Benim adım Ayşe Begüm Onbaşı

Güncelleme Tarihi:

Benim adım Ayşe Begüm Onbaşı
Oluşturulma Tarihi: Aralık 05, 2019 00:07

Milli sporcu Ayşe Begüm Onbaşı’nın başarılarından haberdarsınız. Peki onu sporun dışında ne kadar iyi tanıyorsunuz? Şimdi görünenin ardındakileri sporun ötesindekileri de keşfetme zamanı! Hiç hayranlıkla izlediğiniz bir dünya şampiyonunun etkileyici performansının ardında neler olduğunu merak ettiniz mi? Ayşe Begüm Onbaşı’nın toplamda 1.5-2 dakika süren gösterinin, bu kısa zaman diliminin ötesinde neler yaşadığını öğrenmek için doğru yerdesiniz.

Haberin Devamı

Yoğun antrenman ve okul temposu, yarışmalar için kullandığı mental stratejiler, en güzel başarısızlık olarak gördüğü yarışma, totemleri gibi pek çok konuyu, sporun ötesinde ve görünenin ardındakileri keşfetme zamanı! Ayşe Begüm Onbaşı ile hala tanışmadıysanız hemen arayı kapatalım. Kendisi şu an 17 yaşında, aralık ayında 18 yaşına giriyor. 11 yaşından beri pek çok şampiyonada Türkiye’yi temsil etti. 2016’da Güney Kore’de düzenlenen Dünya Aerobik  Jimnastik Şampiyonası’nda 15-17 yaş kategorisinde ilk kez Dünya Şampiyonu olmuştu. Bu sene ilk defa yarıştığı FIG Dünya Kupası’nda büyükler kategorisi tek kadınlarda Dünya Şampiyonu oldu.

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİSİ
Ayşe Begüm Onbaşı, 3 yaşında Akhisar’da bale eğitimi almaya başladı. Bale öğretmeninin dikkatini çekmesiyle birlikte, jimnastiğe yöneldi. Akhisar Anadolu Lisesi mezunu olan Ayşe Begüm, eylülden beri İstanbul’da yaşıyor. İstanbul Gelişim Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nda 1. sınıf öğrencisi. Haftada 4 gün okula gidiyor. Hafta içi antrenmanlarını Gelişim Üniversitesi’nin jimnastik salonunda yapıyor. Türkiye’de yarışma platformuna uygun iki salondan biri Manisa’da olduğu için de hafta sonları antrenman yapmak için Manisa’ya gidiyor. Hafta sonu antrenmanlarının süreleri 6 ila 8 saat arasında değişiyor. Ayşe Begüm’e çocukluğundan beri ailesi  hariç bütün yakın çevresi jimnastik yerine okula odaklanması gerektiğini söylemiş: “Akhisar’da yaşıyordum ve her gün antrenman için Manisa’ya giderek 2 saat yol yapıyordum. Onun yerine çalışıp tıp fakültesini kazanırsın diyen çok öğretmenim oldu. Bana sporu aşılamaları gerekirken tam tersini yaptılar. Ama ben daha da motive oldum ve hırslandım. İyi ki öyle söylemişler.” İlk başlarda jimnastiği hobi olarak yapan Ayşe Begüm, 2013 yılında tek, çift ve trio kategorisinde birinci olup milli takıma seçilince hedeflerini yükseltmiş: “İlk büyük hedefim 2014 yılında dünya şampiyonluğuydu. Fakat onu kaçırdım ve o dönem bel sakatlığı yaşadım. 2014 yılından beri sakatlığım devam ediyor. Belimde 4 tane fıtık var fakat şu an düşük seviyede olduğu için antrenmanlarımı etkilemiyor.” En korktuğu şey daha kötü bir sakatlık yaşamak. Bel sakatlığıyla 13 yaşında tanıştığı için çok da önemli bir şey olarak görmediğini ve fıtıkla yaşamayı öğrendiğini düşünüyor: “Ama şu an daha büyük bir sakatlıkyaşamak, kolumu veya ayağımı kırmak beni çok korkutuyor. Kuvvet antrenmanlarında bazen sınırlarımı çok zorladığım için antrenmanı bırakmayı düşünecek seviyeye geliyorum. Çünkü hareketleri bir yapacakken beş yapmaya çalışıyoruz. Antrenörlerimiz dörtteyken beşi de çıkarmamız için bizi motive ediyor, yeri geldiğinde de kızıyorlar. Bundan 3-4 sene önce her antrenman aynı zorluğu yaşıyordum. Ama artık kuvvette daha rahatım ve kendimi bilerek yapabiliyorum.

Haberin Devamı

AYAK PARMAKLARIMIN HEMEN HEPSİ KIRIK VE ÇATLAK

Haberin Devamı

Vücudumda en çok yıpranan yer ayaklarım. Ayak parmaklarımın hemen hemen hepsi kırık ve çatlak. Yarıştığımız ayakkabının çok sıkı olması gerekiyor. Biraz bol olursa hareketi düzgün yapamıyoruz. Eskiden spor ayakkabılarımı hep gevşek kullanırdım. Ama artık antrenmanlarda ayaklarım o kadar büzüşmüş oluyor ki spor ayakkabım yürürken ayağımdan çıkıyor. O yüzden spor ayakkabılarımı sıkarak giymek zorunda kalıyorum.” Ayşe Begüm için başarı pastasının birçok dilimi var. Aile desteği, arkadaş ve  çevreden aldığı olumlu ve olumsuz eleştiriler, antrenörler, çalıştıkları salon, salonun içindeki ekipmanlar, salonun büyüklüğü, yarışma arkadaşları ve partnerler, fizyoterapist, diyetisyen, spor psikoloğu, antrenman bilimciler, kişilik özellikleri olarak disiplinli olmak ve çalışmayı sevmek kendi başarı pastasının dilimlerini oluşturuyor. Ayşe Begüm yarışmadan yarışmaya odağını değiştiriyor. Kendisini mental ve fiziksel olarak hazır hissediyorsa sadece hakemlerle göz kontağı kurmaya odaklanıyor ve yapacağı hareketi düşünmüyor. Çünkü hareketlerin otomatikleştiğini düşünüyor, kendini akışa bırakıyor. Fakat bir hareket ile ilgili tereddütü varsa serinin başından sonuna kadar sadece o harekete odaklanıyor. Koreografiyi otomatikleştirmek için koreografinin müziğini dinleyerek antrenmanlarda mental çalışmalar yaptıklarını söyleyen Ayşe Begüm, aynı zamanda antrenman dışında da (gün içinde ve uyumadan önce) koreografiyi zihninde canlandırıyor. Kendini motive etmek için ayna karşısına geçip “Benim adım Ayşe Begüm Onbaşı. Elimden gelenin en iyisini yapacağım” dedikten sonra gözlerini kapatıp tekrar açarak 3 kere bugün “Bomba gibiyim” diyor ve sonra derin bir nefes alıp yarışma ya çıkıyor. Bu rutinini her yarışma öncesi gerçekleştiriyor. “Genelde çok gülen bir insan olduğum için koreografilerde gülmekte zorlanmıyorum. O 1.5-2 dakika boyunca gülmek zorla yaptığım bir şey değil. Zaten otomatikleşen bir durum.” Ayşe Begüm totemlere çok inanıyor. Bunun en büyük örneği 2013-2016 yılları arasında aynı çorabı giyerek yarışmış olması. Çorabın altındaki deliklere rağmen 12-14 yaş kategorisi bitene kadar giymeye devam etmiş. Mükemmel kavramının sürekli değiştiğini düşünen Ayşe Begüm’ün, 2013 yılı ile şu anki mükemmel kavramı arasında dağlar kadar fark var: “2013 yılında milli takıma girmek benim için çok büyük bir olaydı. Artık milli takıma nasıl olsa girdim, hiçbir şey yapmasam da olur diye düşünüyordum. Fakat şu anda büyükler kategorisinde dünya şampiyonluğunu ve Avrupa şampiyonluğunu hedefliyorum. 2024 yılında da branşımız olimpik olursa hedef olimpiyatlara gitmek olacak.”

Haberin Devamı

‘EN GÜZEL BAŞARISIZLIĞIM!’

“En güzel başarısızlığım kesinlikle Meksika’daki yarışmaydı! Finale 2’nci olarak kaldım ama finalde 6’ncı oldum. Hem bel sakatlığım vardı hem de harekette düştüm. Eğer kazansaydım ben her şeyi yapabilirim moduna girebilirdim. Hatta ben zaten dünya şampiyonu oldum ve artık devam etmeme gerek yok deyip jimnastiği bırakabilirdim. Ama şu an öyle bir şey yok. Çalışmaktan asla ödün vermiyorum.” Sporcu ebeveyni olmak konusunu değerlendiren Ayşe Begüm için annesi her zaman dışarıdan alkışlayan ve destekleyen tarafta duruyor: “Anne-çocuk ilişkisi ile veli-sporcu ilişkisi farklı olmalı çünkü her ikisi birbirine karışabiliyor. Biz annemle en başından beri bunu dengede tutabiliyoruz. Duygusal bağların işin içine çok girmemesi gerekiyor. Profesyonel yaklaşmak önemli. Velilerin antrenörleri yönlendirmeye çalışması sporcunun kariyeri açısından da doğru değil. Zaten antrenörler kendi işlerini en iyi şekilde biliyorlar.”

Haberin Devamı

SPORCU, TASARIMCI AŞÇI VE TERZİ

Jimnastik dışında iyi olduğu başka bir konu da yemek yapmak. Zeytinyağlı yaprak sarma, dolma, bulgur pilavı en iyi yaptığı yemekler arasında. Aynı zamanda Ayşe Begüm’ün terzilikle ilgili yetenekleri de var. Şu an yarışma mayolarını kendi tasarlıyor.  Bu yaz tatil yapmaya fırsat bulamayan Ayşe Begüm Avrupa Şampiyonası’ndan döndükten sonra üniversite sınavına girmiş. Yaz onun için antrenmanlarla ve İstanbul ile Akhisar arasında mekik dokuyarak geçmiş. “Bu tempoya alışkınım. En son geçen sene tatil yapmıştım. Antrenmanlar çok yoğun. Boş günüm olduğunda bile sabah koşusuna çıkarım, esneme yaparım. Diğer türlü kendimi çok rahatsız hissediyorum.” Her geçen gün emin adımlarla ilerleyen Ayşe Begüm’ün yakın zamanda önünde hedef bir yarışma yok. Fakat kendisi antrenman sürecini en iyi şekilde değerlendirip büyükler kategorisinde dünya şampiyonluğu ve Avrupa şampiyonluğu için hem mental olarak hem de fiziksel olarak kendini hazırlıyor.

BAKMADAN GEÇME!