Teke tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Çeteciler, orduyu Susurluk'a bulaştırmak istiyor

Türkiye'de çözülemeyen ve devleti yıpratan her olayın altından çıkan Mehmet Ağar-İbrahim Şahin ikilisi, kaybolan silahlarla ilgili yine benzer demeçler veriyorlar: ‘‘Bunlar PKK'ya karşı kullanıldı...’’

Ağar, bir adım ileri giderek bu silahların ordunun isteğiyle verildiğini söylüyor.

Herhalde işe orduyu da bulaştırarak, yeni bir gizlilik perdesi yaratma peşinde...

Ağar'ın bu sözleri üzerine, Genelkurmay bir açıklama borçlu...

Ya çıkıp diyecek ki, ‘‘Evte, bu silahları polise biz verdik. Biz aldırdık ve bunlar bizim bilgimiz dahilinde Güneydoğu'da kullanıldı’’ ya da ‘‘Hayır, bu silahlar bizimle alakalı değildir. Çünkü Susurluk Çetesi diye bildiğimiz rezaletin mimarları, olayın patladığı günden beri sistemli bir biçimde orduyu bu rezaletin içine çekmeye çalışıyorlar...’’

Bunda en büyük primi ise, Türkiye'de devletin yıpranmasından medet uman güçler yapıyor... Yani PKK, yani şer güçler.

Vatandaş da ordusuna güvendiği için ‘‘Ordu yapmışsa, doğru yapmıştır’’ mantığını yürütüyor...

Çünkü, herkes PKK ile mücadelede ordu duruma el koyunca, bölgede devlet gücünün tesis edildiğini biliyor.

Bu yüzden de çeteciler suçlarına Türk Ordusu'nu ortak etmek için sistematik bir çalışma yapıyorlar...

Bu nedenle Genelkurmay'ın konuya bir açıklık getirmesi şart.

Ağar, poliste bazı belgelerin kaybolabileceğini de söyleyerek yeni kılıflar hazırlıyor.

Poliste belge kaybolabilir, ama Genelkurmay'da kaybolmaz.

Ben böyle bilir, böyle söylerim...

Bu nasıl merasim?

İki polis müdürü ve birkaç polis memuru, cezaevinden salıveriliyorlar...

Salıverilme merasimle yapılıyor neredeyse...

Kapıda yüzlerce otomobillik bir konvoy...

Büyük bölümü lüks, milyarlık otomobiller, Mercedes'ler, BMW'ler...

Polis müdürlerinden biri, bu lüks Mercedes'e kurulup açık damından yandaşlarını selamlıyor...

Ben böyle şey görmedim...

Polis dediğin sonuçta bir devlet memuru...

Memuriyetine yakışır bir çevresi, bir eş-dost grubu olmalı değil mi?

Hayır... Bunlar farklı bir çevreye, meslekleriyle bağdaşmayan bir çevreye sahipler anlaşılan...

Bunları cezaevi çıkışında karşılayan, bu otomobillerin sahipleri kim?..

Herhalde meslektaşları değil!

Peki, bu otomobillerin sahipleriyle bu müdürlerin ilişkisi ne? Bir şey söyleyeyim mi?..

Ben bu merasime kadar bu adamların suçlu olup olmadıkları konusunda kesin fikre sahip değildim. Ancak artık sahibim.

Herhalde siz de sahipsinizdir.

Böyle yöneticiye böyle sporcu

Özel hayatıyla gündemden düşmeyen Beşiktaşlı Alpay, yine haber konusu...

Mahsun Kırmızıgül'le kavga, televizyonlara dayı edasıyla verilen demeçler, bir futbolcudan çok, yeni yetme bir kabadayı edası...

Alpay gibi bir zamanların efendi futbolcusunun bu hale nasıl düştüğünü aklım almıyor.

Korkum, yarın-öbür gün Tanju gibi içinden çıkamayacağı bir batağa yuvarlanması. Üstelik Alpay kişilik olarak Tanju'ya benzemediği için böyle bir dönemi çok daha zor atlatır... Tabii, Alpay'ın bu hale gelmesinde tek suçlu kendisi değil.

Beşiktaş'ın eski bir yöneticisi var: Adı Erdal Acar...

Bütün kulüp yöneticileri, futbolcular gece hayatının ve birtakım kadınların tuzağına düşmesin diye uğraşırken, Erdal Acar futbolcuları bizzat yoldan çıkarıyor...

Daha önce Sergen'le, şimdi Alpay'la...

Spor kulübü yöneticiliği yapmış bu adam, futbolcularla bar pavyon geziyor. Birlikte zamparalık yapıyor.

Herhalde futbolcuların şöhretinden yararlanmaya çalışıyor.

Benim aklımın almadığı, Süleyman Seba gibi bir beyefendinin ve Beşiktaş gibi klas bir kulübün bu Erdal Acar'a nasıl göz yumduğu...

Rastlantı mı?

Bana ilginç geliyor. Poliste olması gereken bazı silahlar kayıp.

Bunların arasında roketatarlar ve lav silahları var...

Ve yasadışı bir örgüt, DHKP-C, polis müdürlüklerine lav silahıyla saldırıyor...

Polise saldırıda kullanılan bu lav silahları, bu kaybolan lav silahları olmasın...

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Polis müdürleri, mafya üyeleriyle enseye tokat olmadığı zaman...

Yazarın Tüm Yazıları