Süleymaniye’yi okumak

BU satırların yazarı, cereyana göğüs germek ve halk dalkavukluğu yapmamak cesaretini gösteren çok az sayıdaki birkaç kalem gibi, 'tezkere' öncesinde defalarca tekrarladı ki, 'gidişat' böyle sürerse ABD Türkiye'yle 'külahları değiştirecektir'.

Aynı makalelerde, ilkin, Ankara'nın Washinton'a 'yumuşak' davranmaması durumunda ülkemizin Kuzey Irak'ta manevra marjına sahip olmayacağını vurguladım.

Ancak bununla yetinmedim ve daha da ötesine giden tahminler yaptım.

Bizdeki 'anti' yaklaşım sürdüğü takdirde, fütursuz bir 'ultra süper güç' için 'vazgeçilmez' olmayan Türkiye'nin 'hışma uğracağını' ve Beyaz Saray tarafından ‘‘cezalandırılabileceğini'; ötesi, söz konusu Kuzey Irak'ta 'ısrar etmemiz' halinde de, Amerikan ve Türk askerlerinin karşı karşıya gelebileceğini kaydettim.

Hatta burada, bilhassa 'maazallah' deyimi kullandım.

* * *

TABİİ
, ben bütün bunları 'realpolitik' zorunluluktan hareket ederek yazdım.

Çünkü, yine defalarca, özünde savaşı tamamen reddettiğimi ve 'W' rumuzlu George Bush yönetiminin tümden 'maceraperest' olduğunu vurguladım.

Bu arada, öngörülerimde yanılıyor olmayı dilediğimi, zira aksi takdirde faturanın altındaki rakkamın çok yüksek çıkacağını belirttim.

Ancak, okuduğunu anlamaktan aciz olan ve dış siyasetin gerçekleriyle hamasi bir 'ahlakçılığın' hayallerini karıştıran zevat bendenize küfürname yağdırdı.

Ne 'Sam Amca uşaklığım', ne 'mandacılığım', ne de 'satılmışlığım' kaldı.

ABD ve Türk askerlerinin Kuzey Irak'ta karşı karşıya gelebileceği varsayımıma ise, 'yok, devenin nalı' dendi. Elektronik posta kutum bunlarla dolup taştı.

Pekiii, sorarım size, şimdi neredeyiz hanımlar ve beyler?

* * *

EVET
neredeyiz ve tekrar quo vadis madamlar ve mösyöler?

Önceki akşam serbest bırakılsalar dahi, Süleymaniye'deki TSK 'özel timi'nin 'coniler' tarafından karga tulumba tutuklanıp acilen Bağdat'a sevkedilmesine ve son derece önemli olduğu anlaşılan belgelere el konulmasına ne diyeceğiz?

Bizzat Genel Kurmay Başkanı'nın da dün kaydettiği gibi, olay ertesinde Ankara-Washington ilişkilerinin vahim biçimde gerginleşmesine nasıl bir kulp takacağız?

Evet, şimdi sokağa dökülüp 'Kahrolsun Amerika' diye bağırmak belki 'ego'muzu tatmin edebilir ama, devletlerarası ilişkide lafla peynir gemisi yürümüyor.

Öngörüsüzlüğün ve ufuksuzluğun faturasını ise o sokakların asfaltı ödemiyor.

Şu artık gerçek: Süleymaniye olayı ister Pentagon'un bilgi ve talimatı altında gerçekleşmiş olsun; isterse de, az bir ihtimalle, oradaki Amerikan komutanlığının 'işgüzarlığı'ndan dolayı vuku bulsun, Türkiye-ABD ilişkileri derin 'yara' almıştır.

Her iki durumda da, Amerikan 'harekatı'nı, en başta sözünü ettiğim, 'ultra süper güç cezalandırması' (!), en azından 'hizaya getirmek' (!) fütursuzluğu ve pervasızlığı çerçevesine okumak gerekmektedir.

Başka bir deyişle, Bush nasıl ki diğer 'antici'lerden Fransa, Almanya ve Belçika'ya 'müeyyide' uygulamaktadır, şimdi de aynı şeyi Türkiye için yapmaktadır.

Her halükarda da, Ankara'nın Kuzey Irak'a 'ilişmesi'ne izin vermeyecektir.

* * *

YUKARIDAKİ
olgu bir vakıadır ve 'tezkere' arifesindeki yanlışı tekrarlayarak yine duygusal ve fevri hayallere kapılmak, bizi daha da tehlikeli rizikolara sürükler.

Olayın şu anki en pratik ve en somut boyutu Kuzey Irak 'dışlanması'dır.

Çok daha geniş öteki boyutları ise başka yazılarda irdeleyeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları