Türban ve başörtüsü

BUGÜNDEN belli ki yeni anayasa tartışmalarında kıyamet "türbanlı öğrencilerin üniversiteye girebilmesinin anayasal güvence altına alınıp alınamayacağı" tartışması etrafında kopacak.

Anayasalar "uzlaşma metinleri", hatta daha ötesi "uzlaşma antlaşmaları"dırlar.

Diğer maddeler üzerinde ne kadar uzlaşma olur bilemem ama ben "baş örtme" konusunda kolay kolay bir uzlaşma yakalanamayacağı görüşündeyim.

* * *

Hangi perspektifle bakarsanız bakın; "türban" bir siyasi sembol olarak merkez ile taşra (mahalle) arasındaki iktidar mücadelesinin merkezine oturmuştur.

Bu konuda uzlaşma olmayacağı ise en açık şeklini bir tarafın baş örtme yöntemlerinden sadece birisi olan türbanı ısrarla başörtüsü olarak adlandırması ile almaktadır.

Başörtüsü kelimesini türbanla eşdeğer tutan tavır; türbanı tehdit algılamasının sembolü olarak kabul eden kesimde "Uzlaşma yok, şimdi iktidar bizde!" sloganı olarak kabul edilmektedir. Böylelikle bu kesimde tehdit algılaması sadece büyümektedir.

Türbanı başörtüsü adı altında savunanların, ayrıca türbanı tehdit algılaması içinde görenlerin hepsinin "askeri vesayeti" benimseyenler olduğu varsayımı, türban takanların tümünün "şeriatçı" olduğu varsayımı kadar kaba genelleme yapan ve kanımca uzlaşmayı neredeyse imkánsız hale getiren son noktadır.

* * *

Ayşe Arman hafta sonu dünyanın ne önemli din sosyolojisi uzmanlarından ve kanımca İslam’ın Türkiye’de siyasi ve sosyal alanda oynadığı rolü en iyi etüt eden kişi olan Şerif Mardin ile "Türkiye ne Malezya olur diyebilirim, ne de olmaz" başlığı altında yayınladığı bir söyleşi yaptı.

Söyleşinin özünü; Şerif Mardin’in AKP dönemini liberal demokrasiye de, din ağırlıklı bir rejime de gitmesi mümkün bir geçiş dönemi olarak görmesi oluşturmaktadır.

Mardin, söyleşide "mahalli" olanın aynı zamanda "milli" olup olamayacağı konusunda mütereddit bir intiba vermektedir, zira bu sorunun cevabının iki yöne de gidebileceği kanaatindedir.

Ben de aynı ikilemi taşıyan bir kişi olarak "türban-başörtüsü" ikilemi etrafında koparılan gürültüyü işte bu yol ayrımının kavşak noktası olarak görmekteyim.

* * *

Söyleşide Şerif Mardin muhafazakár partilerin başarısını şu cümlelerle ifade ediyor:

"...Olayın aslı şudur: Mahalli bir teşkilatın, mahalli çıkarlar doğrultusunda görüşler öne sürmesi, dolayısıyla mahalli menfaatlerin halka çok daha kolay anlatılabilmesi..."

AKP’nin de başarısını bu doğrultuda yorumluyor:

"...Bir siyasi parti, yani AK Parti, cumhuriyetin kuruluşunda ve sonrasında yapılamayan neyi yapmıştır da, başarılı olmuştur? AK Parti’nin başarısının en büyük nedeni, mahalli menfaatleri ortaya çıkarması..."

Mardin "türban" konusunda açık tavır alıyor:

"Bir tek bu türban meselesinin anti-demokratik bir uygulama olduğu konusunda yüzde 100 eminim. Bu mesele, artık olguların toplanmasına ihtiyaç olmayan bir ahlaki meseleye dönmüştür. Orada kararım net, türbanlı öğrenciler üniversiteye girebilmeliler. Türban, benim kararımı verebildiğim nadir alanlardan bir tanesi..."

Ama "kadın" konusunda da bir o kadar ikilem içinde:

"...Ama kadınlar konusundaki problemin çok ciddi olduğuna inanıyorum. Kadınların Türkiye’de kendi durumlarının tehlikede olduğunu düşünmelerini haklı buluyorum. Çünkü orada henüz halledilmemiş bir sorun var. Nasıl türbanlıların üniversiteye girmesini destekliyorsam, bu ülkede kadınlarla ilgili çok ciddi bir problemin olduğuna da inanıyorum." (Yarın devam edeceğim.)
Yazarın Tüm Yazıları