Sosyoloji

Gezi olayları sırasında hükümetin sert davranışını eleştirenler, “Olayların sosyolojisini anlayın” diyordu; bunlardan biri bendim.

Haberin Devamı

Zira Gezi protestolarında Türkiye’nin çok renkli sosyolojik damarlarından biri ortaya çıkmıştı.
Gezi olayları konusunda muhafazakâr kesimde “sosyoloji” diyenler pek azdı, genelde “komplo” diyorlardı.
Fakat türban konusunda tersi!... Gezi olaylarını savunanlar türban söz konusu olunca genellikle “irtica komplosu” gibi bakıyorlar. Türbanın sosyolojik bir modernleşme simgesi olduğunu söyleyenlere kızıyorlar. Ben öfkeli birçok mesaj aldım mesela.
“Sosyoloji” bu defa muhafazakâr kesimde itibarlı bir kavram. Star gazetesinin yüksek kaliteli bir pazar eki olan “Açık Görüş”te dün Doç. Dr. Fahri Altun’un “ideoloji değil sosyoloji” tezini savunduğu içerikli yazısını okudum mesela.

GÜL’ÜN SÖZLERİ

Bu girişten sonra, Cumhurbaşkanı Gül’ün türbanla ilgili sözlerine geçmek istiyorum. Her zamanki gibi sağduyulu:
“Bu sorunun artık geride kaldığı kanaatindeyim. Kendi haline bırakmak lazım. Artık siyasetin konusu olmaktan çıkması lazım. Bu şekilde çıktığı kanaatindeyim...”
Sayın Gül, asker, polis gibi kesimlerde de başörtüsü serbestliği olacak mı şeklinde Sedat Ergin’in sorduğu soruya da “Doğrusu bu iş burada tamam oldu artık. Bitti” diye cevap vermiş.
Gezi olaylarında da Gül toplumsal gerçekliği gözeten sağduyulu açıklamalar yapmıştı.
Bugünkü yazımda amacım Sayın Gül’ün sözlerini yorumlamak değil. Geniş kitlelerle ilgili olgulara, toplumsal gerçeklik kavramı açısından ve sosyolojik seziyle bakmak gerektiğini vurgulamak istiyorum.

TOPLUMSAL’I ANLAMAK

Neden demokrasi? Sadece özgürlükler için mi? Hayır, demokrasi ayni zamanda“sorun çözme” tarzıdır...
Peki, sorunlar niye çözülmeli? İnsanlar rahatlasın, toplumsal barış olsun, hayat standartları yükselsin diye...
Fakat siyasi ve ideolojik önyargılarla geniş kitleler üzerine yasaklar koyarsanız, değerlerine, hayat tarzlarına müdahale ederseniz sorun çözmüş olmuyoruz, aksine körüklüyoruz.
Yüzyıllık tarihimizde niye daima hırslı siyasi kavgalar, sert kutuplaşmalar vardır? İşte bu yüzden...
Halbuki sosyoloji gözüyle bakılsa, “öteki”lerin aslında “sosyolojik gerçekler” olduğu görülür, toplumsal değişme fark edlir. Komplo kafasının körüklediği öfkeler yerine, anlayışlı ve sorun çüzücü davranışlar gelişir.

SOSYOLOJİ FUKARALIĞI

Merhum sosyolog Prof. Nurettin Şazi Kösemihal, 1971 yılında Remzi Kitabevi’nden “Durkheim Sosyolojisi” adlı kitabını yayınladı. Durkheim, biliyorsunuz, büyük sosyologlardan biridir. Kösemihal kitabının önsözünde “topluma tapan, bireyin hürlüğünü hiçe sayan” sosyoloji teorilerini eleştirir. Daha önemlisi şu yazdıklarıdır:
“Durkheim’in ana yapıtlarından çoğu eski harflerle dilimize çevrilmiştir. Ama bilinmez neden, bugüne dek yurdumuzda Durkheim sosyolojisinin yöntemini, sistemini tümüyle ve eleştirmeli gözle ele alan herhangi bir inceleme yapılmış değildir.”
Neden acaba, bir düşünelim!
Din ve modernleşme sosyolojisinin dev isimlerinden Max Weber’i de üniversitemiz korkunç bir gecikmeyle ilk defa 1971 yılında inceledi: Coşkun San’ın Weber’in hukuk sosyolojisi üzerine yaptığı doktora tezi!
Bu hazin tablo, siyasi kültürümüzde sosyolojik perspektifin nasıl fakir kaldığının bir fotoğrafıdır. Ama siyaset ve ideoloji deyince yeri göğü yıkıyoruz. Karşılıklı biraz itidal, biraz anlayış, biraz sosyolojik bilgi ve perspektif... Sorunlarımızın çözümü kolaylaşır, demokrasimiz de normalleşir.

Yazarın Tüm Yazıları