Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Ben böyle bir gazeteciyim

BİR grup sözde entelektüel haymatlosun ben ve bir takım meslektaşlarımın Roma'da takındığı tavırla ilgili olarak saldırıları sürüyor.

Konuya tek düzeyli yaklaşım Radikal yazarı İsmet Berkan'dan geldi. Gerisi lafı güzaf...

Bu eleştirilerden zerre rahatsız olmuyorum ama bu eleştirilerin sahiplerine bir hatırlatma yapmayı görev biliyorum...

Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in Roma'da yaptığı toplantıda İtalyan gazetecilerin bir sorusuna Bakan'ın yerine yanıt vermem bu meslektaşlarımı şaşırtmış...

İtalyan gazetecinin sorusu şuydu:

‘‘Sayın Bakan, Türkiye'de İtalyan mallarına karşı bir protesto başlatılıyormuş. Doğru mu?''

Evet, bu soruya Bakan'dan önce yanıt verdim: ‘‘Evet başlatıyoruz.''

Çünkü İtalyanlar'ın üzerindeki en etkili gücümüzün ekonomik amborgo olacağını biliyordum. Ve bunun gerekli olduğunu düşünüyordum.

Bir gece önce sohbet ettiğimiz Dışişleri Bakanı Cem ve Milli Savunma Bakanı Sezgin'le böyle bir toplumsal hareketin yararlı olabileceğini tartışmıştık...

Ancak Dışişleri Bakanı Cem'in İtalyan gazetecinin sorusuna yanıt vermesi imkânsızdı. Çünkü resmi bir ambargo yapılma şansı yoktu. Bakan bu soruya ‘‘Evet'' diyemezdi. AB ile yaptığımız anlaşmalar bunun önünde engeldi.

Ama bu laf edilmeli, Türk vatandaşlarının niyeti, resmi olarak değil ama bir sivil inisiyatif hareketi olarak İtalyanlar'a hatırlatılmalıydı.

Bunu yaptım...

Çünkü ben gazetecilerin vatansız olduğu inancında değilim.

Benim bir ülkem var. Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.

Kendimi bu ülkenin diğer vatandaşlarından farklı veya üstte hissetmiyorum.

Bu ülkenin iyiliğinin bizim iyiliğimiz olduğunu biliyorum.

Ben beni eleştiren Aktüel yazarları gibi ‘‘Kime ait olduğu belli olmayan Kardak kayacıkları'' demiyorum. Ben, ‘‘Kardak kayacıkları bizimdir'' diyorum. Bunu belgelere dayanarak söylüyorum.

Ben onlar gibi yabancı hayranı değilim.

Ben ülkeme, ülkemin insanına hayranım.

Tunceli'de insanımın hakkının korunması için devletle karşı karşıya gelen de benim, ülkemin hakkı için İtalyan gazeteciyle tartışan da.

Ben böyle bir gazetecilik yapıyorum.

Çünkü ben Türkiye'nin gazetecisiyim, ben Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşıyım.

Bundan da gurur duyuyorum.

İşte sivil

toplumun gücü

İTALYAN işadamlarından faks ve e mail yağıyor. Hemen hepsi Türk vatandaşlarının uyguladıkları protesto yüzünden ciddi zararda olduklarını, ama Türk halkının demokratik tepkisine hak verdiklerini söylüyorlar.

Ve hepsinin ekinde kendi hükümetlerine, siyasi partilerine yolladıkları mektupların birer kopyası var.

İtalyan işadamlarının kendi milletvekillerine yolladıkları fakslarda ilginç bir ortak pasaj var:

‘‘Söz konusu teröristin ülkemize getirilme ve kabul edilme kararı, memleketimizde küçük bir azınlık olan bazı İtalyan vatandaşlarının oylarını haiz komünist parlamenterlerin sağladığı bir ortam olup, Türkiye ile ilişkisi olan ve bundan onur duyan bizim gibi firmaları da Türkler kadar rahatsız etmektedir. (...) Uluslararası bir teröriste gösterilen himayeye karşı hem firma, hem de bağlı bulunduğumuz dernekler vasıtasıyla sonuna kadar karşı çıkacağımızın bilinmesini isteriz.''

Metinden de anlaşılacağı gibi aklı başında İtalyan vatandaşları, ki bunlar İtalya'da çoğunluk, bizimle aynı fikirde.

Ve bana gelen mesajlar şöyle bitiyor:

‘‘Firmamızın ve şahsımızın haklı davanıza manevi desteğini tekrar teyit eder, saygılar sunarız...''

Sevgili okurlar, bu başarı ne Dışişlerimiz'in, ne de bir başkasının başarısıdır.

Ortak tepki vermeyi öğrenen Türk halkının gücüdür bu... Ve bu, sivil güce verilen destektir.

Türkiye'yi Refahyol'dan kurtaran da bu güçtü, İtalyan hükümetini dize getirecek olan da bu güçtür.

Çiğdem der ki...

BUNCA olay arasında güzel şeylere vakit ayırmak zor. Ancak yine de ayırmak lazım. Ben öyle yaptım ve Şükriye Tutkun'un yeni albümünden bir tane edindim.

Şükriye, türkülerini bu kez ‘‘Çiğdem der ki'' adı altında toplamış.

Doğruyu söylemek gerekirse, repertuvar bundan önceki kasede oranla çok daha iyi.

Çok yönlü.

Anadolu ezgileri, Azeri türküler... Ne isterseniz.

Ancak Azeri türküler Şükriye Tutkun'un diline daha bir yakışıyor sanki.

Hele bir de Kırım türküsü var ki, insanı silkeliyor.

İlk olarak Radyo D'de Lale Barçın İmer'in programında dilediğim albümle ilgili olarak Şükriye ile konuşurken, ‘‘Neden sadece Azeri ve Kırım türkülerinden oluşan bir albüm yapmıyorsun?'' diye sordum.

‘‘Çok istiyorum ancak birilerinin desteklemesi lazım'' dedi..

Ben de söz verdim.

Şükriye Tutkun'un yapacağı böyle bir albüme Radyo D olarak destek vereceğiz ve sponsorluğunu üstleneceğiz.

O güne kadar ‘‘Çiğdem der ki''yi dinleyeceğim.

Şükriye Tutkun her albümünde bir öncekini aşıyor.

‘‘Çiğdem der ki'' harika. Bundan sonraki daha da güzel olacaktır herhalde.

NE ZAMAN

ADAM OLURUZ?

Kötüyü övmenin iyiyi yermek anlamına geldiğini anladığımız zaman.



Yazarın Tüm Yazıları