Trump ve Petronas mimarları İstanbul'da buluşuyor

İKİTELLİ'ye her gün TEM otoyolundan gelmek ruh sağlığı açısından ciddi bir tehlike.

Kar riskini bir yana bırakın.

Ne de olsa yılda birkaç gün.

Gözü kara kamyon sürücülerini de bir yana bırakın.

Onlardan da kaçmak mümkün.

Ama yol kenarlarına her an yıkılacakmış gibi dizili, çatısız, boyasız o tuhaf kasvetli apartmanlar yok mu?

Görüş alanınızın her milimetresini işgal eden o çirkin gecekondu mahalleleri.

İşte onlardan asla kaçma imkanı yok.

Çarpık kentleşmenin, estetik olmayan binaların günlük hayatımızı olumsuz etkilediğine inananlar hayli fazla.

Bunlardan bir tanesi de mimar Sevinç Ormancı.

Mimaride ve iç mimaride pozitif enerjiyi ortaya çıkartan ‘‘feng-shui’’ anlayışına inanan Sevinç Ormancı, çarpık kentleşme kurbanı İstanbul için ne yapabilirim diye düşünüyor ve dünyanın en ünlü mimarlarını buraya davet etmeyi tasarlıyor.

Gökdelen, otel, alışveriş merkezi gibi farklı alanlarda uzmanlaşmış ünlü mimarlık bürolarıyla temas kuruyor.

Neticede önümüzdeki 24 Şubat tarihinde İstanbul'da ‘‘Mimarlıkta Farklı Kesitler’’ panelini organize etmeyi başarıyor.

Peki on gün sonra İstanbul'da biraraya gelecek olan ünlü mimarlar arasında kimler var?

New York'taki Trump Kulesi'nin mimarı Alan Richie.

Dünyanın en uzun gökdeleni, Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'daki Petronas Kuleleri'nin yanısına Dünya Finans Merkezi, Cleveland Kliniği gibi projelere imza atmış olan Fred W. Cark

Hollywood yıldızlarının mimarı Frederick Fisher.

Avrupalı zenginlere ‘‘doğayla bütünleşen evler’’ yapan İspanyol mimar Javier Barba.

Sevinç Ormancı, bu isimlerini saydığım ünlü mimarlara panelden önce İstanbul'u gezdirmeyi planlıyor.

‘‘Eyvah, TEM Otoyolu’ndaki korkunç binaları görmeseler bari’’ diye hayıflanacak oluyorum.

Ormancı tam aksine, herşeyin görülmesi ve panelde tartışılmasından yana.

Konu İstanbul olunca mimarların işi hayli zor.

Hangi birini masaya yatıracaksın?

Estetiğin yanından bile geçmediği binaları mı? Depreme karşı dayanıksız binaları mı? Yoksa kıymetini bilmediğimiz tarihi binaları mı?

Ancak Ormancı'nın da dikkat çektiği gibi panelin bir boyutu daha var.

O da şu: Dünya çapında uzmanlaşmış mimari bürolarla Türk mimarları arasında işbirliğini sağlamak.

LPG asla banyoda olmamalı

LPG
eğitimin şart olduğunu belirttiğim yazıma okurlardan fakslar yağdı.

Uzun yıllarını LPG ile geçirmiş olan Ankaralı okurum Ali Temur gönderdiği uzun faksında banyoya asla LPG tüpünün konulmaması gerektiğini vurguluyor.

‘‘Banyoya LPG cinayettir, ölüme davetiyedir’’ diyor.

Temur, banyo için şofben gibi kullanılabilen hermetik kombileri öneriyor.

Gazetede okuduğu her şofben ölümünden sonra kaleme sarılarak uyarı faksları çeken Ali Temur'e göre, LPG konusunda bir kampanya şart.

‘‘Okullar, muhtarlıklar da kampanyaya dahil edilmeli’’ diyor.

Uğurtan Eryılmaz da şofben ve tüpgazın banyoda olmaması gerektiği görüşünde. Şofben banyoda olduğu takdirde banyo kapısının bir ‘‘terlik’’ genişliğinde açık kalması gerekiyor.

Beko konserve niyetine doğdu Grundig'le Avrupa devi oldu

BEKO, Grundig
'i aldı Avrupalı oldu.

Beko Elektronik Genel Müdürü Ali Hakan Sümerval, Avrupa'nın en önemli markalarından Grundig'i satın alan Beko'nun nasıl büyüdüğünü anlatırken ‘‘bir hayat hikayesi gibi’’ diyor.

Bir hayat hikayesinin nasıl başladığını yıllar önce babamdan duymuştum.

Yıl 1950'lerin sonu, 1960'ların başı gibi.

Vehbi Koç o yıllarda İsrail'in önde gelen bir sanayicisini Türkiye'ye davet ediyor.

Leon Becerano'nun Assis firması İsrail'in en modern meyve suyu, konserve tesislerine sahip.

Yurtdışına büyük çapta ihracatı var.

Becerano ile Koç Bursa'da bir konserve fabrikası kurmayı planlıyorlar.

Kuracakları ortak şirketin adını da koyuyorlar: Becerano'nun Be'si ile Koç'un Ko'sunun yan yana gelmesiyle ortaya çıkan Beko.

Bugün bir Avrupa şirketi olan Beko işte böyle doğuyor.

Ne var ki, ortaklık suya düşüyor.

Bursa'da fabrika kurulmuyor ama Beko ismi devam ediyor.

Yabancılar açısından telaffuzu kolay olduğu için Koç'un ihraç beyaz eşyada tercih ettiği marka oluyor.

İsrail'deki Assis Firması'nin bugün adı pek anılmıyor.

Beko'nun Be'si olan Becerano çoktan ölmüş, mirasçıları sahip çıkmayınca şirket küçüle küçüle belki de yokolmuş.

Bu da kötü biten bir hayat hikayesi.
Yazarın Tüm Yazıları