Şiddet

Güncelleme Tarihi:

Şiddet
Oluşturulma Tarihi: Ekim 31, 2000 00:00

Süleyman ALASYASAMSUN Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nin, Futbol ve Bilim Kongresi'nde 16 Kasım'da sunduğu, ‘‘Futbol ve Şiddet’’ konulu bildiriden bir alıntı: ‘‘Saldırganlık, canlıların temel içgüdülerinden biridir. Belirli ölçülerde saldırganlık, yaşamı sürdürmek için gerekli olan davranışların kaynağı ve itici gücüdür.’’ Futboldaki şiddetin nedenlerini de şöyle sıralamış bilimsel rapor; ‘‘Takım oyunu olması, sürenin uzun olması, ucuz olması. Medyanın futbolu bir spor olmaktan çok, reyting aracı olarak ele alması.’’ İnsan olarak belli düzeyde saldırganlık da hoşuma gitmedi değil hani. Peki nedir o, ‘‘Belirli ölçüler’’ Öyle ya... Yaşamam için saldırgan olmam gerekli arkadaş. Ama ne kadar, nasıl? Kendimi, döner bıçağıyla rakip taraftara saldıran futbol teröristlerinin yerine koydum. ‘‘Nasıl böyle olurum?’’ diye düşünmeye başladım. Hep yasaklar içinde büyüseydim, ‘‘Hata yaparsam başıma bir şey gelecek’’ diye korku içinde yaşasaydım, yoğunlaşan sıkıntılarım ve gelecek kaygısıyla kendi kendimi baskı altına alsaydım, hedefine bir türlü ulaşamayan ezik bir kişiliğim olsaydı. Bir canavar olur muydum acaba? 1980'lerde Başbakan Margaret Thatcher, özelleştirme ile binlerce İngiliz işçisinin işsiz kalmasına neden olmuştu. İşsizlik maaşıyla geçindi binlerce insan. Düşünün... Sosyal statünüz işsiz, ama cebiniz para görüyor. Ne yaparsınız? Onlar da sizin düşündüğünüzü yaptı, yan gelip yattı. Çoğu birasını içti, futbol sahalarında terör rüzgarları estirdi. Bizde başka yöntemler kullanılıyor. Okullara bedava bilet dağıtılıyor, deplasmanlara otobüs kaldırılıyor. Amaç, tribün desteği oluşturmak. Kulüpler, spor eğitimi veremediği 14-18 yaşındaki öğrencileri, ‘‘Taraftar’’ olmaya mahkum ediyor. Gencecik delikanlılar daha sporun kurallarını öğrenmeden, fanatik oluyor ve rakibini yok etmeyi öğreniyor. Çünkü ona, önce rakibe saygı göstermesi öğretilmedi. Saldırganlığın modeli de toplumlara göre değişiyor. Nikaragua'da savaş çıkıyor, Liverpool'da sandalyeler uçuyor, Trabzon'da kanlı, canlı döner sahneleri, İzmir'de 37 santimlik bıçak... Ve, ‘‘Teşhir ederiz, döveriz, maça sokmayız’’ gibi yine şiddet içeren tehditler. Hiç kimse, ‘‘Bu insanlar hasta. Çünkü bu toplum artık hasta insanlar üretiyor’’ demiyor. Bir lise öğrencisi eline bıçak alınca, ancak polisi ilgilendiriyor. Neden adam, bir futbol maçı için rakibini döner bıçağıyla doğrasın? Neden, Müslüm Baba'nın konserinde kendini jiletle doğrasın? Neden, yaşama gücünü tüketip kendini apartmanın çatısından aşağıya atsın? Neden, trafik canavarı olsun? Neden, alkollü araba kullansın? Yahu bunların hepsi de hastalık. Grip gibi, sarılık gibi, diyabet gibi... Ama gören var mı? Kimse çıkıp da bu psikopatlığın bilimsel tahlilini yapmayacak mı? Eline döner bıçağı alan fanatiği, sadece cop ve kelepçeyle mi tedavi edeceğiz? O zaman kendinize lütfen şu soruyu sorar mısınız: ‘‘Biz gelecekte ülkeyi emanet edeceğimiz nesilleri iyi yetiştiriyor muyuz? O nesillere şiddetten başka bırakacak mirasımız yok mu?’’ Varsa, nereden çıktı bunca beyin özürlü, kana susamış cani? Öfke, kin, nefret ve düşmanlık tohumlarını kim ekti? Bir kere de Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ni mi denesek? Sadece onlar için değil, hepimiz için...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!