Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Durum değerlendirmesi

Hürriyet'in dünkü manşeti ilginçti.

Çete tanımı yapılıyor ve çetelerle mücadele için geliştirilen yöntemler sıralanıyordu.

Yöntemler yasal bir platforma da oturtulacaktı.

Buna göre çetelerle mücadelede önemli görev polise düşüyordu.

Polis, çeteleri çözmek için ajan kullanabilecekti. Polis, çeteleri çökertmek için telefonları dinleyebilecekti.

Bu iki nokta bana ilginç ve uygulamada çok kolay geldi.

Çünkü son dönemde yaşadıklarımız polisin bu konuda epey aşama kaydetmiş olduğunu gösterdi...

Polis, çetelerin içine ajan sokarken hiç zorlanmayacaktı, çünkü çetelerde polisler zaten ağırlıktaydı. Çetelere sokulacak ajanların gizlenmesine gerek yoktu. Polis olmak çeteye sızabilmek için iyi bir referans sayılacaktı.

Ve çeteler üst düzey polis mensuplarının yardımıyla, zaten başbakanlar dahil her türlü telefonu dinliyorlardı.

Çeteye sızan polislerin yapması gereken tek işi, bu telefon dinlemelerinden birer kopya almaktan ibaret olacaktı.

Tabii işin bir de zor yönü vardı.

Çete mensubu olarak yakalanan polisler ‘‘Ben buraya ajan olarak sızdım’’ diyerek paçayı kurtarabileceklerdi.

Fakat bunun çok da önemi yoktu.

Onlar paçayı her halükârda kurtarabilmekteydiler...

Dönmek var, dönmek var!

Tansu Çiller'i Mevleviler'e benzetmem Mevleviler'i kızdırmış.

Faks ve telefonlarda şöyle diyorlar:

‘‘Biz döneriz, ama belirli bir eksen doğrultusunda... Tansu Hanım gibi menfaatimizin gerektirdiği yönde değil. Biz döneriz, ama Allah aşkı için, para aşkı için değil... Bizim dönüşlerimizde zerafet vardır, nezaket vardır. Dönerken başkalarına çarpmayız, başkalarını yere düşürmeyiz.’’

Bu söylenenleri dinleyince hak verdim...

Mevlevi olmakla, fır döndü olmak arasında ciddi farklar var.

Kararı baba verir...

Demirel'in demokratlığı bu kadar oluyor işte...

İşine gelince ‘‘Tartışalım, tartışılsın’’, işine gelmeyince ‘‘Kurumları yıpratmayalım. Yerine yenisini koyamayız...’’

Değerli Cumbaba uçakta gazetecilerle sohbet ederken, yargı bağımsızlığı ve parlamento saygınlığı ile ilgili açılan tartışmalara ve sorulan sorulara işine gelmeyen hallerde kullandığı söylemle yanıt vermiş.

Bu konunun konuşulmaması gerektiğini söylemiş.

Oysa aynı Demirel, başkanlık sistemi konu olduğunda hemen üzerine atlamış, bu konuda konuşmuş, eleştiriler karşısında da ‘‘Her şeyi konuşalım, tartışalım’’ demişti.

Anlaşılan Cumhurbaşkanı olmak, insanlara neyin tartışılıp neyin tartışılmayacağını belirleme yetkisi de veriyor.

Bu biraz ataerkil aile yapısı izlenimi doğuruyor. Sayın Demirel aile meclisindeki babalıkla, Türk halkının ona verdiği babalık unvanını karıştırıyor herhalde.

Madem böyle bir yetki var, bundan sonraki anayasa değişikliğinde, bu durumu da anayasaya yerleştirelim de, Süleyman Bey rahat etsin...

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Çetelerin çetelesini tutmak gerekmediği zaman...

R.K.

Yazarın Tüm Yazıları