Tufan Türenç: Toplumsal yozlaşmanın sonuçları bunlar

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Hakemlere verilen yetkiler maçlarda yapılan toplu küfür ve saldırıları önlemeye yeterli olacak mı dersiniz?

Biraz kuşkulu.

Çünkü tribünlerdeki küfür isterisi ta şeref tribünündeki saygın kişilere bile bulaşmışsa iş oldukça zor demektir.

Sahada oynayan futbolculara, tribünde maçı izleyen yöneticilere küfür edenler hızlarını alamayıp onların analarına, avratlarına kadar uzanınca bu terbiyesizlik bir cinnet gösterisine dönüşüyor.

Bu kabul edilemez ilkellik aslında toplumdaki yozlaşmanın dışavurumundan başka bir şey değil.

Hepimizin bildiği gibi bu bireysel ve toplumsal yozlaşmanın, hatta çürümenin miladı Özal dönemidir.

Kafayı kullanıp köşeyi dönme becerisini gösterebilmek için her türlü ahlakın geri plana itildiği o dönem, kalabalığın arkasına saklanıp haysiyetlere ve onurlara kalleşçe dil uzatan insanlar yetiştirdi.

İçi irin dolu, yüreği olmayan, korkak ve belkemiksiz insanlar...

Bunların karanlığın arkasına saklanıp kadınlara, bebeklere bile kalleşçe kurşun sıkmaktan utanç duymayanlardan ne farkı var?

Aynı tiynet, aynı cibiliyet, aynı zavallılık...

Bunlara karşı toplumsal bir terapi uygulanmadıkça polisiye önlemlerle bu yaratıkları insanlık çizgisine taşımak zor gibi geliyor bize...

* * *

Geçenlerde Turgay Şeren'le konuşuyorduk.

Futbol yaşamında görmediği, yaşamadığı çirkinliklere tanık olmanın üzüntüsünü yaşıyordu.

Küfür edilen maçların hemen durdurulup seyircisiz oynatılmasından yana olduğunu söyledi.

Tribünlerdeki bu çirkinliği içine sindiremiyordu.

Öncelikle de şeref tribünündeki küfürbazların mutlaka temizlenmesini öneriyordu:

‘‘Seyirciye örnek olması gereken insanların şeref tribününden ayağa kalkarak ana avrat küfürler savurması kabul edilemez.’’

Futbol bir şölendir. Saha içiyle, tribünleriyle, soyunma odaları ile, hatta stadın çevresiyle...

Bu şölende heyecan, coşku, öfke, hüzün ve sevinç vardır.

Bir maçta bunların hepsi birden yaşanabilir. İnanılmayacak kadar zengin bir duygu dünyasının içinde yüzer insanlar.

Ama marifet bu şöleni, küfür etmeden, saldırmadan, barış, sevgi ve dostluk anlayışı içinde yaşabilmektir.

* * *

Burada yöneticilere olduğu kadar medyaya da büyük görevler düşmektedir.

Maçlardan önce yapılan yayınlar, yazılan yazılar seyirciyi maça olumlu veya olumsuz bir şekilde hazırlıyor.

Maça öfkeli gelen seyirci ilk fırsatta tepkisini çirkin bir üslupla ortaya koyuyor, küfür ediyor, hızını alamazsa kırıp döküyor.

İşin garibi bu çirkinlikler yaşandıktan sonra onları tahrik edenler maskelerini değiştirip bir anda ahlak kuramcısı kesiliyor.

Bir futbolcunun karısına, anasına küfür etmeye kimin nasıl hakkı olabilir?

Fanatik bir grup maçtan saatlerce önce stadın önünde beklerken uzatılan mikrofona ‘‘Bu şerefsizlere küfür etmeye geldik’’ diye bas bas bağırıyor.

Ama kimse aldırmıyor.

O fanatik taraftar içeri giriyor ve daha önce kameraların önünde ilan ettiği gibi ağızlarına gelen küfürleri pervasızca savuruyor.

Polis bunları belirleyip kulaklarından tuttuğu gibi karakola götürse bu terbiyesizlik daha başından engellenebilir.

Ama ne yazık ki toplumsal yozlaşma genel bir aldırmazlık da yaratmış.

Alınan önlemlerin ciddi bir şekilde uygulanacağı, ayrıca bu önlemlerin olayları önlenebileceği konusunda benim ve birçok insanın kuşkuları var.

Dilerim yanılırız.



Yazarın Tüm Yazıları