Güncelleme Tarihi:
Cevap, büyük ölçüde Valsalva manevrası denilen fizyolojik bir refleksle açıklanıyor. Bu manevra, dışkılama sırasında ağız ve burun kapalıyken kuvvetlice nefes vermeye çalışmakla ortaya çıkar. Göğüs kafesine uygulanan bu basınç, kalbe geri dönen kan akışını azaltır. Sağlıklı bireylerde genellikle zararsızdır. Ancak kalp hastalığı olan kişilerde bu durum bayılma (defekasyon senkopu), düzensiz kalp ritmi veya ani kalp durmasıyla sonuçlanabilir
Sciencealert haberine göre bu sürecin en önemli aktörlerinden biri vagus siniridir. Kalp ritmini düzenlemeye yardımcı olan bu sinir, aşırı uyarıldığında kalp atış hızında yavaşlama (bradikardi), düşük tansiyon ve bilinç kaybına neden olabilir. Yani tuvalet, özellikle kalp rahatsızlığı olanlar için beklenmedik şekilde riskli bir alana dönüşebilir.
TARİHTEN DERSLER: ELVİS PRESLEY VE KRAL GEORGE II
Tarihte tuvaletle bağlantılı iki ünlü ölüm vakası bu riskleri çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor: Elvis Presley ve Büyük Britanya Kralı George II.
Elvis Presley, 16 Ağustos 1977 sabahı Graceland’deki banyosunda hareketsiz halde bulunduğunda henüz 42 yaşındaydı. Pek çok hayran ölüm nedenini aşırı doz sanmıştı, fakat otopsi raporları Presley’nin kronik kabızlık, opiat kullanımı ve genişlemiş bir bağırsak (megakolon) sorunu yaşadığını ortaya koydu. O sabah, uzun süreli ıkınma sonucu Valsalva manevrasının tetiklediği bir kalp ritmi bozukluğu onu hayattan koparmış olabilir.
Benzer şekilde, 1760 yılında Kral George II de tuvaleti kullandıktan hemen sonra aniden hayatını kaybetti. Yapılan nadir bir kraliyet otopsisinde, kalbin ana atardamarı olan aortta yırtılma (torasik aort anevrizması) tespit edildi. Ani pozisyon değişikliği ve tuvaletteki fiziksel çaba bu ölümcül olayı tetiklemiş olabilir.
GEÇMİŞİN KARANLIK TUVALETLERİ
Bugünkü modern tuvalet sistemlerinden çok önce, insanlar genellikle dışkı çukurları (cesspit) ya da ahşap dışkılama kabinleri kullanıyordu. Bu yapılar hem dengesiz hem de hijyen açısından tehlikeliydi. Özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda, gece geç saatlerde ya da sarhoşken bu çukurlara düşen insanlar boğularak ya da metan gibi toksik gazlarla zehirlenerek yaşamını yitirebiliyordu.
1851 yılında yayımlanan London Labour and the London Poor adlı eserinde Henry Mayhew, bu korkunç olayları ve “gece dışkısı toplayıcılarının” (night soil men) maruz kaldığı riskleri detaylı biçimde anlatır. Bu trajediler, modern kanalizasyon sistemlerinin kurulmasına zemin hazırlayan halk sağlığı reformlarının da itici gücü olmuştur.
Ancak bu tehlikeler tamamen ortadan kalkmış değil. Günümüzde hâlâ birçok ülkede çukur tipi tuvaletler yaygın ve bu tür kazalar hâlâ yaşanıyor.
AKILLI TELEFONA DİKKAT!
Günümüzün en yaygın tuvalet alışkanlıklarından biri, akıllı telefonla tuvalete girmek. Ancak bu alışkanlık, sadece zaman kaybı değil, sağlık açısından da bazı riskler taşıyor.
Uzun süre oturmak, rektum çevresindeki damarların üzerine baskı uygulayarak hemoroid ve anal fissür (çatlak) gibi rahatsızlıklara zemin hazırlayabilir. Ayrıca, tuvalette kullanılan telefonlar E. coli gibi tehlikeli bakterilerle kirlenip, elden ağza bulaşma riski oluşturabilir.
Bir diğer modern sorun da tuvalet pozisyonu. Batı’daki oturmalı tuvaletler, rektumu doğal pozisyondan uzaklaştırarak dışkılamayı zorlaştırır. Bu da daha fazla ıkınmaya ve dolayısıyla daha büyük risklere yol açar. Bu yüzden bazı insanlar küçük bir ayak taburesi kullanarak daha “doğal” bir oturuş pozisyonu tercih ediyor.