‘Sürdürülebilir evlilik’ diye bir şey var mı?

BİR “ekonomi zirvesine” gelmiş insanlar, ellerinde birer kadeh içki ile küçük bir masanın etrafına toplaşınca ne konuşurlar?

Haberin Devamı

Tabii ki voleybolcu Neslihan Darnel ve eski voleybolcu Orkun Darnel’in boşanmalarını!
Çünkü bir işgününün yorgunluğu böyle atılır; spordan, resimden, müzikten, havadan, sudan ve günün dedikodularından söz ederek!
Dışarıdan bakınca “Birbirleri için yaratılmışlar” diye niteleyebileceğiniz çiftler vardır, bence Darneller de benim için öyleydi.
İki başarılı sporcu, güzel bir kadın, yakışıklı bir erkek!
Elbette bin tane dedikodu yayılacaktır şimdi bu boşanma için, şöhretin bir bedeli var çünkü.
Bir arkadaşımız Orkun Darnel’in mesleğine dikkat çekti. Bir kadın voleybol takımı 12 oyuncudan oluşur. Yani tam bir düzine genç, ince, uzun boylu, sağlıklı, güzel kadından söz ediyoruz.
Ve bir “erkek menajer” olarak sürekli böyle bir takımla beraber olduğunuzu düşünün. Birçok erkek için “rüya” sayılır böyle bir durum.
Pennsylvania Üniversitesi’nden Satoshi Kanazawa ile Cornell Üniversitesi’nden Mary Still’in yaptıkları bir araştırma var.
Erkek öğretmenlerin, evlilik ve kadınlarla düzenli ilişki açısından Amerikan erkeklerinin genelinden belirgin bir biçimde ayrıldıklarını tespit etmişler.
Erkek öğretmenlerin çoğu boşanmış ya da hiç evlenmemiş kişilerden oluşuyormuş. Araştırma ırk, gelir, yaş, eğitim ve öteki demografik faktörler açısından tekrarlanmış, sonuç yine aynı: Erkek öğretmenler, benzeri durumdaki Amerikan erkeklerine göre daha az evleniyorlar, daha çok boşanıyorlar! Araştırma kadın öğretmenler açısından bu saptamanın doğru olmadığını ortaya koymuş.
Kanazawa ve Still’in iddialarına göre, Amerika’da erkek öğretmenler okullarında ve sınıflarında karşılaştıkları genç, güzel ve cıvıl cıvıl kızlarla, karılarını ya da kız arkadaşlarını karşılaştırıyorlar ve bir süre sonra onların ne kadar sıkıcı, dışarıdaki dünyanın ise ne kadar eğlenceli ve davetkâr olduğunu görüp boşanıyorlar ya da hiç evlenmiyorlar!
Araştırma elbette sadece öğretmenleri ilgilendirmiyor, meslekleri gereği genç ve güzel kadınlarla çok fazla bir arada olan erkekler de aynı tehlikeli durum ile karşı karşıyalar: Fotoğrafçılar, sinema-TV endüstrisinin erkek çalışanları, barmenler, müzisyenler, modacılar, manken ajanslarının erkek yöneticileri ve gazeteciler!
Kim bilir belki Darnel çiftinin de sorunu buydu.
Biliyorsunuz, masallar hep mutlu sonla biter ve sonunda masalın kahramanları olan kadın ve erkek evlenirler, muratlarına ererler. Sonra başlarına ne geldiğini, ilişkilerinin sürüp sürmediğini bilemeyiz, masallar bunu anlatmaz.
Geçenlerde New York Times’da bununla ilgili bir haber okudum. Şöyle başlıyordu: “Huzurlu ve mutlu bir evliliğin sınırlı bir raf ömrü vardır”.
Kaliforniya (Riverside) Üniversitesi’nden psikoloji profesörü Sonja Lyubomirsky’nin yazdığı bir kitaptan söz edilen bir haberdi bu.
Biz insanların uyum sağlamak ile ilgili yeteneklerimiz var. Mesela ağır fiziksel acılara maruz kalmış insanların ağrı eşiklerinin yükseldiğini biliyoruz. Bunun bir benzeri de haz ile ilgili. Buna “hedonik adaptasyon” adı veriliyor.
Bunun için aldığımız hazzın uç sınırlarda olması gerekmiyor üstelik. Günlük yaşantımızda hissedeceğimiz sıradan hazlar için de böyle bir hedonik adaptasyon geçiriyoruz.
Küçüklüğünden beri istediği her şey satın alınan bir çocuğun, artık yeni hiçbir oyuncak için heyecanlanmaması gibi!
Boğaz manzaralı bir eve taşınınca her gün manzarayı seyretmek isteyen birisinin, bir süre sonra kafasını çevirip manzaraya bakmaması gibi ya da!
Elbette kişisel–romantik ilişkiler için de geçerli. İlk buluşmalar, el ele tutuşmalar, kaçamak öpücükler, sonunda kavuşma! Ama insan bu tadına doyulmaz hazza da bir uyum gösteriyor, alışıyor. Hedonik adaptasyon geliştiriyor.
Sonja Hanım bu konuyla ilgili bir kitap yazmış, uzun süreli ilişkilerin de böyle bir hedonik adaptasyondan zarar göreceğinden söz ediyor.
Cinsel tutkunun ve cinsel uyarının ise hedonik adaptasyona özellikle yakın olduğuna dikkat çekiyor.
Melbourne (Avustralya) ve Stony Brook’da (ABD) yapılan bir araştırmanın sonuçları ilginç.
Çiftlere gösterilen erotik resimlerin başlangıçta onların cinsel fantezilerini uyardığı ama bir süre sonra tepki sıklığının giderek azaldığını, aranın açıldığını gösteriyor.
Sonja, Amerikalı yazar Raymond Chandler’den bir alıntı aktarıyor: “İlk öpücük sihirli, ikinci öpücük samimi, üçüncü öpücük rutin”.
Buraya nereden gelmiştik, hatırlayalım: Uludağ Ekonomi Zirvesi için geldiğimiz Uludağ’da oturmuş dedikodu yapıyorduk. Söz döndü dolaştı, yukarıda anlattığım mevzulara ulaştı ve birlikte çalıştığımız genç ve bekâr bir kadın, başlıktaki soruyu sordu: Sürdürülebilir evlilik var mı?
“Sürdürülebilir büyümenin” tartışıldığı ama asla yakalanamadığı bir ülkede soru böyle sorulmalıydı zaten.
Hedonik adaptasyona bu nedenle takıldık, ama üzülmeyin çaresi de var!
Bilim adamları bununla baş etmenin yolunu hazza ara verme olarak gösteriyorlar.
Kendinizi hazza kaptırırsanız, uyum geliştiriyorsunuz, onun için buna zaman zaman ara vermek gerekiyor ki “bünye alışmasın”!
Bu nasıl başarılacak? Masadaki “ihtiyar heyetinin” (ya da ak saçlıların diyelim) yanıtları tatmin edici bulunmadı.
Oysa önerileri hedonik adaptasyona karşı bilim adamlarının önerdiğinin daha somut kelimelerle ifadesinden başka bir şey de değildi.
“Birbirinize yapışık yaşamayın. Aranızdan rüzgâr geçsin!”
Birbirini daha az gören çiftlerin ilişkisi daha uzun ömürlü olabiliyor.
Halil Cibran ne diyordu: “Eski Yunan tapınaklarını ayakta tutan şey, çatıyı taşıyan kolonların arasının açık olmasıdır!”
Bunun için tek bir formül de yok tabii. Kimi çift için ayda iki gün ayrı kalmak yeterken, kimisi için on gün yeterli olabilir. Bunu deneyip, kendiniz bulacaksınız.
Sadece şunu bilin yeter: Bir ilişkideki kesintisizlik, sonunda daha keskin bir kesintiyle sonuçlanabilir!

Yazarın Tüm Yazıları