Tiroit nodülü neden oluşur

Her gün onlarca elektronik posta ve mektup alıyoruz.

Tiroit nodülleriyle ilgili soruların sayısı çok fazla. Bunun nedeni ülkemizin guatrın yaygın olduğu bir coğrafyada bulunmasıdır. Türkiye guatrın sık görüldüğü ülkelerden biridir. Tiroit nodülü konusunda bilinenleri bir defa daha gözden geçirmenin uygun olacağını düşündük.

HER NODÜL KANSERLEŞMEZ

Tiroit bezi içinde bir veya daha fazla nodül oluşması bilhassa kadınlarda sık görülen bir sorundur. Bunların neden oluştuğu hálá tam olarak bilinmiyor. Bu nodüllerin sebebi tiroit bezinin kronik yani uzun süren iltihabıdır. "Tiroidit" olarak da bilinen bu durum bağışıklık bozuklukları veya virüslerden kaynaklanabiliyor. Tiroit nodüllerinin bir kısmı ise içleri sıvı dolu "kistik nodüller"dir. Tamamı sıvı ile dolu olan kistler genellikle iyi huyludur, kanserleşme olasılıkları azdır. Bazı kistlerde ise katı içerikler, kireçlenmeler ve farklı yapılar bulunabilir. Bu kistlerde kanserleşme veya kanser olma olasılığı daha fazladır.

Tamamı tiroit hücrelerinden oluşan ve içi tiroit salgısı ile dolu olan iyi huylu tiroit nodüllerinde (foliküler ve kolloid adenomlar) kanserleşme olasılığı pek yoktur. Bazı nodüller ise iyot eksikliği nedeniyle tiroit bezinin büyümesi yani guatr oluşumu sürecinde oluşur. Tiroit nodüllerinin çok az bir kısmında sebep tiroit kanserleridir. Özellikle yirmi yaşından küçüklerde, altmış yaşından büyüklerde, erkeklerde, kişisel sağlık öyküsünde baş ve boyun bölgesine radyasyon tedavisi uygulananlarda rastlanan nodüllerde kanser olasılığı biraz daha fazladır. Bir nodül ne kadar sert, hareketsiz ve büyükse kanser olasılığı o kadar artar. Bizim önerimiz, boynunuzda bir şişlik varsa ve bu şişlik nefes alma veya yutmanızda güçlüğe yol açıyorsa, sinirlilik, uyku problemleri, çarpıntı, kilo alma veya verme, ellerde titreme, kas zayıflaması gibi belirtilerle beraberse beklemeden doktorunuzla görüşmenizdir.

TAKİP GEREKİYOR

Tiroit bezindeki her nodül, küçük veya büyük olsun mutlaka izlenmelidir. Gerektiğinde biyopsi yapılarak içeriği ve gelecekte geçirmesi muhtemel değişimler için fikir edinilmelidir. Oluşturabileceği riskler önceden anlaşılmaya çalışılmalıdır. Nodüllerin sadece kanserleşme riski nedeniyle önemli olduğunu sanmayın. Nodüllerin kanserleşme olasılığı özellikle birden fazla nodülünüz varsa ve nodülünüz küçükse fazla değildir. Nodüllerin zamanla iltihaplanması, nodül içi kanamalara neden olması, aşırı miktarda tiroit hormonu üreterek "toksik guatr"a, hipertiroidiye yol açmasının da mümkün olduğunu bir kenara not alın.

Daha önceki yazılarımızı okumayanlar için bir nodülün izlenmesinde yapılması gerekenleri kısaca hatırlatalım: Kanda T3-T4 ve TSH hormonlarının ölçülmesi, tiroit ultrasonografisi ile nodülün yapısının araştırılması, radyoaktif iyot izotopu kullanılarak nodülün sıcak, ılık veya soğuk olduğunun belirlenmesi ve ince iğne aspirasyon biyopsisi ile kesin teşhisin konulması en sık kullanılan tanı ve tarama yöntemleridir.

Özellikle ailesinde tiroit nodülü öyküsü bulunanlar, guatrın çok yaygın olduğu bölgelerde yaşayanlar, genç kız ve kadınlar, Haşimato hastalığı, guatr gibi teşhislerle tedavi olanların tiroit nodülü bakımından daha uyanık olmalarında fayda var.

Wellness beden ve ruhta dengeyi hedefler

Wellness sözcüğü "Kaliteli bir yaşamın yol haritası" olmayı ve "Bedensel-zihinsel sağlık üzerine odaklanıp, mükemmel bir ruh-beden dengesi kurmayı" hedefler. Bu hedef için de öncelikle yaşam tarzınızı değiştirmeyi önerir. Eğer böyle bir yaşamınız olmasını istiyorsanız yemenize, içmenize dikkat etmeniz, yeterli ve kaliteli uyku uyumanız, aktif bir yaşam sürmeniz gerekiyor. Bu yaşam tarzında alkole pek hoşgörü yok ancak sınırlı miktarlarda tüketilebiliyor. Sigaranın yanından bile geçmeniz yasak! Stresinizi iyi yönetmeniz, stres üretmemeniz, her yolu "pozitif enerjiden" geçirmeniz, dostluğa, sevgiye dayanan ilişkiler geliştirmeniz, kendi ile barışık, inançları ve bağlılıkları olan, huzurlu biri olmanız bu yolculuğun temel adımları. Bu yaşam tarzına her zaman, her yerde ulaşmanız mümkün. Parayla pulla ilişkisi olan, önemli, özel harcamalar gerektiren şeyler gerektirmiyor. İmkanlarınız ölçüsünde yukarıdaki değişimlerin tümünü değilse de en azından önemli bir bölümünü hepiniz yapabilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken, bu değişimleri evinizde, işinizde yani yaşadığınız tüm mekan ve zamanlarda ısrarla sürdürmenizdir.

Tansiyon hastaları ramazanda nasıl beslenmeli

Özellikle hazır gıdaları tüketirken yoğun konserve, salamura gibi tuz içerenlerden uzak durun.

ı Orucunuzu açarken peynirin ve zeytinin tuzsuz olanlarını tercih edin. İftar sofralarında sıklıkla yer alan turşudan uzak durun.

Kapalı kutudaki ayranların tuz içerdiği unutmayın.

Kavurma, pastırma, sucuk gibi şarküteri ürünlerini fazla tuz içerdiğinden tüketmeyin. Bunları sadece tadımlık olarak yiyin.

Yeşil yapraklı salata ve sebzeleri tansiyonu düşürmede yararlı olduklarından, iftar sofralarınızdan eksik etmeyin.

ı Potasyum içeriği yüksek olan besinlerin (meyve ve sebzelerin) tansiyonun düzenlenmesine yardımcı olduğu biliniyor. İftar ve sahurda bu yiyeceklerden faydalanmaya gayret edin.

(Devam edecek...)

Diyetisyen Seren Aksüs

Balık yağında kolesterol var mı

Cevabımız sizi şaşırtmasın! Balık yağı da en az et veya yumurta kadar kolesterol içeriyor. Yani damar sertliğinden korunmanız için önerdiğimiz balıkların yağında da kolesterol var. Ama balık yağında, kırmızı ette ve diğer etlerde olmayan Omega-3 yağları gibi damar dostu mucize besinler de mevcut. Balık yağı bu çoklu doymamış yağ asitlerini bol miktarda içerdiğinden kan kolesterolünü düşürücü etkisi, yağın içinde bulunan kolesterolün etkisinden çok daha güçlü. Yani Omega-3 yağları balığa "damar koruyucu" güç veren çok özel yağ asitleridir. taltan@yasasinhayat.org

Diyetisyen

Tuğçe ALTAN

BAHÇE


Kuru ciltler için öneriler

Sonbaharın gelmesiyle ciltte kuruluk belirtileri ortaya çıkmaya başladı. Rüzgar, soğuk ve kuru hava kadar ısıtma sistemleri de cildi kurutan çevresel faktörlerdir. Cilt kuruluğu bu nedenlerin dışında altta yatan tiroit problemleri, sedef hastalığı, egzema, diüretik, antihistamik veya isotretionin gibi ilaçların kullanımı, su ve mineral kayıplarından dolayı da oluşabilir. Eğer siz de bu mevsimde cildinizin kuruduğunu, sabah kalktığınızda, duştan çıktığınızda cildinizin gerildiğini hissediyorsanız öncelikle cildinizi içten beslemeye gayret edin. Bol su içmeye ve antioksidan içeriği yüksek sebze ve meyvelerden faydalananın.

Omega-3 yağ asitlerini içeren balık, ketentohumunu, alfa lipoik asit içeren ıspanak, pazı, karnabaharı, likopen içeren domatesi, koenzim Q10 içeren baklagiller ve balıkları, yeşil çayı beslenme planınıza mutlaka ekleyin. "Hangi kremleri kullanmalıyım?" diyorsanız cevabımız yine bu ilaç etkili antioksidanları içeren kremleri kullanmanız yönünde. ALA, likopen, koenzim Q10, GLA, E ve C vitamini, üzüm çekirdeği ekstraktı, yeşil çay özütlerini içeren kremlerden faydalanabilirsiniz. ehattat@yasasinhayat.org

Dr. Ece HATTAT

Ozon tedavisinin yararı var mı

Ozon 3 oksijen atomundan oluşan (O3) bir maddedir. Bu maddenin tedavi amacıyla kullanılması çok eski ama modern tıp tarafından asla kabul görmemiş bir düşüncedir. Tamamlayıcı tıp alanı ile meşgul olanların ısrarla uygulamaya çalıştıkları bu yöntem bilimsel, modern yani günümüz tıbbı tarafından kabul edilmiyor. Uygulayıcıları bu yöntemin virüs çoğalmasını önlediğini, bakteri ve mantarları öldürdüğünü, bağışıklık sistemini aktive ettiğini, kan dolaşımını iyileştirdiğini, kanser tedavisinde tamamlayıcı etki yaptığı hatta gençleştirdiğini ileri sürüyorlar. 1920’li yıllarda Avrupa’da, özellikle Almanya’da ozon kullanımı oldukça yaygın bir tedavi alanı olarak ortaya çıkmış.

Ancak araştırmalar bu tedavinin ölçülebilir herhangi bir tıbbi yararının olmadığını gösterdiğinden uygulamalardan vazgeçilmiş. Modern tıbbın onayladığı bir yöntem olmadığından araştırma ve eğitim hastanelerinde, büyük sağlık kuruluşlarında, üniversite hastanelerinde ozon tedavisi yapılan bölümleri bulmanız pek mümkün değildir. Ayrıca bir tedavi aracı olarak bilimsel tıp tarafından onaylanmadığı için bu tedavi yöntemini sigortalar, sağlık poliçeleri ve diğer ödeme kurumları da kabul etmiyor. Sonuç olarak ozon tedavisinin herhangi bir yararı olduğunu söylemek mümkün değildir. Modern tıp -bilimsel tıp- "ozon tedavisini" onayla-mıyor.

Dr. Evren ALTINEL

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için: Tel: (0212) 236 73 00

Bu mevsimlerde iştahım çok açılıyor. Ve ara öğünlerim yetmiyor. Diyetimi sürekli bozuyorum. Bana kalorisi az olan atıştırabileceğim neler önerirsiniz?

Masum kaloriler

Sonbahar kilo verme sürecinde olan kişiler açısından bir "irade savaşının" yaşandığı, iştahı baskılamak amacı ile sürekli atıştırmaların diyeti bozduğu mevsimlerden biridir. Kışa hazırlık amacı ile hızlanan metabolizma bu durumun ortaya çıkma nedenlerinden biri olabilir. Bu dönemi uzun süreli sonbahar yürüyüşleri ile atlatabilirisiniz. Bunun yanı sıra çiğ sebzeleri (küçük domatesler, salatalık, havuç) büyük meyve tabağı içinde sürekli olarak atıştırma yaptığınız alanlarda bulundurabilirisiniz. Emin olun amaç sadece kalori almak değil, masum kaloriler ile de bu işi halledebilirsiniz.

n Şekersiz kurabiyeler (İçi kuru meyve parçacıkları ile tatlandırılmış ancak yağ içeriğine dikkat.)

n Şekersiz sütlü kahveler (İçi vanilya veya çikolata şurubu ile dolu olursa bir bardağı 300-350 kaloriye kadar varabilir, dikkat.)

n "Sadece meyve bu" diye tükettiğiniz ama hiç saymadan yediğiniz adet adet kuru meyvelere dikkat. (1 porsiyon meyve 4 adet kuru kayısı veya 5 adet kuru erik veya 1 adet kuru incir veya 1 avuç kuru üzüm olmalı.)

n Fındık, ceviz, badem avuç avuç değil tane tane tüketilmeli. (1 porsiyonları 45 kaloridir: 6 adet fındık ya da 2 adet ceviz ya da 6 adet badem)

n Yüzde yüz doğal şekersiz meyve sularını su gibi içmeyin. (Meyve porsiyonlarınızdan azaltmalar yapmıyorsanız her bir bardak +200 kalori olarak diyetinize ekleniyor.)

niluferinceis@yasasinhayat.org

Sebze olmadan iftar olmaz

İftar sofralarında olabilecek yiyecek gruplarına çeşitli örnekler verdik. Zaten yıllardır süregelen ve alışkanlık haline getirdiğimiz iftar sofralarının kuralları biraz daha porsiyon kontrolüne özen göstererek devam ediyor. İftara kahvaltılıklarla başlanıyor. Zeytini çok kaçırmamaya ve peynirin çok yağlı olamamasına dikkat ediyorsunuz. Arkasından güzel, yine çok yağlı olmayan bir çorba geliyor sofraya. Mutlaka etli-kıymalı bir yemek, tavuk, köfte, balık yeniyor ve salata hazırlanıyor.

Bu dönemde özellikle dikkat etmenizi istediğim ve genelde tüketiminin azaldığını hissettiğim grup sebze grubu. Salata hazırlansa da ona çok yer ayırmıyor ve sebze yemeği yerine daha çok iştah açıcı olan hamurlu, baharatlı, etli ağır yemekleri tercih edebiliyoruz. Akşamları bamya, patlıcan, fasulye, semizotu, kabak, lahana gibi sebzelere mutlaka zeytinyağlı sebze veya sebze salatası tüketmeye çalışın. Ramazan ayında kabızlık şikayetleriniz artmış olabilir. Sahur ve iftardaki sebze tüketimi sizi rahatlatacaktır. Yine sebze grubu gibi mutlaka yoğurt veya cacık veya ayran olmasını sağlayın. İftarda bu gruba yer kalmıyorsa mutlaka sahura 1 bardak az yağlı süt ekleyin.

gunes@yasasinhayat.org
Yazarın Tüm Yazıları