Silivri’de hüzün dolu günler...

DURUŞMAYI izlemeye gelenler salona girer girmez tutuklu sanıklara el sallamaya başladılar.

Haberin Devamı

Sanıklar da onlara el salladılar.

Yüreklerdeki sevgiyi, hasreti birbirine yollayan bu ellerin sallanması dakikalarca sürdü.

İnsanların gözlerinin nasıl ışıldadığını görmeliydiniz.

Ya gülen yüzlerdeki mutluluk...

Topu topu beş on dakika süren bu tablo insanın yüreğini nasıl sızlatıyor anlatamam.

Tanrım, o buluşmada, uzaktan uzağa da olsa o hasret gidermede dakikalar ne kadar hızlı tükeniyor.

Ve bir görevlinin itiraz edilemez o sesi ne kadar kahredici geliyor insana...

“Lütfen, herkes dinleyici yerine geçsin... Duruşma başlıyor...”

O anda mutluluk bitiveriyor.

Yüzlerdeki gülümsemeler sönüyor, yerini aylardan beri süren hüzün alıyor.

Silivri zindanının duruşma salonundaki alışılmış hazin tablo bir kez daha yaşanmış oluyor.

Sanıklar da, izlemeye gelenler de oturuyorlar yerlerine.

“Sonu açık duruşma”ya geçiliyor.

* * *

Haberin Devamı

Dün Silivri’ye kalabalık bir kadro ile gittik.

Basın Konseyi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve Türkiye Gazeteciler Sendikası temsilcisi gazeteci arkadaşlar vardı.

Hukuk kurallarına aykırı şekilde tutuklulukları cezaya dönüştürülen gazeteci arkadaşlarımıza destek vermek için gittik Silivri’ye.

Salonda gazeteci sanık olarak sadece Mustafa Balbay vardı.

Tuncay Özkan cezalı olduğu için getirilmemişti. Öğlen verilecek arada gelip yakınlarıyla görüşecekti. Ancak gazeteye dönmem gerekeceği için onu göremeyecektim. Bunu Mustafa’ya anlattım.

Mustafa takım elbise giymiş, gömlek kravat durumları tamam.

Filinta gibiydi ve çok şıktı.

Bizi görünce tutuklu sanıkların oturduğu bölümün korkuluklarından atlayıp bizi kucaklamak ister gibi bir hamle yaptı.

Sonra bunun yasak olduğunu anımsayarak kendini tuttu.

Bıraksalar ve elinden gelse korkulukların üstünden uçup bize sarılacaktı.

Bir yıldan fazla süren hasret bitiverecekti.

* * *

Düşündüm...

Bir gazeteci, muhalefet yaptığı için tam 533 gündür Silivri zindanında tutuluyor.

Böyle bir garabet hangi hukuk devletinde var?

Böyle bir garabet hangi hukuka sığar?

Ya “Beni burada niye tutuyorsunuz? Suçumu söyleyin” diye isyan edip patlayan Tuncay Özkan’a verilen 5 duruşma cezası...

Tuncay haksız mı? Mustafa haksız mı?

İkisi de aylardır suçunu bilmeden o zindana neden tıkıldı?

Hangi güç bu iki gazeteciyi o zindanda çürütüyor?

Mustafa’ya, “Tuncay’a selam söyle... Onu sevgiyle kucakladığımı söyle...” dedim.

Söylerken sözler boğazıma düğümlendi.

Dünkü duruşmada 29 şüphelinin tahliye istekleri yine reddedildi. Hem de yine 2’ye 1.

Birey özgürlüklerinin bu kadar kolay ve keyfi yok edildiği bir ülkede yaşamak ne acı.

Ülkesini seven insanların zindanlarda yatırıldığı, ceplerini doldurmaktan başka bir şey düşünmeyen fırıldakların ise baş tacı edildiği bu ülke bizim ülkemiz olamaz.

Yazarın Tüm Yazıları