Sezen Aksu: Onno'yu silahla kovaladım

Güncelleme Tarihi:

Sezen Aksu: Onnoyu silahla kovaladım
Oluşturulma Tarihi: Eylül 18, 1999 00:00

Haberin Devamı

Sadece şarkıları, besteleri, şiirleri değil; hayat tarzı, sevecenliği, doğallığı ve ne olursa olsun yaşamla sımsıkı kucaklaşması da on numara...

Onun gibi zirvede olup ünlü gibi yaşamayan, şatafatı sevmeyen, lüks arabasının direksiyonuna dokunmayıp ata binen, en muhteşem bestelerini şarkıcı dostlarına dağıtan bir başka Sezen Aksu var mı dersiniz! Bize sorarsanız, yok...

Özgür ve özgün Sezen Aksu'nun hayatında şöyle bir gezinti yaptık... Çocukluğundan genç kızlığına, acılarından mutluluklarına kadar, yaşadıklarına bir göz attık...

HABİRE EVDEN KAÇARDIM...

Fen öğretmeni Şehriban Hanım ile matematik öğretmeni Sami Bey, Denizli'de tanışıp evlenirken, dünyaya gelecek çocuklarını disiplinli bir şekilde yetiştirmeye karar verirler... Ve sonunda Sezen Yıldırım dünyaya gelir (1954)... Çocukluğu, dünyaya geldiği Denizli Sarayköy'de geçer Sezen'in... Annesi ve babasıyla birlikte yaşadığı, Sarayköy'deki tam derenin yanındaki iki katlı o evi hiç unutmaz...

'Alt katta Huriye teyzem otururdu... Üst katta ise anneannemle biz... Babamla annem, aldıkları eğitim gereği bana karşı hep mesafeli dururlardı... Bir yaşıma kadar saçım yok, kabak kafalı bir Sezen'dim... Bir tek dudaklar ve gene böyle, iri etli dudaklar... Beni epey özgür bırakmışlardı... Nasıl bırakmasınlar ki, adım 'Cüce bela'ya çıkmıştı... İlle de dikkat çekeceğim... Hiçbir şey yapamasam, durduk yerde düşüp bayılırdım... İnsanlar benimle ilgilensinler diye neler yapmazdım ki... Ha bire evden kaçardım mesela... 10 yaşımda makyaj yapardım... Annemler bir ara benimle ilgili olarak çok çaresiz kalmışlar. Beni kendi halime bırakma kararları da ondan sonra kendiliğinden gündeme gelmiş zaten.'

KARA KUZU'NUN İLK ACISI...

Oysa, Sezen Aksu'nun çocukluk yaramazlıklarındaki en önemli müsekkini anneannesidir... Eski Osmanlı kadınlarından, karizmatik ve etkileyicidir Nadire Hanım... Ve onun 'kara kuzu'sudur... Ancak, Sezen'in yaşadığı ilk ve en önemli acı da onunla ilgili olur ne yazık ki... Ünlü sanatçı hayatı boyunca unutmaz, unutamaz o acıyı...

'Çok özel bir kadındı anneannem. Mücadele içinde yaşamış, hayatı tırnaklarıyla kazımış. Annem henüz altı yaşındayken dedem ölmüş, çiftlikteki tüm işler onun üzerine kalmış. Her şeyi, tüm yükü göğüslemiş.

Tam bir hanım ağa... At binen bir kadın. Zeki, ileri görüşlü. 'Doğurdum diye sevmem evladımı, faziletli olması gerek, sevgiyi hak etmesi gerek' derdi. Kişiliğimde derin izleri var onun.

14 yaşımdaydım. İlk acımı onunla yaşadım. Elimi tutarken öldü. 'Elimi ovar mısın?' dedi ve ben ağlamaya başladım. Bana 'kara kuzum' derdi. 'Kara kuzum ağlama, üzülürüm. Dilerim sen de benim gibi mutlu gidersin' dedi. Dua ederken, nefesi kesildi. O gece anneannemin yanında uyudum, hiç korkmadım.'

SAÇLARI BEMBEYAZ

Aradan yıllar geçer ve Sezen Aksu tıpkı ona benzeyen bir acı daha yaşar. Bu kez yitirdiği Onno Tunç'tur... Son nefesinde, onun elini tutamaz ama inanılmaz bir matemdir yaşadığı... Tam 17 gün oturduğu yerden kalkmaz, kımıldamaz, gözleri bir noktada öylece kala kalır... Derken birden resim yapmak gelir içinden... Tuvalin üzerinde beliren siyah beyaz resimdeki kişi, Onno Tunç değil, ona 'kara kuzum' diyen anneannesi Nadire Hanım'dır... Bu iki acı, yalnız zamanı yoğurmakla kalmaz, 1994 mayısındaki Uzay Heparı'nınkini de ekleyerek üçlü bir yas yelpazesi oluşturur birden... Altı ay evinden dışarı adım atmaz Sezen Aksu...

'Resim yapmak iyi geldi... Ama bu arada hep düşündüm, düşündüm... Sonra bir gün aynaya baktım ki, saçlarım bembeyaz olmuş... Aslında beyaz saçlar da yakışıyor bana... Farklı bir görüntü...'

ONNO'YU HIRSIZ ZANNETTİLER

Sonra, anıların kucağında, yıllar öncesinin bir İstanbul akşamıdır, gülerek hatırlanan... Yer, Ulus sırtlarındaki evdir... Ve bir daha asla geri gelemeyecek olan o bahar akşamıdır canlanıveren anılarda...

'Sabah saatlerinde başladık tartışmaya Onno'yla. Akşam oldu, hala tartışıyoruz. Ağlamaktan gözlerim şişti. Evlerimiz de karşılıklı... Döne döne tartışma, kavga... Sonunda bu geldi, kapımı tekmelemeye başladı. Birden yukarı fırladım ve Smith Wesson marka silahımı kaptım.

Ne diyorsun sen Onno! diye namluyu doğrultup kapıya fırlayınca, bu adeta ışınlandı... Yok oldu birden... Zigzaklar çizerek kaçtı... Ben onu duvar dibine sindi sandım... Meğer karayoluna fırlamış, koşuyor... O halini görünce, ben de asfalta çıktım, gülmekten sırtüstü uzanıp debeleniyorum asfaltta. Nasılsa o korkuyla uzun süre geri dönmez dedim, içeri girdim...

Meğer o akşam Levent civarında beş ev soyulmuş. Polis gece karanlığında panik halinde koşan Onno'yu görünce 'Hırsız budur mutlaka' diyerek hemen enselemiş. Doğru karakola...

'Ben Onno Tunç'um' demiş ama karakoldaki hiçbir polis tanımamış bunu... Kavga ettiğimiz için benim adımı da verememiş... Sabahı karakolda etmiş... Derken, onu tanıyan bir polis gelmiş sabah... Sevincinden polisin boynuna sarılmış... Ancak o zaman salıvermişler...

Bir daha kapımı hiç tekmelemedi!'

İLK PLAĞI 50 TANE SATTI...

Acılar, neşeler, hıçkırıklar, kahkahalar, coşkular ve şarkılar... Hepsi içiçedir Sezen Aksu'nun hayatında... Günümüzün efsane 'Minik Serçe'sinin ilk yaptığı plağın sadece 50 tane sattığını kaç kişi hatırlar acaba... Lise yıllarında kendini iyiden iyiye müziğe veren Aksu, 1970'te HAFTA SONU gazetesinin açtığı Altın Ses Yarışması'nda 6. olur. Ziraat Fakültesi'ne ikinci sınıfta eldeva der, çünkü aklı fikri ve yüreği müziktedir. Bir süre sonra da Yeşil Giresunlu'dan, ilk plağını yapması için teklif alır. 1975'e girerken piyasaya çıkan 'Haydi Şansım' adlı bu 45'lik plak, sadece 50 tane satar.

'Moralim çok bozulmuştu... Çünkü o ilk plağımdan kendim ve yakınlarım almıştı sadece... Kimbilir, belki de dağıtımı iyi yapılamamıştı...'

Sonrasında 'Kaybolan Yıllar' adlı plağıyla büyük bir çıkış yapar (1976)... 'Olmaz Olsun', 'Yaşanmamış Yıllar' ve 'Seni Gidi Vurdumduymaz'ın ardından Bebek Belediye Gazinosu'nda ilk sahne çalışmasını yapar... Ve 1979'da 'Minik Serçe' adlı ilk filmini çevirir... İkinci ve son filmi ise 1990'da Ferhan Şensoy'la oynadığı 'Büyük Yalnızlık'tır.

NEFRETE YER YOK...

Ünlülerin dünyasındaki alışılagelmiş aşkları Sezen Aksu'nun hayatında aramak çok büyük bir yanılgıdır... Kavgalı gürültülü ayrılıkları 'Şeytan görsün yüzünü'yle başlayan açıklamaları yoktur onun... Sevdiği birinden daha sonra nefret etmez, edemez... Ayrılık kelimesi Sezen Aksu lügatında asla yer almaz... İlk evliliğini yaptığı Hasan Yüksektepe'si, soyadını aldığı Engin Aksu'su, Onno Tunç'u, Uzay Heparı'sı, Ahmet Utlu'su, Cem Baba'sı her zaman vardır onun için... Mithat Can'ın babası Sinan Özer keza...

Şimdi Londra Music Schooll'da okuyacak Mithat Can... Ve Sezen Aksu, onun hasret provaları içinde, arada bir iki gözü iki çeşme şimdiden...

ÇİNGENE RUHLU SEZEN

Hayatının her döneminde para, pul hep ikinci plandadır onun için... Zaten bunu gizleme gereği de duymaz hiç...

'Yatırımla hiç işim olmaz... Dört tane duvar, meraklısı alsın valla... Hiç işim olmaz... Canım istese, duvar üstüne duvar koyardım ben... Ben gidince her şey burada kalacak... Giden sadece ben olacağım...

Benim iki tane evim var... Bir tanesi her an satılmak üzere, sinirlenince satın diyorum... Mustafa Oğuz bir dakika bekle diyor... On senedir sattırmamayı başardı Mustafa...

Ben mekansızlığı çok seviyorum... Bütün dillerde bir sürü atasözü var... Çingenelerin ise bir tane atasözü var, biliyor musunuz!

'Evde oturan adam, ölür!''

Şahane bir söz! Mekansızlık... Sokak, insan, börtü böcek... Dokunacağım... Mutlaka dışarda olmalıyım... Çingene ruhluyum ben... Ev dediğimiz şey, ortak dostlarla paylaşılan bir mekan... İçinde insan olmayan ne toprak isterim, ne sokak isterim... Her yer insanla manalıdır...'

Sezen Aksu albümünden

BABA OCAĞINDA

Yıl 1979 Sezen Aksu, İzmir'de, babası Sami Yıldırım ve annesi Şehriban Yıldırım'ın yanında.

TELLİ DUVAKLI SERÇE...

Tarih; 10 Temmuz 1981. Burası, Beşiktaş Evlendirme memurluğu. Çiçekler, konfetiler, kalabalığın alkışları, telli duvaklı Sezen Aksu ile beyaz smokinli Sinan Özer içindir. Aksu'nun nikah sırasında Mithat Can'a 4.5 aylık hamile olduğu gündeme gelir.11 Kasım 1981'de Mithat Can doğar. İki yıl sonra da bu evlilik son bulur. Ama dostlukları asla bitmez.

Onno Tunç'un, çok özel bir yeri vardır Sezen Aksu'da. Onunla sevgiyi, dostluğu, müziği ve mutlulukları paylaşmıştır. 16 Ocak 1996 tarihinde uçağı düşen Onno'nun acısı hala yüreğindedir Minik Serçe'nin.

BABAANNE OLMA ÖZLEMİ...

Mithat Can, Özel Atanur Oğuz Lisesi'nden mezun oldu. Sezen Aksu, bir de itirafta bulunuyor: 'Mithat Can’ın bir aşk bebeği yapmasını isterim. Ve ona ben bakarım.'

SEVGİLİ ATLARI

İki atı var Sezen Aksu'nun.Glaryus ve Rasputin.

Bu yüzden Sarıgazi'deki Ferhat Bey Çiftliği'ne çok sık uğramakta ünlü sanatçı.'Otomo-biller beni hiç ilgilendirmiyor. Atlara bayılıyorum' derken sevgiden sesi titriyor.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!