Tuna bir aşk üçgeni için kamera arkasında

Tuna Kiremitçi ile lise sıralarından arkadaşız.

Kumdan Kaleler’in dağılmasından sonra çok da keyif alarak girmediğini bildiğim reklamcılık macerası, arkasından “Git Kendini Çok Sevdirmeden”in büyük başarısı, diğer romanlar, senaryolar derken içindeki müzik yapamamakla ilgili eksiklik duygusunu hiç bastıramadı Tuna. Meşakkatli bir dönem geçirdi ama solo albümünü de çıkardı sonunda. O albümün sound’unu daha rock’n roll bir ruha bürüyerek, performans mekanlarında sahne aldı Tuna Kiremitçi Band’le.
Geçtiğimiz aylarda Tuna’nın hayatında güzel bir gelişme daha oldu. Uzun metraj bir sinema filminin senaryosunu yazmasını istediler. Sonra iş büyüdü filmin yönetmenliğini de Tuna’nın yapmasında karar kılındı. Bilmeyenler için dipnot: Tuna okullu bir sinemacı.

Şu sıralar Eskişehir’de ilk filmi için ter döküyor; “Adını Sen Koy”. Film Eskişehir’de geçen bir aşk üçgeni hikayesi. Başrollerdeki Melis Birkan, Cemal Toktaş, Ali İl ve Ahmet Mümtaz Taylan dışında Burhan Şeşen ve Itır Esen’i de izleyeceğiz filmde.
Birçok kişinin, “Bir bulaşmadığı bu kalmıştı” dediğini duyar gibiyim. Ama emin olun zaten bulaşmayı en çok “hak ettiği” iş bu.
Şimdi romancılığa uzun bir süre ara verme niyetinde, bu film nedeniyle de içi içine sığmıyor. Ve ben Tuna’nın bir gün bir başka filme soundtrack albümü yapacak kadar iyi bir müzisyen olduğunu da iyi biliyorum. Zamanı gelince...

Kentin türküsü:Anadolu Pop-Rock

“Anadolu rock’ın Haluk Levent’le başladığını sanan gence, geçmişi 10 yıla bile ulaşmamış bir grubun ilk yerli progressive temsilcisi olduğunu iddia eden müzik yazarına doğruyu sunmak için yazdım bu kitabı” demiş Cumhur Canbazoğlu. Müzik yazarlığı yaparken doğru ve güvenilir kaynak bulmakta ne kadar zorlandığından dem vuruyor. Magazin soslu haber ve söyleşilerin arasından cımbızla malzeme çıkartılmasa sektör tarihsiz kalacak çünkü... İşte bu çorbaya tuz katma öyküsü böyle başlamış Canbazoğlu’nun. İlk kitap Anadolu Pop-Rock üzerine. Güzel bir kaynak.

Bornova marşlarını yazan adam

Umut Kaya, daha lise yıllarında, İzmir barlarında kendi grubuyla ünlenmiş bir müzisyen. “Mevsimler Geçerken” ve “Mor Yazma” isimli şarkıları, Bornova Marşları olarak biliyor İzmir’de; genç İzmirli okuyucular onaylayacaktır. Söz konusu iki parça, bir süre önce çıkarttığı ilk albümünün de ilk iki klip şarkısı oldu. Gırtlak olarak nağmeli ama gitar-bas-davul ekseninde; sözleri ve melodik yapısıyla da pek damardan bir albüm. Ben kısaca “rakı’n roll” diyorum. Evet içki masasında bile dinlenebiliyor. Öte yandan arabeske de dayamıyor sırtını, kısa sürede tam kıvamını bulacaktır diye düşünüyorum. Emre Aydın’ın açtığı kulvarın en ümit vaat eden adayı Umut Kaya... Takipte olun.

Sertab ‘Bu Böyle’ diyor

Evet bence de bu böyle olmalı. Yaza albüm yetiştireyim, klibi şu ay çekeyim, aman beach’lerde coşayım diye düşünmek yerine, yapmış paşa paşa single’ını Sertab Erener. Çok yakın bir geçmişe kadar yapımcılar Türkiye’de single olmaz diye ısrar ediyordu. Ama internet paylaşımıyla birlikte CD denen o plastik parçası değerini yitirince bundan sonra önemli olanın “şarkı” olacağı gün gibi ortaya çıktı. Sertab Erener’in “Bu Böyle” single’ında şarkının önemli isimlerce aranje edilmiş 5 farklı versiyonu bulunuyor. Geriyeyse bir tek o single’ı bedavadan biraz daha pahalıya satmak kalıyor. Fiyat meselesini çözemezsek çaba beyhude.
Yazarın Tüm Yazıları