GeriSeyahat Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor

Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor

Orta ve batı Afrika’nın en maharetli sanatçıları Kamerun’un kuzeybatısındaki yüksek yaylalarda yaşıyor. Babungo Krallığı’nı kuran Vergo halkı 600 yıldır demirden iş ve müzik aleti, ahşaptan heykel ve dini ritüel maskları yapıyor. Heykeltraşlık kral mesleği, sarayları adeta sanat galerisi. Yılda bir, erkek çocukların ergenliğe geçiş festivalinde masklar ortaya çıkıyor, saray ziyarete açılıyor. Gezgin kral 3. Zofua “Türkiye’yi çok merak ediyorum, gitmek istiyorum. 14 Mart’taki festivalimize Türkleri de bekliyoruz” diyor.

Hiç birinde böylesini görmemiştik…

Batoufam, Bandjoun, Baham… İki gündür Batı Eyaleti’nin başkenti Bafoussam çevresindeki önemli krallıkları geziyorduk. Saraylar birbirlerine benziyordu: İçinden akarsu geçen “Kutsal Orman”, kıyısında kerpiçten çok avlulu, çok odalı, sivri çatıları parlak gümüşi renkli sac kaplı saray; önünde sadece “gizli cemiyet” üyelerinin girebildiği, ahşap oymalarla süslü meclis binası; yakında dini ritüellerde kullanılan maskların, kıyafetlerin, çalgıların sergilendiği müze; ziyaretçiler için 3-4 odalı bir pansiyon… Hepsi bundan ibaretti ve saraylara doymuştuk…

SANATTA LİDER

Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor

Evet, Batoufam Sarayı’na girişte genç marangoz İbrahim’le tanışmış, krala yekpare ağaçtan oyduğu tahtı görmüştük. Bandjoun ve Baham saraylarının müzelerinde irili, ufaklı ahşap heykellere rastlamıştık. Fakat hiçbirinde bu kadar farklı türde, sayıda ahşap heykel yoktu… Babungo Sarayı adeta sanat galerisiydi. İki yıl önce Capetown Limanı’nda gezdiğim, Amerikalı milyarderlerin büyük alışverişler yaptığı Afrika Sanatları Merkezi’nin koleksiyonu bile bu kadar zengin değildi…

Ne yazık ki Babungo’daki sanatsal zenginliğin gerçek nedenini tam 20 saat sonra, saraydan ayrılırken öğrenebildim. O saate kadar tüm sorularıma “Kralımız ahşap heykele meraklıdır” cevabı verilmişti. Zaten tüm Babungolar ahşaba meraklıydı, bunda şaşıracak bir şey yoktu… Böyle söylemişti rehberim. Oysa…

Israrım üzerine son anda götürüldüğüm bir ahşap atölyesinde mesleğini babasından öğrendiğini anlatan oyma ustası tam vedalaşırken “Kral zaman zaman atölyeme gelir, birlikte oyma yaparız” dedi. Rehberim sıradan bir bilgiyi aktarırmışçasına sakin ifadeyle ekledi “Marangoz prenstir, kralın öz ağabeyi!” Durumu vedalaşma sırasında Kral 3. Zofua’ya aktarınca, girişteki atölyenin kendisine ait olduğunu söyledi. Göstermesi için sekiz kraliçeden birini görevlendirdi. Hayretime şaşırmıştı kraliçe: “Bunlar kitapta yazıyor!” Hemen ücretini ödedim, kitap getirildi: “Kamerun’da Heykeltraş Kralların Hazineleri: Babungo…”
Kamerun’da tüm yerel kralların doğa üstü, sihirli güçleri olduğuna inanılıyordu. Hatta gizli cemiyetlerin dini ritüellerini yönetiyor, animistlerin tanrılarıyla görüşebiliyorlardı. Fakat sadece Babungo’da krallar ritüellerde kullanılan ahşap objeleri üretiyor, heykeltraşlığı çocuklarına kral mesleği olarak öğretiyordu…

GÖZALICI KOLEKSİYON

Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor

Maldivler ve Zanzibar'dan gelen deniz kabukluları Afrika'da para yerine kullanılıyordu. Bu heykeller servetin ifadesi olarak görülüyor.

Saraya yıkıntı halindeki yan kapıdan kurusıkı ateşlenen tüfeklerin gürültüsü eşliğinde girip, birbirine bağlı kerpiç yapıların koridorlarından birinci avluya adım attığımızda gördüklerimden gözlerim kamaşmıştı. Taht ve yanındaki iskemleler yaklaşık bir metre genişliğindeki yekpare ağaçtan, kertenkele, örümcek gibi figürlerle dantel gibi oyulmuştu. Gördüklerimi ancak daha sonra, kitabı okurken anlamlandırabilecektim. Masanın üstündeki işlemeli iki fildişi, büyülü tören trompetleriydi. Kral ve ‘gizli cemiyet’ üyelerinden başka kimse dokunamıyordu. Saçakların altına, merdivenlere insan boyunda heykeller sıralanmıştı. Bunların bir kısmını asırlar önce heykeltıraş krallar yapmıştı.

Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor

Birinci ve ikinci avlu heykel galerisi gibi rituel heykelleri ise odalarda saklaniyor ve kimseye gosterilmiyor.

Ölümlerinden sonra oğulları da onların heykelini yapıyor, koleksiyona ekliyordu. Duvarlar geometrik desenler, insan yüzü çizilmiş taşlarla kaplanmış, insan boyunda masklar asılmıştı. Kapılar, çerçeveler oymalarla süslenmişti.
Birinci avludaki iskemlelere oturtulup bir süre bekletildik. Kral gelmeyince ayaklanıp çevreyi gezmeye başladık. O sırada içeriden mesaj geldi. Kralın özel salonuna davet edilmiştik. Eşikteki mucize simgesinden atlayıp duman kaplı ikinci avluya yöneldik. Kral Zofua, ineklerin karnından çıkan mucize büyüklükteki beş taşı ve boğazdan geçmesi çok zor bir deniz kabuğunu güneş deseni oluşturacak şekilde eşiğe yerleştirmişti. Mutfaktan yayılan kesif dumanla tütsülenip salona girdik. Duvarlara üç leopar, beşer metrelik iki boğa yılanı postu, çok sayıda mask asılmıştı. Kralın koltuğuyla ziyaretçileri bar şeklinde bir masa ayırıyordu. Yekpare ağaçtan hayvan figürleri oluşturacak şekilde dantel gibi oyulmuş, iki başına rölyefli, masklarla süslü sütunlar yerleştirilmişti. Müzelik bir eserdi. Bizim için kokteyl masasına dönüştürülmüştü. Kollarındaki beyaz denizkabuğu bileziklerden kraliçe olduğunu anladığımız kadınlar bira, gazoz gibi içecekler ve çerez ikram ederken geniş ekranlı TV açıldı, Euronews’a ayarlandı. Duvar kenarlarındaki yekpare ağaçtan oyulmuş, hayvan figürleriyle süslü kraliyet sedirlerinde kraliçeler, küçük prens, prensesler bizi ilgiyle izliyordu. Kral seyahati seviyordu. Duvardaki fotoğrafta, Beyaz Saray bahçesinde gülümsüyordu.

Gözümüz saatteydi. Kralla tanışıp, bir ritüeli izleyecek ve hava kararmadan ayrılacaktık. Köy ile Bamenda arasındaki 30 kilometrelik yol, gece gidilemeyecek kadar bozuktu. Ertesi gün başkente dönüp, ülkenin kuzeyindeki Adamawa Sultanlığı’na gidecektik. Her iki kral buluşması Büyükelçi Ömer Faruk Doğan’ın önerisi üzerine planlanmıştı. Afetler sırasında Türk yardım konvoylarıyla ülkeyi baştan başa gezen, bu sayede Kamerun’u keşfeden, diğer yandan Türkiye’ye önemli prestij kazandıran Doğan, gördüğü en unutulmaz krallıkların Babungo ve Adamawa olduğunu söylüyordu. Bizim için kralları arayıp randevu almıştı. Bako Haram tehlikesini anımsattığımızda ise “Gittiğiniz her yerde Türkleri ne kadar sevdiklerini göreceksiniz, kuzeydeki en riskli bölgelere kadar yardım götürdük, hiçbir sorun yaşamadık” demişti. Kısacası, 800 kilometrelik yol vardı önümüzde. Yemek ikramından sonra da kral ortaya çıkmayınca haber gönderdik. Cevap hemen geldi: “Kral mazeretinizi kabul etmiyor, akşam burada kalacaksınız.”

KAMASUTRA SÜRPRİZİ

Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor

Kamasutra heykelleri

Fırsatı değerlendirip kendimi avluya attım, heykelleri incelemeye başladım. Arap denizcilerin Maldivler’den getirdiği, Afrika’da para olarak dolaşıma soktuğu kahve çekirdeği benzeri beyaz deniz salyangozları pek çok heykelde süsleme olarak kullanılmıştı. Zenginliğin simgesiydi kabuklar. Takım elbiseli beyazadam heykeline bakarken gözüm yanındaki kamasutra figürlerine takıldı. İnsan boyutunda üç heykel… Afrika kültüründe bunların ne işi var, diye düşünürken Hint tanrılarına benzeyen çok kollu iki heykel çıkıverdi karşıma. Bunları son gün kraliçe açıkladı: “Kral ve babası diğer ülkelerdeki heykel geleneklerini araştırırdı, pek çok yolculuk yaptılar. Heykeller yolculuk izlenimleri…”
Sarayın iç bölümlerini merak eden arkadaşlarım ise avludakiler kadar heykelin iç salonlarda korunduğunu keşfetmişti. “Tambu” salonlarına kraliçelerin bile girmesi yasaktı. Dualar eşliğinde kesilen, işlenen ağaçlardan yapılmış, özel ritüellerle kutsal yağlara batırılıp mistik güçler kazandırılmış objeler özenle korunuyordu. Sıradan gözlerde ölümcül etki yapacak kadar tehlikeliydiler…

Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor

Kralın sekiz karısından altısı kabul salonunda bir arada

“Kral geliyor” uyarısıyla salona döndük. Kuralları biliyorduk. Kralın eli sıkılmaz, yaş, eş ve çocuk sayısı asla sorulmazdı… Beklediğimizden genç, güleç bir kral çıktı karşımıza. 10 dakikalık sohbette tüm gizli bilgiler ortaya döküldü… “Hemen eşyalarınızı odalarınıza yerleştirin, müzemizi gezin. İzleyeceğiniz tören başlamak üzere” dedi kral. Genç yaşta kör olup ölen bir prenses 134’üncü ölüm yıldönümünde anılacaktı. Yabancıların çok nadiren izleyebildikleri bir törendi bu. Bizim için özel hazırlık yapılmıştı.

HAYAL GÜCÜ VE MAHARET

Tek katlı Kültür Mirası Müzesi’ni küratörlerden Profus Bofua eşliğinde gezdik. İtalyan misyoner grubu COE (Meslek Eğitim Merkezi), 1999’da Kamerun’da sanatsal zenginlik açısından öne çıkan dört krallıkta özel bir proje başlatmıştı. Batı ve Kuzeybatı eyaletlerinde, kuşuçumu 100 kilometrelik hattın üstüne sıralanan Babungo, Baham, Bandjoun ve Mankon’daki en nadide eserler toplanıp müzeler kurulmuş, gelenekler araştırıp birer kitap yayımlanmış, kültür turizmini başlatacak pansiyonlar inşa edilmiş, el sanatlarını yaygınlaştıracak kurslar düzenlenmişti. Geleneksel mimariye uygun tasarlanan, duvarından tavanına rafya kamışı ve yaprağıyla kaplanan Babungo Müzesi bu proje kapsamında, İtalyan Dışişleri Bakanlığı ve ABD Büyükelçiliği’nin katkısıyla yapılmıştı. İçerdeki heykellerden bazıları birkaç asırlıktı. Yakındaki Kilum Ljim yağmur ormanlarından sadece kral izniyle kesilebilen dev Ibukwin (cordia platithyrsa) ağacından hayal gücünün sınırlarını zorlayan masklar, büstler, objeler, tamtamlar üretilmişti. Sadakat, dayanışma, hiyerarşi gibi kavramlar heykellerde simgelerle anlatılıyordu. Kral heykelleri Batılılar ve Arap denizcilerden servet karşılığı alınan boncuklar, deniz kabuklarıyla süslenmişti. Ataları simgeleyen çift başlı yılanlar, ölüm, doğum, reenkarnasyonu simgeleyen başsız örümcekler kralların tacından, saray sedirlerine kadar her yere göze çarpıyordu.
Dışarıdan gelen çığlığı merak edip kapıya koşturduk. Tuhaf kostümlü bir genç erkek bağırarak sarayın önündeki meydanda koşturuyor, çevresindeki üç muhafız onu dizginlemeye çalışıyordu. Gencin bezden kostümü sihirli salyangoz kabukları, şapkası kuş tüyleriyle kaplıydı. Töreni izlemek için meydanda toplananları köşeye sıkıştırıyor, elindeki kaseye para konulana kadar çığlık atıyordu. Dini ritüel başlamak üzereydi.

FOLKLOR GRUBU DEĞİL, GİZLİ CEMİYET

Nüfusunun yüzde 70’i Hıristiyan, yüzde 20’si Müslüman, aslında tümü animist olan Babungo’da dans eğlence değil, dini ritüel anlamına geliyor. Dansçılar ise folklor grubu değil, “gizli cemiyet” üyeleri… Hepsi erkek, büyük bölümü prens. Sadece onların girebildiği kutsal ormanda ritüel icra ediyorlar. Kimlikleri toplumda biliniyor, ritüellerin ayrıntıları sır. Halkın dileklerini yüce Tanrı Moh Mbi’ye, çevredeki göl, şelale, ormanda yaşayan aracı tanrılar vasıtasıyla aktarıyorlar. Ritüellerde balık ve horoz kurban ediliyor. Kraliyet ailesinin cenazeleri, anmaları, gençlerin ergenliğe geçiş törenleri “gizli cemiyet” üyelerinin büyücü kimlikleriyle toplum önüne çıktıkları nadir olaylar. Kostümler, aksesuvarlar, masklar, koreografi ve müzik gizemli simgelerle dolu. Bir prensesin ölüm yıldönümü vesilesiyle düzenlenen 130 dakikalık törenden sonra, saray avlusundaki sohbetimizde Kral 3. Zofua’nın söyledikleri hâlâ kulağımda: “Dini ritüeller Babungo halkı için bile gizem doludur, gördüklerinizin anlamını çözemezsiniz, sadece sezebilirsiniz.”

Ben de törende gördüklerimi, Babungo adlı kitabı okuduğumda anlamlandırabildim…

Tören sarayın kapısında, görkemli ağacın altındaydı. 40 metre yüksekliğindeki yangma’nın (pachylobus edulis) yaşını bilen yoktu. 1882’de misyonerlerin çektiği ilk saray fotoğraflarında o da görülüyordu. Gölgesine bir “kadın tamtamı” ve yan yana iki muz ağacı gövdesi bırakılmıştı. Muzların üstüne yassı kesilmiş, cilalanmış kütükler yerleştirilip büyük bir ksilofon yapıldı. Kral, saray kapısına yerleştirilen tahtına oturunca, iki kişi tahta tokmakla ksilofonu çalmaya başladı. Onlara tamtamcı katıldığında, Kutsal Orman’ın girişinde ilk dansçılar belirdi. 2 saat boyunca ‘gizli cemiyet’ gruplarının, ilahileri, dansları birbirini izleyecekti. Kırmızı topraktan yükselen, yemyeşil, dev bir ağacın altında rengarenk dansçılar, fonda ise Sahra’dan gelen toz bulutunun pusla kapladığı orman, köy evleri… Seyretmeye doyulmayacak bir tabloydu…
Masklar şapka gibi başa takılmış, dansçıların yüzü boyun izlenimi yaratacak beyaz filelerle kapatılmıştı. Eşek, öküz masklı dansçıları, elinde at kuyruğundan kırbaç, sırtında leopar postu taşıyan grup lideri yönetiyordu. Leopar kraliyetin koruyucu gücüydü. Sadece sarayda altı post saymıştım. Kral, postsuz tahta oturmuyordu. Bir kraliçeden öğrendiğime göre, en yenisi iki yıl önce çevredeki yağmur ormanlarında avlanmıştı…

EN ÜRKÜTÜCÜ GRUP

Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor

Cehaleti simgeleyen orman adamı ve kralın otoritesini simgeleyen kırmızılı adam

Prenslerden oluşan Fuan Nintai dansçıları parlak pelerinleri, rengarenk boyanmış kuştüyünden taçlarıyla diğerlerinden ayrışıyordu. Sadece kraliyet ailesinin ölüm törenlerinde ortaya çıkan grubun ayak bileklerine küçük çanlar sarılmıştı. Zıplayarak çılgınca dans ediyorlardı.

Bereket getiren munkuncho maskesini sadece mezar rahipleri (Vitii tifung) kullandığı için bu grubu da tanımak kolaydı. En ürkütücü grup, ‘kralların babası’ lakabıyla tanınan, atama yetkisine sahip Tifuan’lardı. Önce çanlarla, ardından ürpertici palalarla çıktılar Kutsal Orman’dan. Liderleriyle ertesi gün “kralın büyücüsü” sıfatıyla tanışacaktık. Aynı zamanda “bah”, yani vezirdi. Baş büyücü ve yardımcısı sırtlarında kurukafa dizili bir halatla Kutsal Orman’dan çıktığında izleyiciden hayret nidaları yükseldi. Halat nereye götürülse, halk kaçışıyordu. Köydeki gönüllü rehberim, ilk Vengo sözlüğünü hazırlayan 76 yaşındaki Nchio Emanuel kulağıma fısıldadı: “Krallığın en kutsal objesi. Koruyucumuz. Torbasından çok özel günlerde çıkartılır. Kabile savaşları döneminde, 20 yıl Fransa’da korunmaya alınmıştı…”

Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor


Törenin en teatral gösterisi yeşil yapraklarla hindi gibi kabartılmış Orman Adamı ile kırmızı kuş tüylerine bürünmüş Otorite’nin dansıydı. Orman Adamı elleriyle başına iliştirdiği boynuzlarını titretip, kükreyerek isyan ederken, Otorite önüne çömelen genç erkeklerin sırtında yürüyordu. Fotoğraf çekerken bir ara kendimi şovun tam ortasında buldum. Orman Adamı burnumun dibine gelip tüm gücüyle kükredi, onu sarmaşıktan dizginlerle kontrol etmeye çalışan muhafızı kırbacını kulağımın dibinde şaklattı. Bu durumdan kurtulmanın yolu bahşiş vermekti. Elimi cebime atamadan uzaklaştılar. Tüm dansçılar gibi krala gidip bahşişlerini aldıktan sonra alanı terk ettiler. Sahaya inen kral yanımdan geçerken “Bu son dans” dedi. Rengarenk kuştüylerine bürünmüş Fuan Nintai dansçılarını, çevredeki tüm prens ve prenseslerin katıldığı timsah dansı izledi. Ve tören sona erdi.
Tekrar sarayın avlusuna döndüğümüzde, hava kararmış, koridorlardaki gaz lambaları yakılmıştı. Kralın eşleri, prensesler yan yana oturmuş, içlerinden en yaşlılarının elinde sallayarak çaldığı perküsyon eşliğinde şarkı söylüyordu. “Hoşgeldiniz şarkısı” dedi rehberim Nichio. Şarkıyı dinlemeye gelen kral, ritüelden çok etkilendiğimizi görünce mutlu oldu. Kırmızı ve yeşil adamları sorduğumda, simgeleri açıkladı. “Eğer bu tören ilginizi çektiyse sizi 14 Mart’taki çocukların ergenliğe geçiş festivalimize bekliyorum. Ben de dansçıların arasında olacağım” dedi…

Kralın salonundaki akşam yemeğinden sonra odalarımıza çekildiğimizde Kutsal Orman’da hâlâ tamtamlar çalıyordu… Nichio’nun uyarısını hatırladım: “Ritüel gece boyunca sürecek, kral da onlara katılacak. Ormandan gelen sesleri duyacaksınız. Korkmayın.”

Zintgraff hayran kalmıştı

Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor

Ölümü simgeleyen büyücü grubu gizli toplulukların ayin yaptığı Kutsal Orman'dan çıkıyor.

600 yıl önce kabile savaşlarından bunalıp doğudaki Tikar ülkesinden kaçan, 3 bin metrelik Oku Dağı’nın eteğindeki yaylalara yerleşen Vengo halkı buradaki yerlilerden demir çıkarıp işlemeyi öğrenmiş, onlara ahşap oymacılığı, seramikçiliği öğretmiş; ticaret ve tarımla refah içinde yaşayan benzersiz bir krallık kurmuş. Ba (halk) Vengo (sülale) sözcüklerinden oluşan Bavengo krallığının ismi daha sonra Babungo’ya dönüşmüş. Batı Afrika’nın sömürgeleştirilmesinde önemli rol oynayan Alman kaşif Eugen Zintgraff, 1889’da Ndop Otlakları (Yaylaları) olarak bilinen bu bölgeye geldiğinde oymacılıkta ünlü Babungo krallarından 2. Saingi’nin ilk Avrupalı konuğu olmuş, aldığı hediyelere hayran kalmış. Anılarına hediye kılıcın Roma imparatorlarınınki kadar güzel, Babungo’daki sanatsal zenginliğin ise orta ve batı Afrika’da en gelişkin örnek olduğunu yazıyor. Alman, İngiliz, Fransız sömürgecilerin Babungo’dan götürdüğü kral yapımı heykeller bugün üç ülkenin önemli müzelerinde sergileniyor… Babungo halkı günümüzde geçimini mısır, pirinç, muz yetiştirip palmiyeden yağ ve şarap üreterek sağlıyor. Demir ve kömür cevheri 1920’lerde tükenince Kamerun’un en ünlü demircileri ithal malzemeyle çalışmaya başlamış. Bugün 58 atölye faaliyette. Seramik unutulmuş. Ahşap oymacılık ise neredeyse her evde yapılıyor.

60’ıncı bebek yolda

Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor

3. Ndofoa Zofua, 25’inci Babungo kralı. 1999’da, 17 yaşında tahta çıkmış. 44 yıl tahtta kalan, ahşap heykelleri yurtdışındaki festivallerde sergilenen, eserleri başkentteki Ulusal Müze dahil pek çok koleksiyona giren 2. Zofua’nın oğlu. Eğitimli tüm Kamerunlular gibi İngilizce ve Fransızca konuşuyor. Başkentte öğrenciyken bir gün ansızın babasının yardımcıları mühürlü bir zarfla çıkagelmiş. 542 kardeşi arasından tahta seçildiğini zarfı açınca öğrenmiş. “Babam öldüğünde 47 eş kalmıştı geriye, benim 8 eşim var” diyor. 58 çocuğu bulunan kral çok yakında ikiz babası olacak. Avcılığa, seyahate meraklı. Hatırı sayılır bir şarap koleksiyonu var. Amerika, İtalya, Fransa, Güney Afrika ve Kaddafi’nin özel konuğu olarak Libya’yı gezmiş. “Türkiye’yi de çok merak ediyorum, henüz davet almadım” diyor. Türklerle tanışmasını bir tesadüfe borçlu. “Kızkardeşim başkentte, Türk Büyükelçiliği’nin yanında bir sanat galerisinin sahibi. İlk Türk büyükelçisi (Atılay Ersan) kardeşimin müşterisi olmuş, sohbet sırasında krallığımızı öğrenmiş, davetimizi kabul edip geldiğinde gördüklerinden çok etkilendi. TİKA sarayımızın yanına cami inşa etti, 50 bilgisayarlı bir derslik yapıldı. Görevi devrelan büyükelçiyle de dostuz, konuğumuz oldu, festivalimizi izledi.” Kral 3. Zofua, Kuzeybatı Eyaleti ve Kamerun Krallar Konsülü üyesi. Kamerun’un sadece Kuzeybatı Eyaleti’nde 447 krallık bulunuyor. Nüfusu 25 bini aşanlar birinci sınıf krallık kabul ediliyor. Babungo bölgenin 5, ülkenin 206 birinci sınıf krallığı arasında. 13 köy, 27 mahallede 25 bin kişi yaşıyor. Bamenda ve başkent Yaounde’de ise yaklaşık 50 bin Babungo’lunun yaşadığı tahmin ediliyor.

Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor

Gizli topluluklar arasında en önemlisi Ngumba. Bunların lideri kralın baş büyücüsü ve vezir.

Nasıl gidilir?
• Bu hafta İstanbul’dan Yaounde’ye direkt uçuşların gidiş-dönüş bileti THY’de 2361 TL’den, iki aktarmalı uçuşlar Lufthansa’da 2889 TL’den başlıyor. * Başkentten otomobil kiralayıp Bafoussam’a ulaşabilirsiniz. Batı Eyaleti Turizm Ofisi’nden günlüğü 100 TL’ye İngilizce-Fransızca konuşan rehber alabilirsiniz. Ofis ayrıca Şefler Rotası adı altında bölge krallıklarına turlar düzenliyor (www.routedeschefferies.com) * Kamerun Rehberler Birliği (AGTC) tüm bölgelerden rehber bulmanıza yardımcı oluyor (agtc_cam@yahoo.fr). * Yerel firmalardan butik turlar bulmanız mümkün. Örneğin dört kişilik gruplar için başkent çıkışlı, Batoufam, Bamoun, Foumban, Babungo krallıklarını, Limbe, Douala, Kribi gibi sahil şehirlerini içeren 10 günlük turlar konaklama ve yemek dahil 1000 Euro (www.guidebevo.com / dmbevo@yahoo.fr) * Müzelerin web siteleri: www.museumcam.org, www.nationalmuseum.cm,

2015’in önemli krallık festivalleri
• Baham (nisan-mayıs) * Bandjoun (27-29 Kasım) * Bangou (1-4 Nisan) * Bameka (21-28 Mart) * Foutouni (1 Ocak-14 Mart) * Bafoussam (16 Kasım-20 Ocak) * Bamendjou (29 Ocak-4 Nisan) * Foumban (10 Ekim) * Bafou (5-12 Aralık)

Tamtamlar 14 Mart’ta ergenler için çalıyor

Talihsiz kör prensesin 134'üncü ölüm yıldönümü için düzenlenen ritüel, Kral Zofua

Büyücünün konuşan kuş tüyleri
Bizi, kralın ricası üzerine kabul etti Dr. Fuangambi. Sarayın baş büyücüsü, vezir ve Finkwi Mahallesi muhtarıydı aynı zamanda. 20 çocuklu bir ailenin en küçük oğluydu, babası ölmeden önce tüm büyücülük sırlarını ona vermişti. Bizi ofisinde karşıladı, sonra büyü odasına götürdü. Yol arkadaşım ailesindeki uğursuzluğun nedenini merak ediyordu. Dr. Fuangambi, dört kuş tüyünü yere yatırdı, üstünü sepetle kapladı, dolabına üç kez vurdu. Arkadaşıma “elini sepetin üstüne koy, üç kez kendi ismini söyle” dedi. Sonra sepeti kaldırdı. Tüylerden ikisi ayaktaydı. “Aileniz birini mutsuz etmiş, kurban kesin” dedi. Cevaptan ikna olan arkadaşım bu kez sevgilisini sordu. Sepet ikinci kez açıldığında tüm tüyler yerdeydi. Sonuç: “O bir sahtekar!” Yine de mutlu oldu arkadaşım, kabullenmek istemediği gerçekle yüzleşmişti nihayet. Ardından rehberimiz Dr. Fuangambi’nin önündeki tabureye oturdu. “Çocuğumun geleceğini merak ediyorum” dedi. Büyücü sihirli salyangoz kabuğunu çubuğa geçirdi, döndürdü. Durduğunda güzel haberi verdi: “İyi olacaklar.” Tüm bunlar 10 dakika sürmüştü. Rehberimizin önerisiyle 100 TL bıraktık. Ayrılırken biz de mutluyduk, Dr. Fuangambi de.

Mütevazı prens Nsongwe
Zofoa Nsongwe (43), kralın 10 öz kardeşinden biri. Ahşap oymacılığını, babası Kral 2. Zofua’dan öğrenmiş. Sarayın yaklaşık bir kilometre ilerisindeki evinin bir kısmını atölyeye dönüştürmüş. Cordie ağacından oyduğu eserleri üç yıl kuruttuktan sonra satışa sunuyor. Atölyesinin arka odasında gözalıcı bir ahşap heykel koleksiyonu var. Köyleri gezip, eski objeleri topluyor. “Eskisini alıp, yerine dört tane yenisini veriyorum” diyor. Dr. Zintgraff’ın 1889’da köyde bıraktığı seyahat sandığı da onun koleksiyonunda.

False