Su yasası ne işe yarar?

KÜRTAJ yasasının eli kulağında.

Haberin Devamı

Sağlık Bakanı Akdağ’dan, yasanın haziran ayında Bakanlar Kurulu’na yetişeceğini öğrenmiş bulunuyoruz.

Aynen 4+4+4 eğitim yasası gibi jet hızıyla Meclis’ten geçeceğinden hiç kuşkum yok.

Meclisteki kulaklar, bu ülkedeki kadınların kendi bedenleri üzerindeki söz haklarına, “kürtaj yasaklanırsa merdiven altına iner” “kadın ölümleri artar” diyenlere, kadın örgütlerinin çağrılarına, bilim insanlarının tepkilerini sağır kalacak.

Günün birinde, hâlâ nasıl uygulanacağını bilemediğimiz 4+4+4 yasası gibi bir yasayla uyanacağız.

Oysa bu ülkenin kürtaj yasasından çok önce başka yasalara ihtiyacı var.

Küresel ısınmadan en fazla etkilenecek ülkelerin başında gelen Türkiye’nin kendisini bekleyen “susuzluk tehlikesine” karşı suyunu nasıl yöneteceğine ilişkin “Su Yasası” gibi.

AB’ye uyum kapsamında Türkiye’nin 2012 yılı sonuna kadar bir “Su Yasası” çıkarması gerekli.

AB’ye uyum bu saatten sonra kimin umurunda diyebilirsiniz?

Unutmayın süreç devam ediyor.

Mera ve toprak yasalarının çıkarılmasında emeği olan TEMA Vakfı geçtiğimiz günlerde hazırladığı “Su Yasası” tasarısını kamuoyuna duyurdu.

NÜFUS 100 MİLYONA ULAŞINCA

TEMA tam iki yıldan beri, vakfın Bilim Kurulu üyeleriyle bu kanun tasarısı üzerinde çalışıyor.

Yasayı hazırlaması gereken, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Su Yönetim Genel Müdürlüğü’nün konuyla ilgili çalışması hangi aşamada bilemiyorum.

“Su Kanunu tasarısı” elime geçince “Su Yasası ne işe yarar” diye merak edip, TEMA Vakfı’nın Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Arıkan ile Başkan Yardımcısı Deniz Ataç’a başvurdum.

Su Yasası”yla ilgili çalışmalar 1994 yılında başlamış ama 18 yılda “tık yok”.

Böyle bir yasa öncelikle “su varlığının” korunması ve yönetilmesi için gerekli.

Yasa çıkmadan su varlığımızla ilgili karar alan sayısız kurum, bakanlık sayabilirim.

Bunların arasında Tarım Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Maliye ve hatta İçişleri Bakanlığı bile var.

TEMA’nın hesaplarına göre, su varlığımızı iyi koruyamadığımız için kişi başı, yılda 1500 metre küp düzeyinde olan kullanılabilir su miktarı 100 milyonluk bir Türkiye’de 100 metre kübe düşecek.

Kürtaj yasasıyla, her aileye 3 çocuk talebiyle nüfus artışını hedefleyenler kaynaklarımızı nasıl kullanacağımızı hesaba katıyorlar mı?

YERALTI SULARI HIZLA KİRLENİYOR

Yanlış uygulama nedeniyle su kaynaklarımızın yüzde 75’i tarımda kullanılıyor.

Tarımda bilinçsiz sulamanın GAP’ta nasıl tuzlanmaya yol açtığını gördük.

Sanayi ve son dönemlerde hızla artan madencilik yer altı sularımızı hızla kirletiyor.

Önlem alan var mı?

Deniz Ataç, Manisa’nın Turgutlu ilçesi Çaldağı’nda “sülfürik asit” kullanılmak suretiyle çalıştırılması planlanan nikel madenini hatırlatıyor.

Nikel madeninin çalışmaya başlaması Gediz havzasındaki yer altı ve yer üstü su kaynaklarının kirlenmesine yolaçaçak.

Ayrıca nikel madeni, aynen altın gümüş madenlerinde olduğu gibi büyük miktarda suyun kullanılmasını gerektiriyor.

Hangisine yanacaksınız?

Suların heba olmasına mı? Sülfürik asit ve benzer kimyasallarla kirlenmesine mi?

Suyun aşırı derecede kirlendiği sayısız örnek var Türkiye’de.

Trakya’da yer altına pompalanan kirli suları mı istersiniz?

Sakarya nehrindeki toplu balık ölümlerini mi?

Yoksa nehirlerdeki doğal yaşamı etkileyecek, su miktarını azaltacak şekilde, hesapsız kitapsız mantar gibi türeyen HES’leri mi?

“Su Yasası” ne zamana?

Haberin Devamı

İbrahim Çeçen’e Ekümenopolis’i izlemesini öneriyorum

Haberin Devamı

ÜÇÜNCÜ Köprü ihalesi İstanbul’un fethinin 559. yıldönümünde sonuçlanmış.

Ben tarihlerin çakıştığını fark etmemiştim.

İhaleyle ilgili haberleri tarayınca karşıma çıktı.

IC İçtaş İnşaat Sanayi AŞ ile İtalyan Astaldi Grubu ihaleyi almaya hak kazanmış.

36 ay sürmesi beklenen ve 4.5 milyar liralık bir yatırım gerektiren projeyle ilgili IC İçtaş’ın sahibi İbrahim Çeçen köprü inşaatına yıl sonundan önce başlanacağını söylemiş.

Bu noktadan sonra, çevrecilerin, şehir planlamacılarının ısrarla karşı çıktıkları Üçüncü Köprü’den geri adım atılmayacağı ortada.

Sadece benim iyi tanıdığım İbrahim Çeçen’i bir küçük önerim var.

Lütfen, ne yapıp edip benim geçenlerde yine burada yer verdiğim ve aklımdan hiç çıkmayan “Ekümenopolis - Ucu Olmayan Şehir” belgesel filmini seyretsin.

Şu anda sadece İstanbul’da Beyoğlu’ndaki Majestik Sineması’nda oynayan filmin DVD’si var mı bilmiyorum?

Memleket meselelerine duyarlı olduğunu bildiğim Çeçen mutlaka bu filmi seyretmeli.

Aynı şekilde İstanbul ile ilgili büyük projelere imza atan işadamları, ünlü mimarlar da “Ekümenopolis”i seyretmeli.

Bir şehrin hızla ve elbirliğiyle nasıl bir felakete sürüklendiğini herkes kendi gözleriyle görmeli.

Yazarın Tüm Yazıları