Taşları bağlamak...

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Hani derler ya, ‘‘Adam, bu ne biçim köy! Köpekleri salmışlar, taşları bağlamışlar!’’ demiş, diye...

Ankara'dan gelen haberler ikide bir bu sözü anımsatacak olayları aktarır. Ama son günlerde galiba üst üste geldi.

Milyonlarca insan, yıllarca çalıştıktan sonra aldığı emekli aylığıyla, cami kapısında dilenmeden nasıl idare edebileceğinin hesabını yaparken, TBMM eski Genel Sekreteri Necdet Basa'nın Ziraat Bankası'nda 4'üncü derece 3'üncü kademeye kadar yükselmiş Şölen Başköylü isimli kardeşi meğer işin kolayını bulmuşmuş. Anlaşılan Basa, kardeşinin emekli ikramiyesi artsın, emekli maaşı da ona göre yükselsin diye, Bayan Başköylü'nün sadece dört günlüğüne (yanlış okumadınız, sadece dört gün için) TBMM'de birinci derece artı bilmem ne kadar ek göstergeli başdanışmanlığa atanmasını sağlamış.

Ve hanımefendiye bu dört günlük hizmeti karşılığı olarak, normal hakkından 776 milyon lira fazla emekli ikramiyesi ile normal olarak alması gerekenden her ay 47 milyon 621 bin lira fazla emekli maaşı ödenmiş.

Unutmayın, bu işlem kıyıda kenarda kalmış bir kamu kurumunda değil, kaderimizi emanet ettiğimiz Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapılıyor.

Yeraltı dünyasındaki mafya özentisi tiplerin, en ağır suçtan yargılanmak üzere yakalansalar bile, tutuklanmaları ile tahliye edilmeleri arasında bir haftadan fazla zaman geçmemesine alışmıştık.

Giderek ufkumuz genişledi!

Meşhur Susurluk kahramanı ‘‘tosun’’lar, önce Ömer Lütfü Topal cinayeti nedeniyle tutuklanınca kamuoyu ciddi bir beklenti içine girdi.

Saf saf hepimiz sandık ki, daha büyükleri de yakalanacak ve her şey ortaya çıkacak.

Tam tersine hiçbir şey ortaya çıkmadı. Onun yerine, devleti sarsan iddiaların ortasında yer alan insanlar hapishaneden çıktı.

Biz böyleyizdir:

Üç beş serserinin aklına uyup TBMM önünde -veya içinde- nümayiş yapmaya kalkan münasebetsiz birkaç genci, 96 sene ağır hapis cezası isteyerek yargılar ve o tarihten itibaren bir daha güneş yüzü görmelerine izin vermeyiz de, hakkında cinayet suçlaması olan insanları kefaleten serbest bırakırız.

Unuttunuz mu, sonunda kendisi de kendi cinsinden adamların kurşunlarıyla can veren birinin televizyona çıkıp herkesin gözünün içine baka, ‘‘Benim 13 tane leşim var!’’ diye övündüğünü... Üstelik devletin kendisine koruma tahsis ettiğini.

Şimdi yeni bilgiler, bu yolda devam etmekte olduğumuzu ortaya koyuyor:

Emniyet teşkilatında ‘‘iyi bir istihbaratçı’’ olarak tanınan ve nerede ağzını açsa, sözünü sakınmadan söyleyen Hanefi Avcı, ağzını iyi ayarlayamadığı için Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından tutuklanmış.

Konu adalete intikal ettiği için yorum yapmıyoruz, ama şu kadarını söyleyelim ki, bize de doğrusu, doğru söyleyeni dokuz köyden kovmak yaraşır.













Yazarın Tüm Yazıları