Tufan Türenç: Gangsterlerin başkenti

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Chicago

Bu kent, belleğime hep kara yüzlü eski binalar, geniş caddeler ve acımasız gangsterler álemi olarak yerleşmiş.

İlk kez geldiğim ve Hollywood filmleriyle hayalimde yarattığım Chicago'nun gördüğüm kentle en ufak bir ilgisi yok.

Michigan Gölü kıyısında kurulmuş olan Amerika'nın New York ve Los Angeles'tan sonra üçüncü büyük kenti olan Chicago, nefes kesecek kadar güzel.

Göl kıyısında uzanan plajlara, bol ağaçlıklı, yer yer nefis parklarla süslü kordonu ve sıra sıra dizilmiş göl manzaralı şık binaları rüya gibi...

Yazın bu parklar, uçsuz bucaksız plajlar cıvıl cıvıl oluyormuş.

Gölün suyu pırıl pırıl. Kentin en ufak bir atığı dahi göle verilmiyor.

İçerlere doğru birbirini dikine kesen gökdelenlerle dolu bakımlı, şık caddeler ve büyük yemyeşil parklar var.

Dünyanın her markasını satan nefis mağazalar, restoranlar ve ünlü ‘‘blues bar’’lar...

New York'tan daha bakımlı, daha düzenli, tıpkı onun gibi 24 saat yaşayan bir kent.

Gangster savaşlarının yapıldığı, insanların otomatik silahlarla delik deşik edildiği karanlık yüzlü kentten eser yok.

* * *

1600'lerin sonlarına kadar buralarda Kızılderililer otururmuş.

Chicago'nun bağlı olduğu İllonois Eyaleti'nin adı da buradan geliyor.

1673'te ilk kez Avrupalılar buraya gelmişler ve kürk ticaretine başlamışlar.

100 yıl sonra İngilizler gelip yöreye hákim olmuşlar. Kent 1776'dan sonra ise Amerikalılar'a geçmiş.

İngilizler bölgedeki Kızılderililer'i Amerikalılar'a karşı kışkırtmışlar. Bu ayaklanmalar 1812'de Kızılderililer'in bölgeden sürülmesiyle sona ermiş.

1837'de tren hattı Chicago'ya gelince, kent Orta Amerika'nın merkezi haline gelmiş ve hızla büyümüş.

1871'de çok büyük bir yangın olmuş. Bir ineğin neden olduğu iddia edilen bu yangın, kenti haritadan silmiş.

Kent, yeniden kurulmuş.

1890-1910 arasında başta İrlandalılar olmak üzere, İtalyanlar, Polonyalılar, Rus Yahudileri ve Sırplar'dan oluşan büyük göçmen grupları, gelip Chicago'ya yerleşmiş.

Bu insan gruplarının Yeni Dünya'da tutunabilmek için verdikleri savaş, içki yasağı ile korkunç boyutlara ulaşmış ve filmlere konu olmuş.

* * *

1919'da başlayan ve 1933 yılına kadar süren içki yasağı döneminde, kent gangsterlerin başkenti olmuş.

İçki kaçakçılığı o kadar büyük para getiriyormuş ki çok güçlü gangster çeteleri, bu pastaya sahip olabilmek için birbirleriyle amansız bir savaşa girmişler.

Çok sayıda katliam olmuş. Çok kan akmış.

Bugs Moran ile Al Capone'un babalık savaşında binlerce insan o tamburalı makineli tüfeklerin kustuğu ölüm kurşunlarıyla can vermiş.

O sahneleri Hollywood'un yaptığı filmlerde bol bol kullandığını hepimiz çok iyi anımsarız.

1950'lerde, 1960'larda Al Capone, Bugs Moran ve onların koyu elbiseli, geniş kenarlı fötr şapkalı, acımasız ifadeli, ellerinde her an ateşlenmeye hazır silahlı adamları, sarışın uzun dalgalı saçlı güzel sevgilileriyle o kanlı dünyayı anlatan filmler, hepimizi koltuklarımıza çivilerdi.

Sonunda bu savaşlarda çeteler birbirini kırmış. Bugs Moran ölmüş, Al Capone hapsi boylamış ve 1933'te içki yasağı da kalkınca gangsterler dönemi sona ermiş.

Bugün o dönemin binaları aynen duruyor, ama yenileştirilmiş ve pırıl pırıl hale getirilmiş.

Yine o dönemin barları da özellikleri bozulmadan korunmuş. İçeri girdiğinizde o ünlü gangster filmlerinin geçtiği salonları hemen tanıyorsunuz.

Günümüz Chicago'sunda o barlarda bira şişesini başınıza dikerek adı sanı bilinmeyen, şişko zenci sanatçıların kendilerinden geçerek yaptığı o enfes blues'u büyük bir zevkle dinliyorsunuz.



Yazarın Tüm Yazıları