Terörle değil anchormanlarla mücadele sempozyumu

Oldukça yoğun geçen haftanın ardından yaşadıklarımı ve gördüklerimi aktarmakta bir hayli zorlandım. Zira, dolu dolu geçen haftanın bilançosunu satırlara dökmek hiç de kolay olmadı.

Bizzat yaşadıklarımın hangisini ön plana çıkarıp, özetleyerek size aktarmalıydım? Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde yer alan ve kısa adı TMMM olan Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi’nin düzenlediği "Küresel Terörizm ve Uluslararası İş Birliği" sempozyumuna mı değinmeliydim? Yoksa Cumhurbaşkanı Gül’ün ailesiyle gerçekleştirdiği sinema kaçamağına mı? Ya da Minasera’nın yeni açılan mekanlarındaki Brezilyalı kızları bile gölgede bırakan güzellere mi?

En iyisi başa döneyim; Genelkurmay’ın düzenlediği organizasyonla yazıma başlayayım dedim, ama burada da ikileme düştüm. İki gün süren sempozyuma damgasını vuran Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a yönelik izlenimlerimi mi öne çıkarmalıydım, yoksa değişik ülkelerden gelmiş 680 konuğun kendi dünya görüşlerine göre konuya yaklaşımlarını mı? Gerçi yazılı ve görsel medya bu konuları en ince ayrıntısına kadar anlatmıştı. Hatta kimi abartıya kaçarak. Nasıl mı?

DEMEK "EN KIL MEN" BÖYLE OLUNUYOR!

Kendi gözlerimle görmesem, konuşmaların geçtiği grubun içinde bulunmasam inanmazdım. Bazı ulusal televizyonların anchorman sıfatıyla ana haber bültenlerine çıkan yüzleri, sempozyum esnasında diğer gazeteci arkadaşlarım gibi, Genelkurmay Başkanı’nın etrafındaki halkaya dahil olmuş, paşanın dudağından dökülen sözlere dikkat kesilmişti. Yaşar Paşa muhalefete bindiriyor, meslektaşlarım ise soru üstüne soru yöneltiyordu. Tabii herkes bu konuşmaları teybe ve mikrofonlar aracılığıyla kameralara kaydediyor, daha sonra da topladıkları bilgileri bağlı bulunduğu medya organına aktarıyorlardı. Anlayacağınız; herkeste aynı bilgi ve görüntüler yer alıyordu.

Ancak, tv ekranlarına baktığınız zaman ise gündüz sempozyumda akşamda anchormanliğini yaptığı tv ekranında boy gösteren şahıslar olayı bize bambaşka bir yorumla aktarıyordu. Efendim, Büyükanıt Paşa sadece kendileriyle konuşmuş gibi bir hava yaratıp, "Bana dedi ki!" cümlesiyle başlayan anlatımlar yapıyorlardı. Sanki ikili bir diyalog kurulmuş tarzında sunulan haber bülteni karşısında şaşırıp kalıyordum. Bu insanlara "anchorman" değil, "En kıl Men" dense yeridir.

Neyse bu da bir dönem. Hatırlayın ana haber bültenlerinde bir zamanlar mankenler modası vardı ve ekranın eğitimli spikerlerinin pabucu dama atılmıştı. Şimdi mankenler "Out" oldu, yaşlı anchormanlar "in".

KARL LAGERFELD YERİNE RECEP İVEDİK

O kızgınlıkla televizyonu kapatıp, çalışma ofisimden çıkarken, soluğu Panora Alışveriş Merkezi’nde alıyordum. Güzel bir akşam yemeği, ardından sinema salonunda film keyfi yapacağım, ama ne mümkün. Sanki o gün kısmetim bağlanmıştı.

Bildiğiniz üzere moda dünyasının imparatoru olarak adlandırılan Karl Lagerfeld’in hayat hikayesinin konu edildiği Lagerfeld Confidentiel adlı filmin galası, Panora Alışveriş Merkezi Sinemaları’nda yapılmıştı. Filmi Türkiye’ye getiren, Vakko’nun sahibi Cem Hakko, bu sinema eserini herkesin görmesini tavsiye etmiş ve hemen hemen tüm salonların tahsis edilmesini sağlamıştı. İşte bu tavsiyeler üzerine filmi izlemek için, sinema bölümüne geçeceğim sırada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve ailesiyle burun buruna geliyordum. Onlar da film izlemek üzere salona giriyorlardı ki, Karl Lagerfeld’in hayatını konu alan filmin kaldırıldığını, yerine bir Türk filmi olan "Recep İvedik"in konduğunu öğreniyordum.

IVY DABLYU İLE KOLKOLA YENİ YERİNDE

Ertesi gün Başkent’in en popüler kafelerinden biri olan Ivy’nin, Çayyolu’ndaki Minasera Alışveriş Merkezi’nde açtığı mekanın davetindeyim. Bu güne kadar Ivy, May Day, Ivy Summer gibi bir çok mekana beraber imza atan Serhat Çelik ile Altay Ağva yine güzel bir konsept yaratmışlar. Minasera’nın teras katında hizmet vermeye başlayan işletmenin, farklı dekoru, bünyesinde hizmet veren Dablyu isimli kulüp ve Brezilyalı güzellerin şovu dikkatimi çekiyor. Ayrıca birbirinden güzel davetli kızların şıklık yarışı da.

Salon hınca hınç dolarken, izdihamdan bunalıp, izin istiyorum ve soluğu Minesera’nın Fransız sokağında alıyorum. Yan yana bir çok lezzet durağının bulunduğu restoranlardan birini seçerken de zorlanıyorum. Zira, hepsi birbirinden farklı mönülere sahip ve şık müşteri profiliyle albenisi yüksek. Kebap çeşitleri ve meyhane mezeleriyle ünlenmiş Okka’yı seçerken de, tercihimin ne kadar isabetli olduğunu anlıyorum. Favori mekanlarım arasındaki Big Chef’s ise o gece benim ve dostlarımın kahve keyfine zemin hazırlıyor.

REKLAMLARDAN AYIKLANMIŞ SİNEMA

Gece geç vakit olmasına rağmen, kapısını ve ışıklarını açık gördüğüm İnkılap Kitapevi’ne girmekten kendimi alıkoyamıyorum. Oldukça büyük ve hoş dekorlu kitapevinde son çıkan kitaplara göz atarken de, yanıma Minesera’nın iki genç sahibi Murat Sonbay ile Üner Karabıyık geliyor. Onlarla beraber gezme fikrini beynime aşılarlarken de sinema katından tura başlıyoruz. 6 salonlu bu sinemanın en büyük özelliğinin film öncesi ve aralarda reklam yayınlamaması olduğunu söylüyorlar. Yani filmler reklamdan ayıklandığı için belirtilen saat ve dakikada başlıyormuş.

En alt kattaki çocuk kreşi ise dikkatimi çeken diğer bir mekan oluyor. Aileler yemeğini rahat yesin, brunchını keyifli yapsın ve alışverişini sakin tamamlasın diye ufak çocuklarını buraya bırakıyormuş. Kreşteki 30’a yakın eğitmen onları bütün bir gün oyalayabilecek donanıma sahipmiş. Kısacası o gün Minesera’yı daha iyi tanıma fırsatı buluyorum. Bir alışveriş merkezinden daha çok yaşam merkezi olduğuna kesin kez inanıyorum.

Başkent’te 5 yıldızlı otel furyası

Ankaralı müteahhitler turizm sektörüyle 1980’lerin ikinci yarısından itibaren tanıştı. Ege ve Akdeniz’in sahil şeridine yüzlerce tesis kurup, işletirken de Türk turizminin lokomotifi oldular. Ancak, "Terzi kendi söküğünü dikemezmiş" misali, dev tesislerini hep Ankara dışındaki yatırım bölgelerine kondurdular. Sonuçta tüm ülkede söz sahibi konuma gelirken de yaşadıkları şehri unuttular. Ta ki, iki yıl öncesine kadar.

Ege ve Akdeniz’de yaptıkları sayısız otel projesinden sonra nihayet Ankara’yı da keşfettiler. Bu keşiflerinde ise AB’ye tam üyelik sürecinde Başkent’e düşen rol kadar; kongre, fuar ve sağlık turizmine yönelik yatırımlar etkili oldu.

KONGRE CAZİBESİ

Yerel yöneticiler kongre, fuar, sağlık turizmi alanında yapılacak yatırımlar sayesinde, 8 yıl sonra Ankara’ya yılda 10 milyon turist gelmesini hesaplıyor. Bu hedefe ulaşma yolunda Eskişehir Yolu, Söğütözü mevkiinde Ankara Ticaret Odası ile Büyükşehir Belediyesi’nin iki ayrı uluslararası kongre ve fuar merkezi inşaatları devam ediyor. Sözkonusu merkezlerin bitmesiyle Başkent, binlerce kişilik kongre salonuna ve yılın 12 ayı faaliyet gösterecek devasa bir fuar merkezine kavuşmuş olacak. Bakanlıklardan sonra, AKP ve CHP’nin yeni genel merkezlerini Eskişehir Yolu’na taşımaları, birbiri ardına açılan alışveriş merkezleri ile iki dev kongre ve fuar merkezinin eklenmesiyle Ankaralı yatırımcılar yönlerini bu bölgeye çevirmiş bulunuyorlar.

Ankara’nın Sheraton, Hilton, Swiss, Bilkent, Metropolitan, Dedeman, Sürmeli, Park, Esenboğa ve Büyük Anadolu gibi beş yıldızlı otellerinden sonra, bugünlerde beş proje gün sayıyor. İşte Ekonomist Dergisi’nin başarılı editörü Aysel Alp ile yaptığımız araştırmanın sonucu önümüzdeki günlerde Ankara’da boy gösterecek 5 yıldızlı oteller ve özellikleri.

KENDİ ELEKTRİĞİNİ ÜRETEN OTEL

Başkent’in ilk beş yıldızlı oteli olma özelliğine sahip Büyük Ankara Oteli, sil baştan değişen yüzüyle kapılarını yeniden açmaya hazırlanıyor. TBMM’nin karşısında yer alması nedeniyle, özellikle milletvekilleri, siyasi partiler ve bakanlık ziyaretçisi işadamlarının uğrak noktası olan Büyük Ankara Oteli, 215 oda ve 400 yatak kapasitesiyle hizmet verecek.

Başkent’in 40 yıllık markalarından olan oteli, 2006 yılında Maliye Bakanlığı’ndan 37 milyon dolara satın alan Çelikler Holding, aynı yılın Aralık ayında başladığı yenileme projesini birkaç ay içinda tamamlamayı hedefliyor. 22 bin metrekare olan otel alanını 40 bin metrekareye çıkaran firma, 18 bin metrekarelik yeni inşaatla birlikte tesisin yenilenmesi için 60 milyon dolar harcadı. Akıllı bina teknolojisinin kullanıldığı otel, soğutma ve ısıtma sistemi için gerekli olan elektriği kendisi üreterek şehir şebekesine ihtiyaç duymayacak.

CROWN PLAZA ŞAKA YAPACAK!

Ankamall AVM’
nin yanıbaşında yükselen Crowne Plaza Ankara, Kazova İnşaat tarafından yapılıyor. 1 Mayıs’da kapılarını müşteriye açacak olan otelde, 400 kişilik balo salonu, 4 adet restoran, 280 oda, SPA merkezi, 6 adet özel toplantı salonu, 275 araçlık özel otopark bulunuyor. 30 milyon dolara malolan plaza, "business otel" olarak hizmet verecek. Laledan Turizm, uluslararası kalitede hizmet verebilmek amacıyla dünyada 3 bin 700 civarında otel işletmesine sahip olan, IC Gruptan Crowne Plaza ile 30 yıllık lisans anlaşması yapmış bulunuyor.

SHERATON’A RAKİP OLACAK MI?

Antalya’da geçen yıl hizmete giren Calista Otel’in sahibi Özdoğanlar Grup, Büyükşehir Belediyesi’ne ait kongre merkezinin bitişiğindeki 14 dekarlık arsasına, beş yıldızlı otel yapmak üzere harekete geçti. 320 odalı otelin arsa payıyla birlikte maliyetinin 100 milyon dolar olacağı hesaplanırken, tesisin işletmesini vermek üzere uluslararası otel zincirleriyle anlaşma yapılmış durumda. Bin 200 kişilik kongre salonun bulunacağı otelin mimarlığını, dünyanın ikinci büyük mimarlık bürosu olan Hillier Arch yapacak.

Kısa süre içinde temeli atılması planlanan otelin 2010 yılında hizmete açılması düşünülüyor. Özdoğan Grup Yönetim Kurulu üyesi Ali Özdoğan, otelin Ankara’nın yeni simgelerinden biri olacağını vurgularken, kendilerine rakip olarak Sheraton Otel’i görüyor.

FARKI TEMAYLA YARATACAK

Antalya’da Venezia Palace ve İzmir’de Mysia otellerinin sahibi Ünal Grup, şimdi de Başkent’te beş yıldızlı otel yapma planları üzerinde çalışıyor. Konya Yolu’na yapılması düşünülen projeye ilişkin hazırlıklar devam ederken, inşaatın bu yıl içinde başlaması planlanıyor. 5 bin 100 metrekare büyüklüğündeki kendi arsasına otel yapacak olan Ünal Grup, inşaatını da kendisi üstleneceği için, otelin yatırım maliyetini 20 milyon dolar olarak hesaplıyor. Ancak inşaatın başka bir şirket tarafından yapılması durumunda maliyetin 30 milyon dolara çıkacağı belirtiliyor. 77 metre 15 cm yüksekliğinde; zemin üstü 10 bin 500 metrekare, zemin altı 16 bin metrekare büyüklüğündeki otel, 175 odalı ve 350 yatak kapasiteli olacak. Hilton ve Sheraton ile rakebet etmeyi hedefleyen yönetim, Venezia Palace’ta olduğu gibi, fark yaratan "temalı" bir otel yapmayı planlıyor.

VARAN DA OTEL İŞİNE GİRİYOR

Türkiye’nin en köklü otobüs şirketlerinden Varan Turizm, Başkent’teki yatırımıyla birlikte ilk kez otel işine giriyor. Eskişehir Yolu, Söğütözü mevkiindeki tesislerini taşıyan firma, bu bölgede beş yıldızlı otel yapmayı planlıyor. Mart ayında inşaatına başlanacak otel, 150 odalı, 11 katlı bir "business otel" olacak. 20 milyon dolara malolacağı hesaplanırken,

2010 yılında hizmete girmesi hedefleniyor. Varan Turizm Genel Müdürü Enis Pekuysal, tesislerinin bulunduğu otelin işletmesini uluslararası otel zinciri Mövenpick’in yapacağını belirtirken, Sögütözü’nün son yıllarda hızlı bir büyüme trendine girdiğini söylüyor.
Yazarın Tüm Yazıları