Güncelleme Tarihi:
Beşiktaş’ın derbide sahaya çıkan 11’i baskı, mücadele, direkt oyun ve tempo odaklı bir tercih idi. Abdullah Avcı, bu kadar eksikler ile çıkmak durumunda kaldığı Galatasaray derbisinde rakibini teknik olarak alt etmenin zor olacağının farkındaydı. Nitekim ilk 20 dakika tempo ve baskıyla 3 kez de aradığı pozisyonları buldu. Ancak özellikle final bölgesinde tüm çalışkanlığı ve iyi niyetine rağmen Umut Nayir bitirici vuruşlarda yetersiz kaldı. Lens’in top kayıpları da tehlikeli olabilecek atakları başlamadan bitirdi.
Galatasaray ise özellikle ilk yarının son çeyreğinde topa sahip olarak oynasa da hücumda yaratıcılık sergileyemedi. Hafta içinde kendi taraftarıyla sorun yaşayan Belhanda’nın hayalet gibi dolaşmasına rağmen neden 68 dakika sahada kaldığını sanıyorum kendisi bile anlamadı.
Beşiktaş maç boyunca o kadar istekliydi ve coşkuluydu ki Galatasaray, ezeli rakibine bu anlamda hiçbir şekilde yanıt veremedi.
İkinci yarının başından itibaren yine tempo ve arzusunu ortaya koyan siyah beyazlılar, sahanın en hırslı, kazanma arzusuyla dolu 2 oyuncusunun işbirliği ile de golü buldu. Umut ve Caner’in yanı sıra Atiba, Gökhan ve Rebocho yüzde 100’lerini ortaya koydular. Elneny de orta alanda kusursuz bir futbol oynadı. Vida ve Roco ikilisi de kritik hamleler ile Galatasaray’a fazla şans tanımadı.
Maçı hiç tartışmasız şekilde hak ederek kazanan Beşiktaş ve Abdullah Avcı için bu derbi zaferi 3 puandan çok daha fazlasıydı. Siyah beyazlı oyuncular maçın öneminin bu kadar farkındayken Galatasaray’ın sezon başından beri süregelen tutuk ve isteksiz görüntüsü dün de devam etti.
Sarı kırmızılı ekip kağıt üstünde güçlü görünüyor ama dinamizm ve atletizm bu kadar eksik iken bir de üzerine coşku da aşağılarda olunca kazanma şansı son derece azalıyor. Beşiktaş yeni bir sayfa açtı. Galatasaray ise gitmeyen bazı şeyleri çok geç olmadan değiştirmek zorunda.
Solskjaer’in Manchester United’ını herhalde göz ucuyla da olsa takip ediyorsunuzdur. Beşiktaş’a oldukça benzetiyorum bu yılki çizgilerini. Manchester ekibi bu sezon geride kapanan zayıf rakiplerine genelde üstünlük kuramazken, en iyi oyunlarını ligin zirvesindeki Chelsea, Leicester ve Liverpool’a karşı ortaya koydu.
Sebebi basit: Kaliteli oyuncuları sayılı. Ön tarafları James, Rashford, Martial gibi koşuculardan oluşuyor. Topu rakibe bırakabildikleri maçlarda başarılı oluyorlar tabiatıyla.
Beşiktaş’ın da bu sezon Ankaragücü’ne karşı yokları oynayıp, Alanya ve Galatasaray’ı yenmesinin temelinde biraz bu var: Alanya ve Galatasaray topa sahip olmak isteyip, arkada boşluk veren takımlar.
Beşiktaş Alanya’ya karşı şutlarda 14-7, kornerlerde 8-4 geride olmasına rağmen kazandı maçı. Dün de Galatasaray’ın daha fazla topa sahip olduğu bir günde, daha verimli oynayan ve kazanan taraf oldu Beşiktaş.
Galatasaray’ın dün yüzde 60’a yakın topa sahip olup, bunu efektif bir oyuna çevirememesinin temelinde Terim’in iki kritik tercihinin de büyük rolü var: Birincisi, Real Madrid maçında çaba eksikliği nedeniyle taraftar tarafından doğal olarak ıslıklanan Belhanda’yı, patronaj gösterisi uğruna 11’e koyması... Belhanda dün de çok farklı değildi.
İkincisi de, Nzonzi-Selçuk-Seri-Lemina-Ömer-Belhanda’dan 3’ünü ilk 11’e muhakkak koyma yemini varmış gibi takım yapması. Oysa siz bu sezon 13 resmi maçın 7’sinde gol atamadıysanız, farklı düşünme zamanı gelmiş demektir çoktan.
Ancelotti, 2013-14’te Real Madrid orta üçlüsüne Di Maria’yı monte etmişti mesela. Dün aynı saatlerde Pochettino’nun orta üçlüsünün solunda Dele Alli oynadı.
Terim de bir süredir orta üçlüsüne Feghouli’yi monte edip, sağ açıkta gol şansı daha yüksek birini kullanabilirdi pekâlâ. Terim’in yarından tezi yok, bu sezonki ezberlerini unutup, takımına bir ‘reset atma’ zamanı geldi gibi.
Derbi öncesi iki tarafın da en büyük avantajı, kendisi gibi rakibinin de kötü olmasıydı! İronik, ama durum buydu. Yine de daha kötü olan Beşiktaş, favoriyse Galatasaray’dı.
Bugüne kadar izlediğimiz Avcı’nın Beşiktaş’ı, şu mesajı vermişti: Ben topa hükmedince oyuna hükmedemiyorum. O halde Beşiktaş’ın derbide topu rakibine vermesi en doğru seçim olacaktı. Öyle de yaptı Kartal ve bu sezonun en doğru futbolunu oynadı. Şaşırtıcı olan Terim’in topu almayı kabul etmesiydi! Beşiktaş, Galatasaray’ın üzerine gelmesine müsade ederken, önde basmayı da ihmal etmedi.
Lens, çok rahat alan bulurken, uzun toplarla da Umut Nayir’a pozisyon yaratıldı ama o Burak Yılmaz gibi, bu tür toplarda süratli değil ve kaleyle arasındaki mesafe uzadıkça zayıflıyor. Ankaragücü maçındaki pozisyonu hatırlayın. Ama rakip savunmaya kurduğu baskı ve iyi niyetli mücadelesiyle de takıma ruh katıyor. Topa sahip olan Galatasaray ise, gerek futbolcuların dağılım sorunları gerekse de basit top kayıplarıyla oyuna karakter veremedi. Yine de Andone ve Feghouli ile kaleyi zorlamaya çalıştı.
Nayir’in ceza sahasında topla buluşturulup buluşturulmaması Beşiktaş’ın kaderini tayin edecekti. Nitekim, ikinci devrenin başlarında bunun ilk provası yapıldı ve Nayir gole çok yaklaştı. Avcı, Lens-Ljajic değişikliğiyle Diaby’yi merkezden kanada attı. Ama gol yine Caner tarafından hazırlandı. Braga maçında haksız şekilde protesto edilmişti. Evet, ilk devre tüm Beşiktaşlılar Burak’ı aradı ama Umut, 69’da çok zor bir pozisyonda harika bir kafa vuruşuyla Muslera gibi bir devi kapattığı köşeden avladı. Teşbihte hata olmaz: Avukatlık okuyan Nayir, yol ayrımı derbisinde hocasını savundu.
Beşiktaş, dün Galatasaray’ı kendi sonuç alamadığı oyununa zorladı. Sarı kırmızılılar topa sahipti ama etkili pozisyon üretmedi. Maçı iki isabetli şut ve ‘sıfır’ kornerle bitirdi. Skoru koruma arzusu Beşiktaş’ın kontralarda sakin davranmasını engellerken, savunma da, baskı yediğinde topları şuursuzca uzaklaştırdı.
Oysa tam da bu noktada Beşiktaş’ın sezon başından beri oynadığı pas oyunundan bir pasaj sunarak, tempoyu belirlemesi gerekirdi. Avcı’nın bir sistemde ısrar etmesine karşı değilim. Ancak o sistem ile kadro uyuşuyor ve iş sadece skor almaya kalmışsa, destek verilir. Pas takımı bundan çok uzaktı.
Beşiktaş, Alanya’yı yenerken topu yüzde 50-50 paylaştı. Dünse yüzde 58 ile Galatasaray’a verdi. Göztepe galibiyeti hariç, diğer tüm maçlarda topu aldı ama puanı verdi. Mesaj net!
Abdullah Avcı, sadece 2 gün dinlenip derbiye çıkacaklarını söylemişti. Ama öyle çok bağırarak değil. Fatih Terim, olsaydı tüm basın toplantısını bu haksızlığa ayırabilirdi ki haklı da olurdu.
Diğer yandan Terim, derbi sonrası, genel gidişatlarından söz ederken ‘Çarşmaba-Pazar’ oynamaktan da şikâyet etti! Ama derbi için söz konusu olamaz zira Galatasaray, 4 gün dinlendi.