TARAFTAR OLMAK

Haberin Devamı

Pazar günü; ne “Basın Tribünü” nü tercih ettim, ne “Protokol Tribününü…”
Karşıyakalı taraftarların tam ortasında kendime bir yer buldum.
Marşlara, şarkılara eşlik ettim.
Doğrusunu söylemek gerekirse; basın ve protokol tribünlerinde insan bu kadar rahat olamıyor, o yüzden taraftar olmanın keyfini çıkardım.
Hep söylüyorum.
Sonuçtan daha çok beni tribünlerin havası etkiliyor, taraftarın coşkusu beni heyecanlandırıyor.
Elbette tuttuğum takımların şampiyon olmasını, kupayı kaldırmalarını istiyorum; ama önce sporun itici gücünü içimde hissetmek istiyorum.
Mavişehir Arena da böyleydi; çok renkliydi, çok coşkuluydu.
Ve muhteşemdi.
Kadınlar tribündeyse, gençler salondaysa bir başka oluyor; güzel olan çocukların da olmasıydı.
Birkaç yaşlarındaki o çocukların doğup büyüdükleri kentin takımlarını tutması; onlara
tutkuyla bağlanmasından daha güzel ne olabilir ki…
Taraftar olmak müthiş bir duygu; o camianın içinde yer bulmak, aidiyet duygusunu yaşamak, bir yerin parçası olmak…
Pazar günü her şey güzeldi; Pınar Karşıyaka maça iyi de başladı, son 10 saniyeye kadar iyi de mücadele verdi.
Ama kendini “taraftar zanneden” o birkaç kişi var ya; her şeyi ama her şeyi berbat etti.
Sahanın ortasına atılan birkaç bardak su; takımın motivasyonunu alt üst etti, iyi giden ortamı tersine çevirdi.
Benim gibi salondaki herkes de; bu tersine gidişi hissetti.
Karşıyaka belki de yüzyıllık tarihinin en pahalı suyunu içmiş oldu; şampiyonluk bir anda elimizden uçup gitti.
Diyebilirsiniz ki; “Oyuncular profesyonel karşılıklı verebilirdi. Saha kenarındakiler oyunun gidişatını görüp değişiklikler yapabilirdi…”
Doğru; hepsi doğru…
Ama emin olun ki; bir bardak su her şeyi berbat etti.
Karşıyaka’nın gerçek taraftarları aslında daha maç bitmeden o “çakma taraftarlara” bir çift söz söylemiş oldu.
O “çakma taraftarlar” ne kadar anladı; bunun ne kadar farkındalar bilemiyorum.
Ama şunu biliyorum.
Taraftar olmak çok başka bir şey; renklere duyulan sevda çok başka bir şey, tuttuğun takıma gönülden bağlı olmak çok başka bir şey…

Haberin Devamı

TEŞEKKÜRLER

Haberin Devamı

FIBA Avrupa Challenge Kupası’nı kaldırmayı çok istedik. İzmir’in Avrupa şampiyonluğu gibi çok anlamlı bir hedefi yakalaması kente ayrı bir heyecan getirecekti. Olmadı… Ama bazı kişilere bir teşekkür borcumuz var.
* Pınar yönetimine… Karşıyaka’yı yalnız bırakmadıkları için, baskette istikrarlı başarıları için…
* Başkan Mutlu Altuğ ve yönetimine… Büyük hedefler hayal ettikleri için, hiçbir zaman mücadeleden dönmedikleri için, final four’u İzmir’e kazandırdıkları için…
* Oyunculara ve teknik heyete… Müthiş oyunları için, final için, herşey için…
* Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a… Final four’un İzmir’e getirilmesindeki katkıları için… Elbette Folkart’ın patronu Mesut Sancak’ın sponsorluk konusundaki öncü rolü için…

Haberin Devamı

RUJ MESELESİ

Dünün en fazla konuşulan haberi Türk Hava Yolları’nın kabin memurlarının kullanacakları ruj renklerine standart getirmesiydi. Kabin Hizmetleri Başkanlığı tarafından yayınlanan yönetmelikte pastel tonların kullanılması istenirken; kırmızı, bordo, pembe ve diğer frapan renklerle yapılan makyaj yasaklanıyor. Topuz ve peruk yasaklanıyor; takılacak tokaların standartları da belirleniyor.
Aslında bu standartları belirleyen sadece bizim hava yolumuz değil. Her şirketin kendine göre bir kıyafet yönetmeliği var.
Aslında bazı yasaklar, bazı zorunluluklar getirilmesi havayolu şirketlerine özgü bir şey de değil.
Örneğin bankacı dostlarımdan biliyorum.
Bazı finans kurumları kahverengi rengine kesinlikle izin vermiyor.
Her kurumun bir gerekçesi, kendi içinde bir haklılık gerekçesi olabilir; bilemiyorum.
Ben çok seyahat ediyorum.
Bir o uçaktan bir uçağa; gidip geliyorum.
Düşündüm de; bugüne kadar bir kere bile olsun hosteslerin ruj rengine bakmak aklıma gelmedi.
Çünkü her zaman olduğu gibi ben yaptığı hizmetle ilgilendim; rujuyla değil.
Standartlara, belli kurullara saygı göstersem de; ruja gelinceye kadar daha çok konuşulacak konu olduğunu düşünüyorum.

 

Yazarın Tüm Yazıları