Tufan Türenç: Yaşamın garip cilveleri

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

BUGÜNLERDE bütün Türkiye'nin dilinde bir şarkı var. Bu romantik şarkının sözleri şöyle:

İnan ki ağlamadım,

Hüzünlüyüm sadece.

Gözlerimdeki nemler çiğ gibi

Yağar böyle her gece.

Güz gülleri gibiyim,

Hiç bahar yaşamadım.

Ya sevmeyi bilmedim yıllarca,

Ya sevince geç kaldım.

Şarkının söz yazarı ve bestekárı, İzmir Radyosu'nun emektar sanatçısı Selim Öztaş.

Öztaş inşaat mühendisi. Mesleğini hiç yapmamış, müzik sanatçısı olmuş.

1981 yılında İzmir Radyosu'nun sınavını kazanıp ses sanatçılığına başlamış. Şu anda koro şefi olarak görev yapıyor.

Yıllarını müziğe veren Selim Öztaş'ı şöhrete ulaştıran ‘‘Güz Gülleri’’nin ilginç bir öyküsü var.

Bu şarkının ilhamı, 1990 yılı sonbaharında Gümüldür'de güz güllerinin açtığı bir dönemde Selim Öztaş'ın yüreğine düşmüş.

Şarkının oya gibi örülmesi ve tamamlanması 1993 yılını bulmuş.

Önce kendisi, sonra da radyodaki arkadaşları şarkıyı seslendirmiş.

Ama nedense şarkı, tam yedi yıl hakkı olan üne bir türlü kavuşamamış.

Geçtiğimiz aylarda genç bir şarkıcı, Selim Öztaş'a gelmiş.

* * *

Selim Öztaş'ın ve ‘‘Güz Gülleri’’nin yazgısını değiştiren bu olayı sanatçı şöyle anlatıyor:

‘‘Hakan Taşıyan çıkageldi plakçısıyla beraber. Güz Gülleri'ni istedi. Tarzı belliydi ve beni endişelendiriyordu. ‘Sesin güzel, yorumun güzel ama bizim camiadan değilsin' dedim.

Kibar, saygılı ve kendine duyduğu güveni gösterir bir şekilde, ‘Hocam, mahcup etmeyiz. Sizin duygularınızı paylaşmak istiyoruz' dedi. İzin verdim. Albümü dinlediğimde endişemin yersiz olduğunu gördüm. Güzel okumuş. Sonra Muazzez Ersoy istedi, ona da müsaade ettim.’’

‘‘Güz Gülleri’’ kısa zamanda bütün Türkiye'yi sarmış ve 7 yıl sonra Selim Öztaş'ı üne kavuşturmuş.

Yaşamın garip cilvesi işte...

Selim Öztaş'ın ‘‘Güz Gülleri’’ ile ilgili çok ilginç bir anısı daha var:

‘‘Bir gün Ankara'ya gittik. Geç vakitti. Karnımız aç. Bir bara girdik, bir şeyler yiyebilmek amacıyla. Sahnedeki grup normal repertuvarı bitirmiş, isteklere geçmişti. İlk gelen istek Güz Gülleri oldu. Biz hanımla bakıştık, ama bizi tanıyan yoktu. Güz Gülleri'ni okudular, biz de alkışladık. On beş dakika geçmeden yine Güz Gülleri için tempo tutulmaya başlandı. Bir daha okudular. Yarım saat geçmeden bir daha, bir daha, bir daha... Biz yiyeceğimizi bitirdik, hesabı ödedik ve sessizce çıktık birer yabancı gibi.

Çok değişik bir duyguydu. İsimlendiremeyeceğim gibi tarif etmem de imkánsız. Bunun zevki, bunun tadı anlatılmaz, yaşamak gerek.’’

* * *

Efsanevi sanatçı Nat King Cole'ün ünlü Monalisa adlı parçasının yıllar önce yaşanan öyküsü de ‘‘Güz Gülleri’’ninki gibi ilginç.

Monalisa'yı ünlü sanatçıya plağa okuması için getirmişler. Nat King Cole parçayı dinlemiş, ama beğenmemiş.

Buna rağmen menajeri parçanın telifini ödemiş ve haklarını satın almış.

Bir yıl sonra Nat King Cole, pek ünlenemeyen bir parçasını plağa okumaya karar vermiş. Plağın arka yüzüne konacak parça bulunamayınca elde bekleyen Monalisa akıllarına gelmiş.

Ünlü sanatçı istemeye istemeye Monalisa'yı okumuş.

Parça o kadar tutulmuş ve ünlenmiş ki, listeleri altüst etmiş. Plak Monalisa sayesinde bütün dünyada milyonlarca satmış.

Parçayı beğenmeyen Nat King Cole, Monalisa ile hem bir servet kazanmış, hem de ününe ün katmış.

Evet bu iki olayda da görüldüğü gibi yaşam garip sürprizlerle, cilvelerle dolu.

Yazarın Tüm Yazıları