyanın parası harcandı şûra için... Herkes bir şeyler yapılması için yırtındı durdu.

Hedef, 50 milyon turistti.

Bir sürü komisyon toplandı; raporlar hazırlandı.

1999 seçimleri oldu; Erkan Mumcu Turizm Bakanlığı'na getirildi.

Şûra kararlarını değil uygulamak, hiçbirini okumadı bile.

Kimse kendisine şûra kararlarını değerlendirip değerlendirmediğini sormadı.

Hatta ‘‘Turizm Bakanlığı kaldırılmalıdır’’ dedi.

'10 milyon turist, 10 milyar dolar gelir' dedi; ancak 11.5 milyon turist 7.5 milyar döviz gerçekleşti. Geride, Berlin Fuarı için 1.8 milyon DM'ye yaptırdığı ünlü 'çadır', 'lale' amblemi ve bakanlıkta tarikatçı bir kadrolaşmayı bıraktı.

Sonra görevinden alındı.

Yerine Mustafa Taşar geldi; Mumcu'nun kadrolarını dağıttı. Beş aylık bir çalışma sonunda o da geçen hafta 2. Turizm Şûrası'nı topladı. Cumhurbaşkanı Sezer'in açtığı şûrada, ‘‘Geleceğimiz turizm’’ sloganıyla yeni bir hedef belirledi Taşar... ‘‘Şûrada aldığımız kararları hayata geçireceğiz’’ dedi.

Peki bu kararlar 4 yıl önceki şûrada da tartışılmamış mıydı?

Taşar'ın bu yılki hedefi, 13-14 milyon turist, 10 milyar dolar gelir.

Dört yıldan beri ne değişti? Ne kazandık, ne kaybettik?

Devlette devamlılık esas değil midir?

Bu kadar süre içinde turizmde hep aynı yerde durmamızın nedenini birilerinin açıklaması gerekiyor. Özellikle de Turizm Bakanlığı'nın bağlı olduğu ANAP...

Nerede kaldı liyakat...


ULAŞTIRMA Bakanlığı'ndan bir bürokrat anlatıyor: ‘‘Sayın Bakanımızın neler yaptığını anlayamıyoruz. Anlaşılmaz atamalar yapılıyor. Sayın Devlet Bahçeli, 'devlete liyakat sahibi olan insanları getireceğiz' demişti. Oktay Vural tamamen aksini yapıyor. Bakanlıkta tek mühendis olan Müsteşar Yardımcısı Mustafa Turan görevden alınıyor, üst düzeydeki birçok kişi emekli edilmek için zorlanıyor. Vural daha önce Gübre Sanayii ve BOTAŞ'ta Genel Müdürlük yaptığı MHP'li kadroları bakanlığa taşıyor. Bunlar DHMİ, TCDD ve Posta İşleri'ne yerleştiriliyor. Getirilenlerin çoğu 'sosyal bilimci'; ya Gazi Üniversitesi' ya da AÖF'de okumuşlar...’’

Ulaştırma Bakanlığı açık açık MHP'lileşiyor.

Ateşle oynayanın eli yanar


ORTADOĞU'da asırlardır süren kavgada Türkiye sadece ve sadece barışı konuşmalı, barış girişimine yardımcı olmalıdır. İsrail ve Filistin'den birini daha fazla desteklemek, bu halklara yarar sağlayamacağı gibi ülkemizin dış politikasını da olumsuz etkileyecektir.

Son zamanlarda başta Başbakan olmak üzere çeşitli kurum, kuruluşların ve bazı sivil toplum örgütlerinin Filistin yanlısı tutumları daha şimdiden başımızı belaya sokmuştur.

Bu gelişmeleri endişeyle izliyor, gerçekten tedirgin oluyorum. Yaşadığımız onca şeyden ders almıyoruz. Uzun vadeli, enine boyuna düşünmek gerektiğini ne zaman anlayacağız? Bir Türk vatandaşı olarak, doğru işlerin yapıldığı bir ülkem olsun istiyorum.

Ayşe ARAL-İSTANBUL

Kara yobaz


‘İSTANBUL'dan Ankara'ya cumartesi gecesi otomobiliyle giden bir okurumuz, Bolu-Gerede kesiminde saat 21.30-22.00 sıralarında 96.5'ten yayın yapan bir radyodan konuşan kişiyi dinledikçe irkilmiş... Vaaz verir gibi konuşuyormuş... Hoca efendi bakın neler söylüyormuş:

Hedefi, Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu...

Özetle diyor ki:

Üzülmeyin, imam hatipler kapandığında evlerimiz var; evlerimize karışamazlar ya... Her ev bir okul olacak.

İlle de o okullara gitmek şart mı?

Merak etmeyin... İstanbul, Boğaziçi ve Cerrahpaşa'da en iyi öğrenciler bizim... Milli Gençlik Vakfı olarak liseden beri alıp eğittiğimiz alnı secde görmüş çocuklar bunlar...

Daha sonra 'kara kaşlı adam' boşadığı karısının kızıyla evleniyor diyor.

Kendi vicdanının dışındaki herkesi karalıyor.

Milli Gençlik Vakfı olarak Edirne'den Ardahan'a kadar bütün Türkiye'yi karış karış biliyorum diye konuşuyor.

Gaziantep'ten İstanbul'a tayin olan bir polisin kendisini görüp tanıdığını ve nasıl bağlılık gösterdiğini anlatıyor. Kuran'da her şey yazıyor; sakın bunun dışına çıkmayın, diyor. Söylediklerinin çoğu akıl dışı şeyler. İnanç tacirliği sanki ona kalmış... Neyse Gerede'yi geçtikten sonra yayın saha dışında kalınca sinirim yatıştı.

Erbakan'ın 'arka bahçesi'ndeki oyunlar devam ediyor.

GÜNÜN SÖZÜ


‘‘Her koyun aynı değnekle dövülmez.’’

(Atasözü)


MESAJ



ANKARA Valiliği'nin, bir okuyucumuzun Dikmen Zekibey Durağı civarındaki yerin sığınak yapılmasına ilişkin önerisi üzerine yaptığı açıklama şöyle: Bu yerin Özel Tevfik Lisesi Vakfı'na ait olduğu, Körfez Savaşı sırasında sığınak olarak kullanılması girişimlerinde bulunulmuşsa da Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, İl Sağlık, Bayındırlık Müdürlüklerince yapılan inceleme sonucunda, sığınak için gerekli koşulları taşımadığı tespit edildiğinden, sığınak statüsüne alınmadığı anlaşılmıştır. Bahsedilen yer halen Özel Tevfik Lisesi Vakfı yönetimi tarafından, vakıf amaçları doğrultusunda kullanılmaktadır.

DERSİM ve Newroz kelimelerinin Farsça olduklarını yazıyor bir okurunuz. Kürtçe ile Farsça'nın akraba diller olduğunu bilmiyor diyelim. Peki bunca cehalet nasıl yapılır? Tarihi okuyun. Medler Persler'den önce devlet kurmuşlardır. Persler ise Medler'in yardımıyla devlet olmuşlardır. Çünkü akraba iki kavimdir.

Haydar IŞIK
Yazarın Tüm Yazıları