Turgay Şeren: G.Saraylı uyan!..

Güncelleme Tarihi:

Turgay Şeren: G.Saraylı uyan..
Oluşturulma Tarihi: Nisan 13, 1999 00:00

Turgay ŞEREN
Haberin Devamı

Galatasaray Lisesi'nin Ortaköy'deki ilk kısmından mezun olup, Galatasaray'daki lise bölümüne adımımı attığım gün 6 A sınıfının kapısını açan müdür muvanimiz Muhlihittin Peykoğlu ile karşılaştım. Beni ve arkadaşlarımı Galatasaray Spor Kulübü'ne üye yapmak istiyordu. Elinde üye formları vardı. Muslihittin Peykoğlu, aynı zamanda, Galatasaray Spor Kulübü'nün başkanıydı. Belirli bir süre sonra, beni elimden tutarak Hasnun Galip Sokağı'ndaki Galatasaray Spor Kulübü'ne götürdü ve başkanı olduğu kulübe üye yaptı. Tabii, diğer sınıf arkadaşlarımı da.

G.SARAY KOKAN OKUL

Galatasaray Lisesi o zamanlar gerçekten buram buram Galatasaray kokan bir okuldu. Ve Galatasaray Kulübü'nün her spor dalında lisenin sporcuları yarışırdı. Sonra bu şerefli görev bana da düştü. Hem lise takımında santrfor oynuyor, hem de Galatasaray kalesini koruyordum. Lisedeki spor odamızın sekreteri Can Kıraç'tı. Can Kıraç ağabey daha sonra Türk ekonomisine yön veren kuruluşun genel koordinatörü oldu. Rahmetli M.Ali Gültekin bizlere hem Galatasaraylılığı öğretir, hem de büyük bir özveriyle çalıştırırdı.

Galatasaray Lisesi'nin benim okuduğum yıllar arasında, yani 1940-1951 yılları arasındaki zamanı hatırladıkça mutluluğum doruğa çıkar. Nedeni, fevkalade bir okuldu Galatasaray. Fevkalade arkadaşlık vardı. Ve Galatasaray Lisesi ile Galatasaray Spor Kulübü bir bütündü.

İnanır mısınız, Galatasaray Futbol Takımı'nın 9 kişisi Galatasaray Lisesi'ndendi. Bir de şimdiki Galatasaray takımına bakın. Bir tane okullu yok. Nedeni bir araştırma konusu olur. Bunu ileriki günlerde inşallah yapacağım.

Galatasaraylılığı ben ve benim gibiler, bizden daha önce sarı kırmızılı camiayı yüreğinde hissedenler tarafından öğrendik. Asla ve asla maddiyat hiç kimsenin aklında yoktu o zamanlar. Zaten ortalıkta para da yoktu. Semih Türkdoğan ağabeyim genel kaptanımızdı. Çarşamba günleri bana okula maaşım olarak tereyağı, bal, kaşar peyniri ve beyaz peynir getirirdi. Bir de bana çok iyi hatırlıyorum, okulda top oynarken, ayağıma giyebilmek için o zamanın meşhur ‘‘Gizlaved’’ lastik ayakkabısını hediye etmişti. Ben ve benim gibiler Galatasaray'ı öyle tanıdık, öyle benimsedik. O duygularla yaşadık ve şimdi de o duyguların fazlasını yüreğimizde hissediyoruz.

BORÇLA BORÇ ÖDENMEZ

Geçen günkü yazımda, Galatasaray Spor Kulübü'nün borcunun 40 milyon doları aştığını, faaliyet raporunun ve bilançonun rezaletlere ulaşan yanlışlarla dolu olduğunu yazdım. Faruk Süren'den tık çıkmadı. Zira, yazılanlar kelimesi kelimesine doğruydu.

Sizler de okumuşsunuzdur, Galatasaray A.Ş'nin Mecidiyeköy'de kiraladığı bir apartman dairesi vardı. Bu dairenin içine 30 milyar lira sarfedilerek eşyalar alındı. Ancaaak, 7 bin dolar kira ödenemeyince, sahibi hacize verdi Galatasaray'ı. Ve şu anda Galatasaray A.Ş orasını boşalttı. Kulüpte bir odaya tıkılmışlar galiba.

Geçen gün Galatasaray Divan Heyeti bir toplantı yaptı. Ben, Galatasaray Spor Kulübü Divan Heyeti üyesiyim ve bundan da iftihar ederim. Faruk Süren taraftarları borcun ödenebilmesi için Riva Tesisleri'nin büyük bir bölümünün kullanılması için girişimde bulunmuşlar. Ben hep ne diyordum, borçla borç ödenmez. Bir gün gelecek, Galatasaray'ın mal varlıkları satılacak. Başka çare yok. Oysa bu gerçek, Galatasaray Kongre üyelerinden hep saklandı. Hatta son kongrelerde bile.

MADDİ MANEVİ TÜKENİŞ

Galatasaray, 7 bin dolar kirayı ödeyemiyor. Ama Galatasaray büyük projeler peşinde. Faizleriyle birlikte 190 milyon dolarlık stat projesi, arkasından, 150 milyon dolarlık Riva'daki villa projesi... İnsanın aklı başından gidiyor. Böylesine yalanlar, böylesine kandırmacalar ve böylesine hayaller içinde yuvarlanıp gidiyoruz. Süren, Nasrettin Hoca gibi oldu. ‘‘Evin önüne diken koyacağız ve koyunların geçmesini bekleyeceğiz. Elde ettiğimiz yapağı ile de borcumuzu ödeyeceğiz.’’ Bu mizansenleri yaratan Faruk Süren ve arkadaşlarına 240 kişi ‘‘dur’’ dedi. Bu rakam daha da artacak.

Önümüzde fevkalade genel kurul var. Ne demişti İnönü: ‘‘Ahlaklılar cesaret sahibi olacak ve ellerini taşın altına koyacaklar.’’ Bunun başka yolu yok. ‘‘Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’’ diye hayatımıza devam edeceksek, Galatasaray'ın maddi manevi çöküşünün finalini hep beraber izleyeceğiz.

ÇOK ÜZÜCÜ AMA GERÇEK

Not: Üzücü ama gerçek. 22 Haziran 1998 tarihinde Galatasaray Bayan Voleybol Takımı, bir turnuvaya iştirak eder. Otel masrafları 391 milyon 420 bin lira tutar. Yönetici Mehmet Bedestenlioğlu, faturanın Anita Tour tarafından ödeneceğini söyler. Anita Tour'un mali işlerine bakan Özer Bey, Galatasaray Spor Kulübü'nün mali sıkıntı içinde olduğunu, ödemeyi vade farkı koyarak ekim ayında yapabileceklerini beyan eder. 483 milyon 600 bin liralık da çek gönderir. Çek karşılıksız çıkar. Bir daha çek gelir. O çek de karşılıksız çıkar. Borç 517 milyona ulaşır. 03.12.1998 tarihli yeni bir çek gönderilir. Ne yazık ki, bu çek de karşılıksız çıkar. Galatasaray Spor Kulübü muhasebecilerinden Tamer ve Murat Akın Bey'le otel yöneticilerinin yaptığı görüşmelerden de bir sonuç alınamaz. Ve Galatasaray'ın borcu Anita Tour'un üstünde kalır. Tabii, otel müdürleri de feveran eder.

Ben size bu olayın kısaltılmış şeklini üzülerek ve utanarak yazdım. Her isteyen G.Saraylı'ya bana gönderilen faksın bir örneğini yollayabilirim. Şimdi G.Saray Spor Kulübü'nün itibarının nerelere geldiğini ve Faruk Süren'in G.Saray'ı nasıl kişiliksiz yaptığının derecesini anladınız mı?



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!