Teke Tek

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Başbakan, Meclis soygununu çözmeli!

Meclis'teki soygun ve vurgunu araştırmakla görevli komisyonun üyeleri, birer birer istifa ediyorlar...

Hepsi de yıllarca devlet görevinde bulunmuş kişiler. Yani, normal bir baskıya, sıradan bir siyasi müdahaleye alışkın bürokratlar.

Ancak Meclis'teki inşaat vurgununu araştırmakla görevlendirildikten sonra, birer ikişer tüyüyorlar.

Bu, üzerlerindeki baskının, yıllardır aşina oldukları basıncın ötesine taştığının işareti. Birileri bu adamları sıkıştırıyor. Eziyor...

Kim, bilemem!

Soygunu yapanlar da olabilir, onların siyasi muhalifleri de. Herkes bu adamları etkilemek istiyor, bu aşikâr.

Onların görevden kaçışı ise, yalnızca ve yalnızca Meclis'in halkın gözündeki saygınlığını her gün biraz daha aşağıya indirmeye yarıyor, başka şeye değil.

Şu anda Meclis'teki vurgunla ilgili olarak en fazla şaibe altındaki kişi Mustafa Kalemli.

Hatta şaibeden de öte, bir noktada eski Meclis Başkanı.

Ve ANAP'lı. Yani vurgun damgası, ANAP'lı bir vekilin ve dolayısıyla ANAP'ın üzerinde.

Oysa ANAP'ın başındaki kişi için söylenebilecek pek çok olumsuz kelime bulabilirsiniz, ama Türkiye'de siyasetçilere en fazla yapıştırılan ‘‘hırsız’’ etiketini yapıştıramazsınız.

Namusludur. Öyle bilinir.

Peki bu namuslu adam, nasıl oluyor da Meclis'in soyulması karşısında bu kadar kayıtsız kalıyor?..

Neden bu işi sonuçlandırmıyor?

Neden araştırmaları bir an önce bitirip, açıklamıyor?

Ve partisinden bu işe karışan varsa, neden partisinden atmıyor?

Yoksa ANAP Özal dönemine dönmek istiyor da, Özal dönemine dönülecek noktayı mı yanlış seçiyor?

Dışı cami, içi ne?

İRAN, Türkiye'nin içişlerine karışıyor, karışmıyor derken, İran işi bitirmiş de haberimiz yokmuş meğer...

Allah'tan Diyanet İşleri Başkanlığı bir araştırma yapmış da, haberimiz olmuş...

İran, Türkiye'deki 300 camiyi kontrol ediyormuş. Yani yönetiyormuş. Bu camilerin imamları talimatı da, maaşı da İran'dan alıyorlarmış.

İşe bakar mısınız?

Bir tür ‘‘Rabıta’’ olayı. O camilerde ne dolaplar döndüğünü, o camilerde Türkiye aleyhine ne tezgâhlar kurulduğunu varın siz düşünün. Düşünün ve fenalıklar geçirin... Ama olacağı buydu zaten. Bu 300 camiyi İran kontrol ediyormuş. Biraz daha araştırın bakın daha kimler kaç camiyi kontrol altında tutuyordur kim bilir!

Türkiye'de her şeyi kontrol etme sevdasındaki devlet, şu veya bu şekilde her işe burnunu sokar da, bu cami inşaatı işine bir türlü karışamaz.

Canı çeken derneği kurar, cami inşaatına başlar.

Altında yurtlar, kurslar ve tabii para kaynağı dükkânlar...

İçini Allah bilir.

Ne fikirler oralarda yeşertilmeye çalışılır da, kimsenin haberi olmaz. Bu cami yapma işini zapturapta almadıkça...

Rabıtalar ülkeyi esir alacak biline...

Suçluysa dövün, suçsuzsa koruyun

MEHMET Ali Birand bir süredir köşesinde ilginç bir savaş veriyor.

Haklı bir savaş.

Birand diyor ki:

‘‘Haydar Aliyev Türkiye'nin Bakü'deki büyükelçisini odasında azarladığını ve daha sonra da kovduğunu söylüyor. O büyükelçi, Türkiye demektir. Aliyev Türkiye'yi kovar da, Türkiye nasıl sesini çıkarmaz?’’

Birand, diplomasi ve uluslararası ilişkiler açısından haklı.

Dün de Birand'ın köşesinde Azeriler'in açıklaması var.

Azeriler de ‘‘Aliyev doğru söylüyor. Sizin büyükelçi darbeyi planlayanlar arasında yer aldı. O yüzden de kovulmayı hak etti’’ diyorlar. Bu durumda Azeriler de haklı. Şimdi bir ülkenin büyükelçisi gelip Türkiye'de bir darbe planlasa, biz ne yapardık? (ABD Büyükelçisi hariç tabii.)

Benim anladığım kadarıyla, Birand'ın derdi, Azerbaycan-Türkiye ilişkilerine zarar vermek değil.

O adaletin peşinde... Demek istiyor ki: ‘‘Benim büyükelçim bir başka ülkede darbe yapmaya kalkıştıysa, neden cezalandırılmıyor? Neden soruşturmaya uğramıyor? Yok eğer böyle bir şey yoksa, Türkiye'nin hakarete uğramasına neden göz yumuluyor?’’

Bu soru son derece doğru bir sorudur ve altına imzamı atarım.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ

Doğruların peşinde koşarken, nefesimizin tükenmesine aldırış etmediğimiz zaman.













Yazarın Tüm Yazıları