Şu bizim Türkiye!..

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Valla çok ilginç bir ülkede yaşıyoruz! Hepimizin kişisel yaşamı ve onunla birlikte toplumsal yaşamımız roman! Her gün yaşadığımız olayları yazsak ciltler dolusu kitap olur, yabancılar inanmaz!

Gazeteci arkadaşım Mehmet Çetingüleç, günlerden beri Türk Standartları Enstitüsü'nde (TSE) olup biten yolsuzlukları, usulsüzlükleri yazıyor ve belgeliyor.

Hiç kimseden tık yok. Orası bir aile şirketine dönüşmüş. Başka bir ülkede olsa kıyamet kopar. Bizde ise yazılıyor ve belgeleniyor ama hiçbir şey değişmiyor.

***

Cumhuriyet'in 75. yılı nedeniyle birilerine marş sipariş ediliyor, yarışmalar açılıyor. TRT bunlardan birini ha bire ‘‘75. Yıl Marşı’’ diye yayınlıyor. Tutacağını sanmıyorum.

Öğreniyoruz ki, açılan yarışma sonuçlanmamış.

Hiç kimsenin aklına da ‘‘Kardeşim bu devirde ısmarlama marş olur mu?’’ diye sormak gelmiyor.

Gerçekten de olmaz.

Marşlar, şarkılar içten gelirse benimsenir. Onuncu Yıl Marşı böyledir. Harbiye Marşı, Dağ Başını Duman Almış böyledir. Benimsenmezse bünye onları reddeder.

Cumhuriyet'in 50. yıldönümü nedeniyle de l973 yılında marş yarışması açılmış ve eserlerden biri kazanmıştı. Aranızda onu bilen, anımsayan var mı? Yok çünkü benimsenmedi.

75. Yıl Marşı da böyle olacak. Hiç kuşkunuz olmasın.

Benim için Onuncu Yıl Marşı vardır, muhteşem sözleri ve melodisiyle yeter de artar bile.

***

Bir firma, Japonya'dan klozet ithal etmiş. Marifetli bir klozetmiş! Şey yaptıktan sonra şeyinizi otomatik olarak, el değmeden yıkıyor ve dezenfekte ediyormuş!

Önceki gece atv ana haber bülteninde izliyorum. Bazı müşteriler ‘‘Bu İslama aykırıdır’’ diye malı almak istememiş. Firma bunun üzerine malını İstanbul Müftülüğü'ne götürüp ‘‘Kullanılması caizdir’’ diye fetva almaya kalkışmış.

Komedi bu aşamada başlıyor!

Ekrandaki Müftülük yetkilisi malı inceliyor ve taharet hakkında konuşmaya başlıyor:

‘‘Dinimize göre taharet sol elin orta parmağı ile yapılır. Sadece orta parmak kullanılır, diğer parmaklar aşağı dönük olur. Biz bu aleti inceleyelim, gerekli fetvamızı verelim’’.

Sonra ekrana danışıklı dövüş birileri getiriliyor:

‘‘Ben bu klozetten aldım. Çok memnunum, herkese de almasını tavsiye ediyorum’’.

Ekranda güya ‘‘habercilik’’ yapılıyor. Habercilik adına ‘‘mal reklamı’’ tezgahlanıyor ve izleyiciler buna alet ediliyor.

Bu rezalette iki olasılık var:

1- Bazı uyanıklar, dinimizi ticaret için kullanıyor. İthal malı klozet müftüye götürülüyor, oraya atv kamerası çağrılıyor ve böylece malın reklamı yapılıyor.

2- İslamcı rejimi, özel kanallarda görev yapan bilinçsiz şahıslar Türkiye'de yerleştirecek.

Ne demektir bir ticari mal, hele klozet için fetva almak? İstersen kullanırsın, istersen kullanmazsın. Fakat bunlar, güya çaktırmadan reklam yapıyorlar.

Reklamın iyisi kötüsü olmaz.

Klozet reklamına bile din alet ediliyor, eline klozet tutuşturulan mütfülük görevlisi ise düşürüldüğü oyunun farkında değil, bu konuda saf saf konuşuyor.

İşin ardındaki cingözlüğü hiç görmeden ve anlamadan!

İnsaf yav, böyle cılk ve yoz habercilik olur mu? Müslümanlık, böyle ticari çıkarlara alet edilir mi? Müslümanlık böylesine ayağa düşürülür mü?

***

Dünkü Milliyet'te Süleyman Özışık'ın haberi:

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne, yani Tayyip'e ait Fethipaşa Korusu'na, erkekler dahil şortlu vatandaşlar alınmıyor, içeri sokulmuyor, kapıdan kovuluyor. Gerekçe: ‘‘Ailelerin ahlakı zedeleniyor’’.

İşte bu kafadaki şahıs, Fazilet'in başkanlığına soyunuyor. İleride belki ülkeyi yönetecek.

Haberin devamı daha da ilginç! Belediye yetkilileri, bu haber üzerine açıklama yapıp şöyle diyorlar:

‘‘Bizim katiyen böyle bir kararımız yok. Bu konuda soruşturma açacağız’’.

Ya ne diyeceklerdi?

‘‘Doğrudur, parklara ancak bizim takım girebilir!’’...

Türkiye'de bu kafalar başımıza ‘‘demokrat’’ kesildi de, ona yanıyorum.

***

Hayret, dün birkaç olumlu gelişme oldu ve uzun süreden beri ilk kez ‘‘Helal olsun’’ diyebildik.

Adalet Bakanı Oltan Sungurlu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu'nun yerlerine iki pırıl pırıl, çağdaş ve Atatürkçü isim geldi.

Hasan Denizkurdu ve Kutlu Aktaş.

Bu ikisinin hükümetten ayrılmasına dinciler çok üzüldü. Ne yapalım, kader!

Denizkurdu ve Aktaş, herhalde bakanlıklarına çöreklenmiş olan gerici, bağnaz, yobaz kadrolara el atacaklardır... Çünkü İçişleri ve Adalet bakanlıkları, Milli Eğitim'le birlikte Türkiye'nin temel direğidir.

Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü görevine atanan Kemal Yazıcıoğlu'nu da kutluyorum. İyi bir isimdir.

Dün üç yeni isim gündeme geldi, üçü de çok iyi.

Doğrusu Mesut Yılmaz'dan bu kadarını beklemezdim...

Ve yine dün, Tansu-Özer ikilisi hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavclığı tarafından soruşturma başlatıldı.

Haksız mal edinme, evrakta sahtecilik vesaire...

Bu muhteşem ikili, kaçınılmaz sona doğru hızla yaklaşıyorlar.

Türkiye'de namuslu, düzgün, olumlu iş yapacak kadrolar var. Yeter ki siyasetçi takımı onların elini kolunu bağlamasın.













Yazarın Tüm Yazıları