Simitis Yılmaz'dan 15 gün süre istedi

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Başbakan Mesut Yılmaz'ın, önceki akşamki görüşmede Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis'e getirdiği en önemli öneri şu oldu:

‘‘İki ülke arasındaki işbirliği mekanizmaları işlemiyor. Hem bu mekanizmaları canlandırıp süratlendirmek, hem de aramızda diyalog kanalını açık tutmak için birer özel temsilci atayalım. Aramızdaki temas kopukluğunu da önlemiş oluruz.’’

Yunan Başbakanı, Yılmaz'ın bu önerisine olumlu karşılık verdi. Ancak, özel temsilciyi atamadan önce bir süre durumu değerlendirmek istediğini bildirdi.

Simitis'in, Yılmaz'dan düşünmek için istediği süre 15 gün.

Başbakan Yılmaz, karşısında, yaptığı açılımlara iyi niyetle yaklaşan, ancak her seferinde içteki manevra sahasını hesaplamaya çalışan ve bunun için düşünme marjı isteyen bir Yunan Başbakanı buldu.

Örneğin Yılmaz, Ege'deki gerilimin aşağıya çekilmesi için yeni güven artırıcı önlemler getirilmesini istediğinde, Simitis'in yanıtı yine aynı çizgiyi taşıdı. Bu önerisine ne karşılık aldığını sorduğumuzda, Yılmaz, şunları söyledi:

‘‘Simitis de gerilimin giderilmesi gereği üzerinde benimle mutabık. Ancak konu bunun mekanizmasına gelince bir süre zaman istiyor.’’

Bu arada, Yılmaz'ın, Ege'deki tatbikatlara ilişkin 1988 Protokolü ile geçen Temmuz ayındaki Madrid Deklarasyonu'na bağlılıklarını vurgulayacakları ortak bir açıklama yapmaları önerisine, Simitis'in olumsuz karşılık verdiğini burada belirtelim. Sonuçta, iki tarafın ortak bir deklarasyon yayımlamadan kapattıkları, bu haliyle Türk-Yunan ilişkilerine yeni bir zemin kazandırmayan bir görüşme geride kaldı.

Ayrıca, ana pozisyonlarda iki tarafın birbirinden çok uzak durduklarını da vurgulayayım. Örneğin Yılmaz, masaya getireceği ‘‘Ön koşulsuz diyalog’’ yönteminde ısrar ederken, Simitis, ‘‘Adım adım gidelim’’ yaklaşımını getirdi.

Simitis, bu yaklaşımdan söz ederken, ilk adım olarak Kardak'ın Uluslararası Adalet Divanı'na götürülmesini istedi. Yılmaz ise ‘‘Ege sorunlarını birbirinden koparamazsınız. Çünkü her biri, bir diğerini etkiler. Bu nedenle hepsi bir bütün olarak ele alınmalı’’ karşılığını verdi.

Tek somut sonuç, özel temsilci atanması konusunda ilke mutabakatına varılması ve bir de Simitis'in Yılmaz'ın Türkiye'yi ziyareti için yaptığı daveti yine ilke olarak kabul etmiş olması.

Bununla birlikte, Yılmaz Simitis ile yaptığı ve Alman ekolünü temsil eden iki politikacı olarak Almanca konuştukları bu görüşmeden genel hatlarıyla olumlu izlenimlerle ayrıldı. Yılmaz'a göre, ilk kez biraraya gelip sorunları bütün açıklığıyla konuşmuş olmaları ve aralarında şahsi düzeyde bir ilişki kurulmuş olması bile başlı başına önem taşıyor.

Yılmaz, dün ‘‘Simitis'i beklediğimden de sıcak buldum’’ derken, ‘‘şahsi’’ düzeydeki faktöre işaret etme gereğini duydu.

Girit toplantısı sonrasında en önemli soru, özel temsilci mekanizmasının hayatiyet kazanıp kazanmayacağı. Bu sorunun yanıtı ise öncelikle Yunan iç politikasındaki pürüzlerin aşılıp aşılmayacağına bakıyor.

Nitekim Yılmaz dün, ‘‘Ben şahsen Simitis'i fevkalade yapıcı bir tutum içinde buldum. Bunun Yunan iç politikasına ne ölçüde sirayet edeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz’’ derken, topun Yunan iç politikasının kara suları içinde olduğunu kabullendi.

Yılmaz'ın, ‘‘Dışişleri Bakanı Pangolos da, Simitis gibi yapıcı bir tutum içinde mi?’’ sorusuna, ‘‘Bu pürüzü aşacağımıza inanıyorum’’ diyerek Pangalos''u, ‘‘pürüz’’ olarak gördüğünü gizlememesi, Yunan çevrelerinde büyük yankı yarattı.

Görüşmeyi değerlendirirken, şu husus da unutulmamalı:

Yunanistan, AB'nin genişleme perspektifinde Türkiye'nin yerini belirleyeceği 13 Aralık Lüksemburg Zirvesi öncesinde bütün stratejisini Türkiye'yi uzlaşmaz göstermek hedefi üzerine kurmuş bulunuyor.

Dolayısıyla Yunanistan, Türkiye'ye yapacağı barışçı bir jestin Türk tarafının eline koz vereceğini düşünerek Girit'te beliren kısmi iyimser havayı dağıtmayı kendi çıkarlarına daha uygun görebilir. Bu noktada Simitis ile Pangolos arasında temel bir farklılığın olabileceğini beklememek gerek.

Özetlemek gerekirse, Simitis-Yılmaz buluşması ‘Mum ışığının yandığı bir görüşme’ olarak geçti.

Ancak, en ufak bir esintinin bile bu mum ışığını söndürmeye yeteceğini söylemeye gerek var mı?

Yazarın Tüm Yazıları