Şimdi tek arzum evlenmektir kararım lakin münasip bir düğün nasıl yapayım

Amerikan romantik komedilerinin evlenmeyi düşünen gençler üstündeki etkilerinin sanılandan daha ileri boyutta olduğunu düşünenlerdenim. Bir süre önce bir arkadaşım, oğlunun uzun süredir birlikte olduğu sevgilisine evlilik teklif etmeyi planladığını söylemişti. Onlar muratlarına erdi, bizler kerevetlerine çıktık daaaaa...

Yaz, diyor arkadaşım, 17-19 Haziran arası Roma’dayız...
İşin ucunda Roma olunca genellikle nedenini niyesini sormam ama şeytan dürtüyor, “Hayrola” diyecek oluyorum.
Çocuklar evlenmeye karar verdiler diyor, cevap olarak.
Konuşmanın bundan sonrası tahmin edeceğiniz gibi “ayyy!”lar, “demeee”ler, “nasıl sevindim bilemezsin”lerle sürüp gidiyor.
Karşılıklı mutluluk gözyaşları akıttıktan sonra telefonu kapatıyoruz.
O gün öyle geçiyor.
Ertesi gün coşkunun yerini gerçeklik duygusu almış olmalı ki, tamam iyi de şunun şurasında düğüne iki aydan kısa süre var diye dertlenmeye başlıyorum. Arkadaşımı tanırım. Mükemmeliyetçinin önde gidenidir. Düğün dediğin de bin bir ayrıntısıyla adamı canından bezdiren zahmetli bir iş olduğuna göre, nasıl olacak da arka bahçende yapsan bile aksaklık çıkmadan geçmeyen düğün, hem dört dörtlük olacak hem de uzaktan kumandayla kotarılacak?
Kotarıldı. Hem de nasıl kotarıldı! Onlar muratlarına erdi bizler kerevetlerine çıktık daaaaa... Kolay iş değil./images/100/0x0/55ea9ef6f018fbb8f88bf600
Hiç değil.
Araştırılsa Amerikan romantik komedilerinin evlenmeyi düşünen gençler üstündeki etkilerinin sanılandan daha ileri boyutta olduğunu düşünenlerdenim ben... Çok değil bundan bir süre önce başka bir arkadaşım, oğlunun uzun süredir birlikte olduğu sevgilisine evlilik teklif etmeyi planladığını ama bunu nasıl ve nerede yapmayı bilmediği için kıvrandığını söylemişti. Salonu mumlarla mı donatsın, dolunayı mı beklesin, diz çöküp cebinden bir yüzük kutusu mu çıkarsın kafası karışık demişti.
Gerçekten de gençler arasında nasıl evlenileceği öyle önem kazanmış görünüyor ki, evlilik gibi zorlu bir akitten daha çok düğün üzerine kafa patlatıyorlar sanki.
Özellikle de genç kızlar düğünleri söz konusu olduğunda yapılacaklar listesinin ilk maddesi olan ‘nerede yapılacak’ı öyle umursuyorlar ki hayalleri sınır tanımıyor. Ve yurtdışında yapılan düğünler gitgide yaygınlaşıyor.
Hayaller, önce birkaç yakın arkadaş ve ailenin katılacağı küçük bir tören diye başlasa da sonuç gelip orta ölçekli bir davete dayanıyor, orası kesin.

GÖRKEMLİ BORGES ŞATOSU

Bir kez karar verildiği ve uzun uzadıya beklemeye iki tarafın tahammülü olmadığı için de en kısa sürede gerçekleşsin isteniyor: Önce bir şehir saptanıyor sonra bir tarih.
Son olarak da alınan karar şerh düşülmeme koşuluyla ailelere bildiriliyor.
Sonrası benim mükemmeliyetçi arkadaşım kadar becerikli değilseniz eğer, yeminle tufan!
Yok onun gibiyseniz eğer, kesinlikle masal.
Tamam da ne yaptı diye soracak olursanız...
Bilet, konaklama, ulaşım işlerini uzun yıllardır çalıştığı bir acenteye teslim etti önce. Teslim lafı onun için ne kadar mümkünse, o kadar...
Düğün için önerilen yerleri görmek için işinin gücünün arasında kalkıp üç kez Roma’ya gitti.
Herkes aynı otelde kalsın eğlensin kaynaşsın istediği ama yılın bu vaktinde Roma gibi turistik bir şehirde 120 kişiye aynı otelde yer bulmak imkansız olduğu halde, ne yaptı ne etti deveye hendek atlatıp yıldızı bol otellerden birinde yer ayarladı.
Bürokratik engelleri aştı.
Hotel de Russie’nin bahçesinde küçük bir evlilik öncesi tören, otelin havuzlu terasında düğün sonrası kahvaltı yapılmasına aklı yattı yatmasına da düğün nerede yapılacak diye günlerce uykusu kaçtı.
Sonunda buldu...
Yılda olsa olsa bir-iki davet için kiralanan ve ünlü Borgese ailesinden prenseslerden birinin Roma yakınlarındaki muhteşem şatosunu kiralamayı başardı.
Düğünün şatonun arka bahçesinde başlamasına ve burada arp çalınmasına karar verip harika bir arp sanatçısıyla kısa bir müzik şöleni için anlaştı.
Yemek şatonun kış bahçesinde yenecekti, tamamdı da yemekleri kim yapacaktı? Şato sadece mekanı kiralıyor başka hiçbir şeye karışmıyordu...
Arandı tarandı iyi bir katering firması bulundu, mönü hazırlandı, tadıldı. Yemek tamamdı, şaraplar seçilmiş yemek sonrası sunulacak içkiler belirlenmişti peki ama; çevre düzenlemisini kim yapacaktı? Roma kazan bizimki kepçe, gitti bu işi en iyi yapan firmalardan biriyle anlaştı.

HERKESE ÖZEL DANS AYAKKABISI

Ya müzik? Ya fotoğraf? Ya video?
Türkiye’den gelmelerine karar verdi, olur da terslik olursa diye İtalyan bir ekip daha buldu.
Peki ya dans? Topuklu ayakkabılarla Ortaçağ şatosunun zeminini bir arada düşünemediği için düğün öncesi herkesin odasına dans ayakkabıları ve yanlarında getirsinler diye üzerlerine kendi adları yazan işlemeli torbalar bıraktı..
Davetiyeleri, kimin hangi masada oturacağını gösteren kartları giderken alalım diye masalara bırakılan şeker kutularını saymıyorum bile... Olur da saçlarını yaptırtmak isteyen olursa diye kuaför ayarlamasını, makyaj yaptırtmak isteyen olursa diye makyöz bulmasını da anlatmıyorum.
Bunlar benim gözlemlediğim ayrıntılar... Varın gerisini siz düşünün!
Böyle düğünler biz davetliler için olsa olsa nimettir. Cennet gibi bir mekanda masal gibi bir düğüne katılır ve olağanüstü zaman geçiririz. Bizim için harika olan o zaman dilimi çoğu zaman düğün sahipleri için külfete dönüşür. Gelinle damat da dahil olma üzere, düğün öncesi o kadar yorulunur o kadar yorulunur ki eğlenmeye kimsenin mecali kalmaz.
Bir de Roma’da katıldığım düğün gibi düğünler var. Aksaklık olur ama fark edilmez, yorgunluk olur ama hissedilmez cinsinden.
Koca akşamın müthiş bir ahenk ve şıklık içinde akıp gittiği ve davetlilerle birlikte düğün sahiplerinin de gün ağarana kadar eğlenmeye devam ettiği...
Gene de böyle bir düğüne karar vermeden iki kere düşünmek lazım.
Para pul yetmez, mutlaka ama mutlaka becerikli olmak da lazım derim.
Onlar ersin muradına. Darısı diğerlerinin başına!
Yazarın Tüm Yazıları