Tatil önerilerinizi bekliyorum

Yaz tatilinin hepiniz için çok değişik anlamları olduğunu bana yazdığınız mektuplardan anlıyorum.

Kiminiz tatil deyince sadece denizi ve eğlenmeyi, kiminiz çalışıp kendini biraz daha geliştirmeyi, kiminiz evde yatıp televizyon izlemeyi hayal ediyorsunuz. Bence de bunların hepsinin ortasını bulup güzel bir tatil yapmak en iyisi. Okuyamadığınız kitapları okumak, görüşmeyi ihmal ettiğimiz arkadaşlarımıza daha çok zaman ayırmak, yardıma ihtiyacı olan anne babamızın veya bir yakınımızın yanında çalışmak, ama mutlaka bir şeyler üretmek ve yaratmak. Hiçbir şey yapmadan dinlenmek imkansız.

Çünkü vaktimiz çok kıymetli. Babam bana ‘Çalınan hiçbir şeyin için üzülme, çünkü her şeyi geri getirebilirim,.ama bir tek şey asla geri gelmez o da boşa geçen vakittir’ derdi. Biz de tatilimizin kıymetini çok iyi bilmeli, iyi bir plan yapıp, okullar açıldığında anlatacağımız çok şeyimiz olması için çalışmalıyız. Eğer tatil için değişik fikirlerinizi bana yazarsanız, onları burada yayınlarız ve siz de birbirinize ilginç önerilerde bulunmuş olursunuz, ne dersiniz?????

TEGV’den keyifli ve yaratıcı tatil

Türk Eğitim Gönüllüleri Vakfı’nın (TEGV) tüm park, birim ve gezici öğrenim birimlerinde gerçekleştirilecek 2004 yılı yaz etkinlikleri başladı. Sizlerin yaş ve sınıf düzeylerine göre planlanan etkinliklerde, bahçe oyunları, bilgisayar, satranç, gezi, ingilizce, kutu oyunları, genç çevreciler, edebiyat atölyesi gibi pek çok farklı etkinlikler gerçekleştirilecek. Keyifli ve yaratıcı bir yaz tatili geçirmek için Eğitim Gönüllüleri’nin etkinliklerinin gerçekleşeceği park ve birimler hakkında daha detaylı bilgi için telefon numarası 0 216 545 10 75. Bildiğim kadarıyla verebilme olanağınız varsa etkinliklerden yararlanmak için 5 milyon lira ödüyorsunuz. Maddi durumunuz uygun değilse hiçbir bedel ödemeden harika bir yaz tatili geçiriyorsunuz.

Sizin için film izledim

İsmini ilk duyduğumda film bana hiç de sempatik gelmedi: ‘Ruhların Kaçışı!’ ‘Bu da ne demek’ dedim. Sanki bir korku filmi seyredecektim. Filmi Japonların yapmış olması sinemaya gitmemdeki en büyük nedendi. Çünkü çocukluğumda Japonların yapmış olduğu Şeker Kız Candy, Heidi gibi çizgi filmler başladığında beni televizyonun karşısından kimse alamazdı. Şimdi bile vakit buldukça onları aynı keyifle izliyorum. Doğrusu ‘Ruhların Kaçışı’ pek de benim ve birçoğunuzun hayranlıkla izlediği çizgi filmlere benzemiyor. Ama bir animasyon harikası. Bizim gibi zaman zaman hayal dünyasında yaşayan, fantastik öykülere bayılanlar için tavsiye edebileceğim bir film. Zaten film geçen yıl ‘En İyi Animasyon Oscar’ını’ almış. Ayrıca 10 tane de ödülü var. Özellikle biz kız çocuklarının daha çok ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Çünkü filmin kahramanı 10 yaşında, Chıhıro adlı küçük bir kız.

Chıhıro’nun da başına bizim son günlerde köşemizde sıkça bahsettiğimiz bir olay geliyor: Chıhıro taşınıyor! Ve her taşınan çocuğun verdiği ilk tepki gibi o da mutsuz. Arabada eski arkadaşlarını, eski evini düşünürken birden babası yanlış yola sapıyor ve kendilerini bir tünelin başında buluyorlar. Bu bir rüya tüneli. İşte her şey onların ailece bu karanlık tünele girmeleriyle başlıyor. Veeee inanılmaz olaylar birbirini takip ediyor.

Küçük kızın anne babası birer domuza dönüşüyor. Sonra, içine düştükleri bu garip yerin cadı kılıklı Yubaba’nın sahibi olduğu bir hamam olduğunu öğreniyoruz. Bir sürü tuhaf yaratık ve Chıhıro’nun arkadaşı Haku’yu tanıyoruz. İyinin kötünün, doğrunun yanlışın, güvenin ve güvensizliğin büyüme çağındaki bir çocuk için neler ifade ettiğini görüyoruz. Ve hepimizin büyürken geçirdiği evreleri, bilincimizin ve sorumluluk duygumuzun gelişmesine, yaşadığımız mücadelenin nasıl katkıda bulunduğunu bir de Chıhıro’nun gözünden görüyoruz.

İzleyin yorumlarınızı bekliyorum.

İnci abla, ben Burçin, geçen hafta 11 yaşıma bastım. Bütün arkadaşlarımla birlikte kutladık. Çok eğlendik ama her şeyden daha önemli bir olay oldu. Bunu anlatmak istiyorun. Melis benim hem çok eski hem de çok iyi bir arkadaşımdır. Geçen sene tatilden döndüğümüzde bir oyunun kuralı yüzünden tartıştık ve küstük. Bu küslük çok uzadı, ikimiz de inat edip olayı uzattık. Diğer arkadaşlarımız da bu duruma çok üzülüyordu. Benim de içim içimi yiyiyor fakat inadımdan Melis ile konuşmuyordum. On beş gün önce Melis’in kolu kırıldı. Küslüğümüz o kadar uzamıştı ki bir türlü cesaret edip ona geçmiş olsun diyemedim. Doğum günümde aldığım en güzel hediye, Melis’i karşımda görmem oldu. Alçılı koluyla bana ‘İyi ki doğdun’ dedi. Hem çok mutlu oldum hem çok utandım. Bütün arkadaşlarımın önünde ağladım MELİS’E sarıldım. O çok olgun davranmıştı. Bence kimse birbiriyle küsmemeli. Sevdiklerimizi her an yanımızda bulamayabiliriz, konuşarak birbirimizi dinleyerek çözemeyeceğimiz hiçbir şey yok. Son bir hafta okula giderken Melis’in çantasını ben taşıdım. Tatilde en çok onunla vakit geçirmek istiyorum.Ve küsken kaybettiğimiz zamana çok üzülüyorum. (ADANA)

Bana yazın olur mu

İnci Türkay / Kelebek - Hürriyet Medya Towers. Güneşli 34212 - İSTANBUL Faks: 0212 677 04 35


Tamamen kabul etmek, sevmektir

Geçen hafta Taci ile yaptığım röportajda onun son cümlesi beni çok etkiledi. Ondan babalar günü için bir mesaj vermesini istemiştim. O da bana şöylee bir içini çekerek SEVDİKLERİNİZİ OLDUĞU GİBİ SEVİN demişti. O anda bu lafın derinliğini anlayamamıştım. Köpek görüntüsüne rağmen, herkesin kendisini sevmesini istediğini sanmıştım. Oysa bütün bir hafta arka bahçemde karıncalar üstüme başıma tırmanırken bu sözün altında yatan anlamları düşündüm.

Bu arada karıncalarla gerçekten başım dertte. Onları çok seviyorum ve sürekli izliyorum. Çok çalışkanlar, hiç kavga etmeden müthiş bir düzen içinde harika bir iş bölümüyle çalışıyorlar. Ama devamlı üstüme tırmanıyorlar ve tüylerimin içine girdikleri için ben onları farkedemiyorum. Eve girdiğimde bir silkeleniyorum, her yer karınca doluyor. Tabii ondan sonra hep İnci’yle kavga. Yok efendim nerelerde yatıyormuşum da bu zavallı hayvanları eve taşıyormuşum, evi karıncalar basıyormuş, filan filan. Neyse üzerimde onlarca karınca ile çimenlerde yatarken aklıma TACİ ve sözleri geldi. Kendi kendime sordum, birini sevmek ne demek, birini nasıl seversin?Sevginin yerine kabul etmek sözcüğünü koydum. Sonuç şu oldu TAMAMEN KABUL ETMEK KARŞILIKSIZ SEVMEKTİR. Mesela ben İnci’yi hiçbir karşılık beklemeden sadece ama sadece seviyorum. O bana kızıyor, bağırıp beni azarlıyor, bebekken tuvalet terbiyem için popoma vuruyordu, bazen suyumu unutuyor, yemeğimi geciktiriyor. Bütün bunları ‘İnci’ olduğu için yapıyor. Benim ondan tek beklentim başımı okşaması ve bana bir çift güzel söz söylemesi. Yoksa ben yemek de bulurum, içecek su da.... Onun her şeyi anında yapmak istemesi, sürekli telaşlı hali, daha iki aylıkken bana tuvaletimi tutmayı öğretme çabası, çok titiz olup bastığım her yeri arkamdan silmesi beni hiç rahatsız etmiyor. Çünkü onu olduğu gibi seviyorum. Çünkü İnci hassas, kırılgan, hemen her şeyden etkileniyor, üzülüyor, kızıyor sonra hemen unutuyor gülüyor. İşte ben onu böyle olduğu için seviyorum ve hiç değiştirmeye çalışmıyorum.. Sahip olmadığımız bir şeyi başkasına veremeyiz. Kendimizi olduğumuz gibi kabul etmediğimiz sürece, başkalarını oldukları gibi kabul edemeyiz ve hep mutsuz oluruz.

İşte aslında Taci bunları söylemek istemişti. Kimse için değil, kendiniz için hayalkırıklığına uğramamak ve hep mutlu olmak için herkesin doğrusuna saygı duyun ve SEVDİKLERİNİZİ OLDUĞU GİBİ SEVİN.

Karıncalarla ilgili sorunlarım henüz bitmedi. Ama belki bu hafta düşünmemi kolaylaştırdılar ve belki de ilk defa size bu kadar ciddi bir konuda yazdım. Sevgili karıncalarıma da teşekkür ederim iyi ki varlar...
Yazarın Tüm Yazıları