Toplumsal barışın fidanları

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

İnançlar tartışılmaz, onlara saygı gösterilir. Ramazan ile Yılbaşı'nın bir arada kutlanması bize bu gerçeği bir kez daha gösterdi.

Aynı toplumda yaşayanlar, aynı coğrafyanın nimetlerinden yararlananlar, külfetlerini yüklenenler, aynı tarihin verilerini devralanlar, hoşgörü şemsiyesinin altında her zaman güvenli hissederler kendilerini.

Ramazan; sadece bir dini vecibe olarak yorumlanmayacak kadar yaşamımızın gelenekleri arasına sinmiştir.

Bazı bezirgân politikacıların, ayrılıklardan, kamplaşmalardan, kutuplaşmalardan medet umanların, çıkarlarını tek bu kavgaya odaklayanların hesaplarını bozmanın zamanının geldiğini halk bize hatırlatıyor, uyarıyor. Karşıtlığın kavga nedeni olmadığını anlayacak olgunluğa eriştiğimizin örneklerini yaşıyoruz.

Cumhuriyetin 75. yılında Ermeni fotoğrafçıların açtığı sergi, aynı ülkedeki insanların dostluğunun, dayanışmasının ayrı dinlerden ama aynı ruh halinde buluştuğunu ispatlıyor.

Yeter ki, bu uzlaşma, anlaşma sürecinde bedeller ödemeyelim. Çevre bilinci yayılıyor, TEMA'nın, ÇEKÜL'ün çabalarıyla, yağmacılığa dur deniyor, ağaçlar dikiliyor, insanımız yaşadığı çevreye, doğaya saygı ve sevgi duyuyor.

Hoşgörünün sağlanması da, fiziksel çevrenin güzelleşmesi gibi, bakım isteyen bir uğraş olduğunu gösteriyor.

Karşıt düşüncedeki insana gösterdiğimiz sevgi, anlayış da, ruh ve inanç çevreciliğinin bir sembolüdür.

*

NOEL şarkılarıyla ilâhiler aynı toprakta söylenebiliyorsa, yılbaşını kutlayanların coşkusu ile oruç tutanların ruh huzuru bir toplumda birbirini rahatsız etmeden, birbirini kınamadan gerçekleşebiliyorsa, o toplumda insan unsuru gerçekten imrenilecek güzellikte ve sağduyudadır.

Yılbaşını evlerinde geçirenlerin kimi içki içti, kimi sadece televizyon izlemekle yetindi, ibadetini sürdürdü.

İkisinin de yeni yıla umutlarla, dileklerle girdiklerine inanıyorum. Kutsal ayda, Şeyh Galip'in dediği gibi, ‘‘âlemin ekseni insandır.’’

Taksim Meydanı, yılbaşı gecesi doluydu, Kadir Gecesi de bütün yollar aynı kalabalıkları taşıyacak. İkisi de bu toplumun insanları, ikisi ayrı ayrı ya da birlikte bu duyguyu yaşıyor.

Yeter ki insanımızın içindeki yaşama sevinci, inancı sönmesin ve başka amaçlara alet edilmesin. Oruç tutanlar ve tutmayanlar geç saatlere kadar televizyon izlediler.

Önceki gün bir alış-veriş merkezinde sinemaya gittim. Kalabalık kapıda bir kuyruk oluşturmuştu. Saat 19.15'ti.

Hiç kuşkusuz iftar saatindeki tenhalığın sonrasında sokaklar yine canlanıyordu. Direklerarası eğlencelerinin gelenekselliğine karşılık, modern eğlencenin hayatımızdaki yerini alışının göstergesi.

Antoine de Saint-Exupery'nin Küçük Prensi'nin gösterdiği sevgiyi, Sait Faik'in her şeyi sevgiyle başlatışının bizim için altın kural niteliği taşıdığını unutmam.

Sevgi üzerine gereği kadar düşündük mü, yoksa nefretlerimiz, kinlerimiz daha çok mu vaktimizi çaldı. Kin yamyamlığından vazgeçecek kadar uygarlık düzeyine geldik mi?

*

CUMHURİYETİN 75. yılını bitirip, Osmanlı'nın 700. yılını kutlamaya başlayacağız.

Uzlaşma, ortak duygularda buluşma, benim umudumu artırıyor.



Yazarın Tüm Yazıları