Şükriye Tutkun'a niye kızıyorsunuz?

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Ali Kırca'nın Siyaset Meydanı'nda 'Türkülerle Türkiyem' adıyla, türkü konuşuldu. Bir bölümünü izlediğim tartışmalar basına da yansıdı.

Gerçekten de türkü yükselişini sürdürüyor.

Ancak, her zaman olduğu gibi hepimiz, doğrularımıza öylesine sıkı sıkı sarılıyoruz ki, başka doğruların da var olabileceğinden kuşkulanmıyoruz bile.

Türkülerin icrası çeşitli olabilir, çok seslilikten otantikliğe kadar geniş yelpazede ilgi çekebilir.

Hücum edilenlerin başında Şükriye Tutkun geliyor. Unutmasınlar ki, türkünün gündeme yaygın biçimde oturuşu onun ilk CD'sinin yardımıyla gerçekleşti.

Türkü öyle mi okunur, böyle mi okunur, nasıl okunmalı, sorularının geçerli bir cevabının bulunacağını sanmıyorum. Çünkü türkü, her zevke ve müzik anlayışına göre okunabilir. Ben böylesine bir serbestiden yanayım.

Arif Sağ da, Musa Eroğlu da, Şükriye Tutkun da benim müzik çizelgemde önemli yer alıyorlar.

Bu listeyi uzatabilirim.

Diyarbakırlı Celâl Güzelses'ten, Urfalı Cemil Cankat'a, Malatyalı Fahri'ye kadar da gidebilirim.

*

ŞİMDİ, otantiklik meselesinin üzerinde durabilirsiniz ama icracıların hepsini de bu tarza mahkum edemezsiniz.

Çünkü bize türküleri sevdiren insanların hakkını yemiş olursunuz.

Muzaffer Sarısözen'in Yurttan Sesler Korosu'nu dinleyerek, türkülerin tadına varmayı öğrendim.

Ruhi Su, usta bir opera sanatçısıydı, türküleri bize sevdirdi. Türkülerin insani ve sosyal dünyasını tanıttı.

Zülfü Livaneli, türküleri çok sesli okudu, o da onların toplumsal işlevini bize iletti.

Gˆne bir başka ünlü opera sanatçısı Agnes Baltsa, Yunan halk şarkılarını (halk türkülerini) şan eğitimi görmüş bir sanatçı olarak seslendirdi.

Üç Tenor'dan biri Placido Domingo, tangoları bir opera sanatçısı tekniğiyle okudu.

Monserrat Caballe de, Jose Carreras da kendi ülkelerinin halk türkülerini plağa doldurdu. Operacıların icra tarzıydı.

Onların hiç biri de otantik değildi, başka bir müzik eğitimiyle, değişik lezzette eserler, icralar ortaya çıkardılar.

Suna Korad'dan Remziye Alper Tanrıkulu'na, Ayhan Baran'dan Erol Uras'a, Mesut İktu'ya kadar bir çok opera sanatçımız, çok seslendirilmiş türküleri okudular. O icraları da etkilenerek, severek dinliyorum.

Tartışmalar sonrasında bir başka gerçek beni rahatsız etti.

Şimdiye kadar yayınlanmış türkü antolojileri var, türkü üzerine yapılmış güzel incelemeler var. Onlardan yararlanıp da fikir beyan edene rastlamadım, ya da gözden ve kulaktan kaçırdım.

*

TÜRKÜLERİ nasıl söylerlerse söylesinler, nasıl icra ederlerse etsinler, onların özündeki güzellik benim de, sizin de ses belleğinizde kalacaktır.

Öylesine güçlüdürler.



Yazarın Tüm Yazıları