Şiddetin çok kötü bir tarihçesi

Şiddetin Tarihçesi iyi bir film mi kötü bir film mi kararsızım. Hatta ‘Bir kere daha mı izlesem acaba?’ diye düşünmedim desem yalan olur.

Yönetmen David Cronenberg olunca haliyle insan filmi beğenmeyince bir şey mi kaçırdım diye düşünüyor. Hani ‘düşündüren’ film iyi sayılır ya, ben de bu kadar çok filmi anlamaya çalışma çabamı filmin iyiliğine mi yorayım diye düşünüyorum. Genellikle bir filmle ilgili yazmadan önce kim ne demiş, ne yazmış ilgilenmemeye çalışırım ama bu kez ilgilendim. Yazılanları bir güzel okudum. Beğeni üst düzeyde. Öven övene.

Benin düşüncem değişmiyor. Abartıyorlar. Filmin ilk yarısı merak uyandırdığı için iyi olabilir ama ikinci yarı kesinlikle sıradan. Hatta çok kötü. Film, Tom (Viggo Mortensen) ve ailesinin öyküsünü anlatıyor. Tom küçük bir lokanta işletiyor. İki kanun kaçağı lokantasına gelip kabadayılık taslayınca, Tom birden vahşileşiyor ve her ikisini de öldürüyor. Bu olaydan sonra Tom birden medyanın gözdesi oluyor ve kahramanlık mertebesine çıkartılıyor.

Ancak devreye medyada onu görüp tanıyan Carl (Ed Harris) giriyor. Carl, Tom’un Joey olduğunu iddia ediyor. Yani geçmişte gözünü kör eden belalısı. Tom ‘yanılıyorsun’ diyor ama Carl dinlemiyor ve Tom’dan intikam almak üzere çevresinde dolaşmaya başlıyor. O arada Tom’un oğlu Jack’in okulda kendisini tehdit edenleri nasıl patakladığına tanık oluyoruz. Anlıyoruz ki şiddet, bu ailenin genlerinde var. Sonra mı ne oluyor?

Anlamsız mı anlamsız bir ikinci yarı. Tom ortalığı kan gölüne çeviriyor ama mafyatik hayatı meçhul. Filmin başında peşinden ayrılmayan medya bir anda kayboluyor, nereye gitti meçhul. Daha sonra ortaya çıkan kardeşi Richie’nin Tom’dan neyi, niye istediği meçhul.

Filmin ilginç sahnesi Tom’un karısıyla merdivenlerde seviştiği sahne. Ama bu sahnede olayın bir sevişme sahnesi mi tecavüz sahnesi mi olduğu meçhul.

Filmde oyunculuğu ön planda olan sadece Viggo Mortensen var. Yakışıklı oyuncunun Yüzüklerin Efendisi’ndeki oyunculuğu sıradandı. Mortensen’in sorunu duygusuz görünmesinde. Bu filmde hiç olmazsa vahşet sahnelerinde Cüneyt Arkın kıvamında bir oyunculuk sergiliyor ama anlaşılıyor ki, duygusuzluk adamın tarzı, yapacak bir şey yok.

Görelim mi? Yanıtım:?

Fazıl Say müzikle aşk yaşıyor

Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi, sınırları içinde açtığı çok amaçlı sahneye Fazıl Say adını verdi. 300 kişilik Fazıl Say Sahnesi pazartesi gecesi Fazıl Say’ın her zamanki müthiş performansıyla açıldı.

Resital başlamadan önceki törende Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Enver Yücel ‘Bu tür salonları yapmak kolay, ancak Fazıl Say’ları yetiştirmek zor. Fazıl Say için böyle on sahne daha yapabiliriz, yeter ki Fazıl Say’lar yetişsin’ dedi ve salondan çok alkış aldı.

Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Süheyl Batum ise ‘Bir listeden Yaşar Kemal ve Fazıl Say isimlerine gelindi, sonunda yaşayan bir isim olmasına rağmen yaşarken kendini dünyaca kanıtlayan bir sanatçımız olduğu için Fazıl Say’da karar kılındı’ dedi.

Fazıl Say daha 35 yaşında. Ben de sahnenin isminin Fazıl Say olması konusunu destekledim. Fazıl Say’ın neredeyse 2007 dünya konserlerinin anlaşmaları bile yapılmış durumda. Fransa, Japonya, İngiltere, Amerika’daki albüm satışları dikkate değer bir büyüklüğe ulaştı, hatta Amerika’da altıncı sıraya kadar yükseldi. Fazıl Say bana göre de bir sahneye adının verilmesi için gereken zaman testinden daha yaşarken geçmiş bir sanatçı.

O gece verdiği resitalde de ne kadar iyi bir sanatçı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Sahne aldığında ‘Bu gece bu yılın en mutlu günü benim için, sevdiğim şarkıları çalacağım’ dedi ve kendi bestelerini çaldı. Aşık Veysel’den esinlenerek bestelediği Kara Toprak’ı, 5 yaşındaki kızı için bestelediği Kumru’yu... Sonra salonun istekleri doğrultusunda Türkan Şoray, Çanakkale Şehitleri, Attila İlhan üzerine doğaçlamalar yaptı ve konserini Ulvi Cemal Erkin’in Zeybek’iyle bitirdi. Salon Say’ı uzun süre ayakta alkışladı.

Kokteylde ayaküstü sohbet ettik. Say’ın yaptığı müzikle bir aşk yaşadığı her halinde belli. Bir ara ‘Müziği 7 yıl karımla aldattım’ diye de espri yaptı. Önündeki yorucu konser programından söz etti. Neredeyse yılda 200’e yakın konser verdiğini söyledi. Ertesi sabah beşte İspanya’ya konser vermek üzere yola çıkacaktı. Çok sigara içiyor, sağlığına da dikkat etmiyor gibi geldi bana.

Fasıl Say, Türkiye’nin dünyaya açılan en önemli kapılarından biri. Gelecekte önemi daha da anlaşılacak. Sağlığına dikkat etmesi hepimiz için önemli. Ne yapalım edelim, ona sigarayı bıraktıralım.

CUMA İTİRAFI

dağdaesenrüzgar; Cinsiyet: Kadın;

Yaş: 28; Ülke: Almanya

Sekiz yaşındaki oğlum İslami bir okula gidiyor. Arkadaşları ve öğretmeni bizdeyken Almanya’da yaşayan teyzesi sürpriz yapıp çıkagelmiş. Sonraki gün arkadaşları, ‘Senin teyzen ne kadar açık giyiniyor, ne kadar günaha giriyor!’ demişler. Benimkinin cevabı, ‘Hayır teyzemin kıyafetleri küçük geliyor, buraya alışverişe geldi’ olmuş. Teyzesine anlattığımda yanıt daha da ilginçti: ‘Ya abla beni fakir gibi göstermiş!’ Valla ikisi de bir alem!

Yorum: Sekiz yaşında gidilen bu İslami okulu çok merak ettim. Sekiz yaşında ve teyzeyi açık giyindiği için günahkar olarak gören kafalar! Almanya’da yeni Şevki Yılmazlar yetişiyor. Ne güzel!
Yazarın Tüm Yazıları