Şiirin falında şiir çıktı

Seyhan Erözçelik’in iki şiir kitabı üzerine notlarımı paylaşacağım sizlerle.

Haberin Devamı

Gül ve Telve, Pentimento.
Onun şiiri yalınlıktan yola çıkıp hayatın karmaşıklığını tartışan bir özellik taşır.
Belli kavramlar, belli kelimeler üzerinde çeşitleme yapması, şiirinin derinliğinin inkâr edilmez, benzersiz bir göstergesi.
Gül ve Telve’nin başındaki şiir / yazıyı okuyun:
“Evimizde zambaklar açıyor, güller açıyor,
manolyalar, yaseminler açıyor. Sen fallar
bakıyorsun, ben onları seyrediyorum. Ben fallar
bakıyorum, sen onları seyrediyorsun.”
Fal, telve, birbirini izleyen, bir arada olan iki kelime.
İkisi de durağan, ikisi de çağrışımlı.
Fal, çok eski bir inançlar, geçmişi bilme ve geleceği tahmin etme, öngörme kaynağı.
Telve, kahvenin fal bakılması için gerekli bir malzemesi, bir bitişi simgeliyor.
Bu yalın bağlantıyı ben, şairin nasıl bir şiir dünyasına çevirdiğine dikkatinizi çekerim.
Kavram gelgitleriyle, şiir üzerine düşünmeye, şiirin yerini tayine çağırıyor bizi.
24 Kahve Falı, onun şiiri oluşturma serüveni, poetikası konusunda da bilgi veriyor .
İki’nin ilk iki dizesi:
“İşte açtım falımı. (Biraz kurumuş olduğu için, fal tutmuş.)

Haberin Devamı

(Tutması için, falları mı bekletmek gerekiyor? Neyse, gelelim fincana, fincanın içine.)
Fincanın içine girdiğinizde, kaç vakitte olduğunu soramayacağınız gerçeküstü, fantastik bir dünya çıkıyor karşınıza.
Hayvanlardan, doğaüstü insan durumlarından bir tablo.
“Senin kalbinde de, iyi yürekli bir horoz ortaya çıkıyor, doğuyor içine...

Masal gibi bir fal işte...”
Masal gibi fal, dizesi bana birbirini çağrıştıran kelimeler kıvılcımından nasıl iyi bir şiir ortaya çıktığını gösteriyor.
Bu dize bana Yahya Kemal Beyatlı’nın ehl-i dert ile derdâşina sözlerini hatırlattı.
Beş’te şiirinin bir yanı açıklanmıyor mu?
“Her şeye şaşıran ya da şaşırmaya hazır ve çocuksu

Çocuksu değil, çocuk.”
Altı’da üç vakte kadar çıkmasını istemediğimiz tek şeyi dile getiriyor Erözçelik.
(Kader mi dedim, yok, keder.)
Keder, müjde, kısmet... Fal için kullanılan kelimeler.
Telve, bana dünyanın, insanlığın yaratılış öyküsüne kadar uzanıyor. Telve de belki burada şiirin mağması.
“Bir telve kütlesi uçuyor havaya. Büyük bir sıkıntı kalkıyor ve gidiyor.”
Fal aslında geçmişi değil geleceği öğrenmek içindir. Geçmişi göstermez, geçmişten haber vermez, yarının habercisidir, belki de bir Yunan tragedyası ya da bir fütüristin saptamaları.
Yaptığımız birçok şeyin nedenini bilemiyoruz.
Bence bunu da ancak şiir sorgular.
(Falını bir türlü kapatamadım. Bunun adı, fal telâşı.)
Seyhan Erözçelik şiirini derinlemesine bilenlerden Çağlayan Çevik, “Onun şiiri caz gibidir” dedi. “İfadesiyle,
ritmiyle, en önemlisi başta İlhan Berk ve Behçet Necatigil olmak üzere, etkiye açık bir şairdir. Bunu inkâr etmediği gibi onun şiirine çeşitlik kazandırır. Etkiye açık olduğu için de çoksesli bir şiiri var, örneğin Yağmur Taşı kitabında yaptıkları örnek olarak gösterilebilir. Gül ve Telve kitabında yer yer satırların arasını açan Erözçelik kimi zaman doğaçlama misali akışına bırakırken satırları, kimi zaman ani kesişlerle yeni bir başlangıç yaratıyor. Bu yüzden onun şiiri caz müziği gibidir.”
24 Gül Yaprağı bölümünün başındaki şiir / yazı şöyle:
“Çünkü ben hayatta sadece zambakların,
güllerin, manolyalar ve yaseminlerin niye
açtıklarını, beni ne biçim sevdiklerini ve bende
ne bulduklarını biliyorum.

Haberin Devamı

Çiçeğinaçması da bir tür şiir belki.
Bilmiyorum.”
24 Gül Yaprağı, bir konu/tema üzerine çeşitleme yapmanın bir ustalık istediğini bilmelisiniz.
Böyle bir çalışma bana yıllar önce okuduğum e.e.cummings’in flower kelimesi üzerine yaptığı çeşitlemeleri hatırlattı. İyi şiir okurları bilecektir.
Bir kelime -çok çağrışımlı da olsa, üzerinde şiirsel yük taşıyor da olsa-  gene de iyi bir şairlik ister, çünkü tekdüzeliğe, tekrara düşme tehlikesi yüksektir.
Bu engeli aşıyor Erözçelik.
Pentimento, çocukluk, ilk gençlik döneminin, bütün dalgalanmalarının şiirlerinden oluşuyor.
Böyle bir yaşamın düzgün, rabıtalı olması mümkün değildir, öylesi inandırıcı da olamaz.
Belirlilik ile belirsizlik arasında dolanan yaşamın izdüşümleri sevdiğim bir şiir dünyasını yaratmış.
Nar, Benim Kalbimi Kırdın buradan göstereceğim örnekler.
NAR
“Tane tane yaz.
Tane tane olsun.
Tane tane olsun ki,
anlaşılsın.
Nar, bir tane.”

Haberin Devamı

BENİM KALBİMİ KIRDIN

“Kalbim katıydı, yumuşadı.
Göz tuzludur.”
Ekonomi Sınavı ile Coğrafya Dersinde Sorulamamış Sorular, Biz Daha Küçükken... mutlaka okunmalı.
İncelmiş bir toplumcu şiirin izdüşümlerini hissetmek içn dikkatli bir okur olmanız gerekir.
Seyhan Erözçelik, bizim fark etmediğimiz içimizdeki yalın şiiri uyandırıyor, o zaman da şairin rehberliğine ihtiyacımız var.
Yazıyı Gülkanı şiiriyle noktalıyorum:

Gül tuttu gözlerim bütün gece,
ay sularından, gül üstünde bir iğne
takıldı gözlerime, kıvamlı bir sıvı
gözden akan, sanki gülkanı,
yor benim fallarımı, yor düşlerimi---

Gözlerim sanki gülkanı,
yor beni, yangınım ben sana

 

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ


Rex Ghosh 19. Cadde NW APRIL Yayıncılık
Evin İlyasoğlu İlhan Usmanbaş - Ölümsüz Deniz Taşlarıydı YKY
Mustafa Kutlu Hayat Güzeldir Dergâh Yayınları
Luigi Bassano Kanuni Dönemi Osmanlı İmparatorluğu’nda Gündelik Hayat Yeditepe
Hüseyin Haydar Zor Günlerin Şiirleri Kaynak Yayınları

Yazarın Tüm Yazıları