GeriSeyahat Savaştan barışa Kosova
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Savaştan  barışa  Kosova

Üç günde hem bir ülkeyi baştan başa dolaşabilmek hem de Osmanlı İmparatorluğu’ndan Sovyetler dönemine çeşitli çağlardan izler görmek ister misiniz? Avrupa’nın en genç ülkesi Kosova, savaşın kasvetini üzerinden atmış. Dinamik nüfusu ve özgün tarzıyla ziyaretçileri bekliyor. Priştine’de havalı kafelerde sosyalleşebilir, Prizne’nin eski sokaklarında zaman yolculuğuna çıkabilirsiniz.

Dünyanın en genç ülkelerinden birine, Kosova’ya hoş geldiniz! Balkanlar’ın merkezinde, büyük oranda Arnavutların yaşadığı Kosova Cumhuriyeti’nin kuruluş yılı 2008. Ancak bu topraklardaki medeniyetlerin tarihi Roma İmparatorluğu’na kadar gidiyor. Ülkeyi daha iyi deneyimleyebilmek için de bugün göreceklerinize nelerin sebebiyet verdiğini bilmek gerekiyor. O yüzden önce Kosova’nın tarihinde kısa bir yolculuk yapalım:

Savaştan  barışa  Kosova



Eski ismi Dardania olan ve Dardanlar ile İliryalıların yaşadığı bölgeye 6. yüzyıldan sonra Slavlar geliyor. 13. yüzyılda bir süre Sırp Prensliği’nin parçası olan Kosova, 1389-1913 arasında tam 524 yıl Osmanlı İmparatorluğu himayesinde kaldı. Balkan Savaşları sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nun çekilmesiyle Kosova önce Yugoslavya Krallığı’na bağlandı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Josip Broz Tito’nun kurduğu ve Sovyetler Birliği’nin yönetimindeki Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin özerk bölgesi oldu. 1991’de Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından Yugoslavya da dağılma sürecine girdi. Bu dönem ne yazık ki Balkan coğrafyasındaki kanlı savaşların başlangıcı oldu. İlk nasibini alan 1992’de Bosna Hersek’ti. Üç yıl süren savaş, NATO müdahalesiyle sonuçlandı. Birkaç yıl sonra çatışmalar, o zaman Sırbistan’ın parçası olan Kosova’ya sıçradı. Yine bir NATO müdahalesiyle Kosova, Sırbistan idaresinden ayrılıp Birleşmiş Milletler denetimine geçti. 2008’de de bağımsızlık ilan edildi.

Savaştan  barışa  Kosova



2012’den beri turistlerin radarında

Bu çetrefilli tarihin sonunda ortaya çokkültürlülüğün izlerini taşıyan genç, dinamik ve otantik bir ülke çıktı. Kosova turistlerin radarına 2012’den sonra girdi. Güzelliklerini ilk keşfedenler, bölgede görev yapan insani yardım çalışanlarının ziyaretçileriydi. O zamandan bugüne çok yol kat edildi. ‘Savaşta olan bir ülke’ algısının kırılması için öncü olanlar arasında Kosovalı iki ünlü şarkıcı Rita Or ve Dua Lipa da var! Biz, Tatilbudur’un ‘Ünlülerle Geziyorum’ turları kapsamında ziyaret ettik. Peki Kosova’ya gittiğinizde nerede, ne bulacaksınız? Bugününden geçmişine doğru yolculuğa başkent Priştine’yle başlayacak olursak; çok sayıda mutlu, genç insan göreceksiniz. Kosova, Avrupa’da en genç nüfusa sahip ülkelerden biri. Yaklaşık 2 milyon olan nüfusunun yarısı 25 yaşın altında. Priştina’nın merkezi Rahibe Teresa Caddesi. İstanbul’daki İstiklal Caddesi’ne benzeyen bu sevimli caddede yan yana dizili çok sayıda kafe var. Özellikle akşam saatlerinde hareketleniyor. Caddenin bir başında, 2009’da açılan dev Azize Rahibe Teresa Katedrali dikili. Katedralin kulesine çıkarak Priştine’ye kuşbakışı göz atabilirsiniz. O civarda görebileceğiniz diğer yerler; Kosovalıların bağımsızlık için minnet duydukları Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bill Clinton’ın bir heykeli, savaş sebebiyle inşası yarıda kalan Sırp Ortodoks Kilisesi, garip mimarisiyle meşhur Ulusal Kütüphane, Kosova’nın bağımsızlığını sembolize eden, ‘Yeni doğmuş’ anlamına gelen ‘Newborn’ anıtı ve savaş sırasında tecavüze uğramış kadınları simgeleyen ‘Heroinat’ anıtı. Şehrin kısmen daha eski tarafındaysa Osmanlı döneminden kalma Fatih Camii, Yaşar Camii, Çarşı Camii ve 19. yüzyılda Yaşar Paşa tarafından inşa ettirilmiş saat kulesini görebilirsiniz. Ancak başkentten çok tarihi doku beklentiniz olmasın.

Savaştan  barışa  Kosova



500 yıldır aynı türbeyi koruyan aile

Daha ‘bizden’ bir tarih görmek isterseniz ilk durak Priştine’nin biraz dışındaki Sultan 1. Murat Türbesi. 1. Murat, 1389’da bu bölgede Sırp Krallığı’yla karşılaşıyor ve meşhur Kosova Meydan Savaşı yaşanıyor. Savaşı Osmanlı devleti kazanıyor ama 1. Murat öldürülüyor. İç organları, bir türbe inşa edilerek gömülüyor. Yapı aslında bu topraklardaki en eski Osmanlı eseri. Ancak çok uzun yıllar bakımsız kalıyor. İlk restorasyon 17. yüzyılda yapılıyor. 1854’te, Sultan Abdülmecit’in talimatıyla, türbeye bakmak üzere ‘Türbedar’ ismiyle bir aile görevlendiriliyor. İşte bu ailenin üyeleri halen orada... Bahçedeki ufak kulübenin kapısını çaldığınızda karşınıza 70 yaşındaki Saniye Türbedar çıkıyor. Saniye Hanım, Türbedar ailesinden gelen Fahri Türbedar’ın eşi. Kocasını, 2000 yılında savaşta kaybetmiş. O günden beridir türbenin bakımını yapıyor. Hayatı, burada geçiyor. Saniye Hanım, “Canımla kalbimle buraya bakıyorum” diyor. 2005’te TİKA ve Diyanet Vakfı tarafından restore edilen türbeye 2010’da müze bölümü eklendi. Her yıl 20 bin kişi ziyaret ediyor. Bu alan yalnızca Osmanlı torunu Türkler için değil, Sırplar için de özel... Yolun karşı tarafında da Kosova Muharebesi’nde savaşan Sırp askerleri anısına yapılan ‘Gazimestan Anıtı’ bulunuyor. Sosyalist Yugoslavya zamanında yapılan bu anıtı Sırp askerler koruyor. Dolayısıyla, ancak uzaktan görebiliyorsunuz. İki anıtın da yer aldığı ovaya şöyle bir bakıp yaşanan meydan savaşlarını hayal edebilirsiniz.

Savaştan  barışa  Kosova



Pastoral yollar, romantik manzaralar

Priştine’nin dışında yer alan bir başka özel mekân da Graçaniçe Manastırı. 1321’de Sırp kralı Stefan Milutin tarafından 6. yüzyıldan kalma bir bazilika üzerine inşa edilen manastır, UNESCO’nun ‘Olağanüstü Önemde Kültür Anıtı’ listesinde yer alıyor. Gracanice, Kosova’da en büyük Sırp nüfusa sahip ilçe. Manastır da halen faaliyette olduğundan bazı zamanlar özel etkinlikler sebebiyle ziyarete kapanabiliyor. Böyle bir durumla karşılaşırsanız üzülmeyin. Kasabanın kendisi de sevimli. Güzel bir yürüyüş yapabilirsiniz. Biraz ilerideki Ulpiano Arkeoloji Parkı’nda antik dönem şehir kalıntılarını inceleyebilirsiniz. Kosova’da bir yerden diğerine gitmek de çok keyifli. Şehirleri bağlayan duble otoyollar olmadığından, köy yollarından romantik bir yolculuk yapıyorsunuz. Dağlar, dereler, tarlalar ve çayırlar Rönesans tablolarına ilham olabilir. Bu manzara içinde gözünüze çarpacak bir başka şey şehitlikler olacak. Kosova, ziyaretiniz boyunca savaşı gözünüze sokmuyor ama topraklarında yaşananları da unutturmuyor. Anıt ve heykeller her daim bakımlı ve çiçeklerle kaplı. Biz Prizren yolu boyunca iki şehirde durakladık. Peja (Türkçe adı İpek) ve Yakova. Yeşillikler arasındaki Peja, özellikle dağ sporları sevenlerin ilgisini çekiyor. Ülkenin en popüler birası ‘Peja’nın üretim yeri de burası. Yakova’ysa dar sokaklı, arnavutkaldırımlı eski çarşısı için görülmeli. Bu kasaba bir zamanlar en iyi eğitimli, entelektüel Arnavutların merkeziymiş. Savaş sırasında çok sayıda kayıp vakası yaşanmış. Ahşap ürün dükkânlarını gezerken kayıplar için yapılmış anıtlar da dikkatinizi çekiyor.

Savaştan  barışa  Kosova



Prizren’de zaman yolculuğu

Kosova’nın en güzel, en özgün şehri Prizren. İtalya’daki gotik, el değmemiş küçük kasabaları düşünün... Onların Osmanlı versiyonu! Artık Anadolu’da bulamadığımız tarihi eski Türk evleri ve dar sokaklarıyla burada Osmanlı dönemine yolculuk yapabilirsiniz. Önce görülmesi gereken yerleri görme görevini yerine getirin; 11 yüzyılda yapılmış, el değiştirdikçe isim de değiştiren UNESCO korumasındaki Meryem Ana Kiliesi (veya Cuma Camii), binası 15. yüzyıldan 1913’e kadar hamam olarak kullanılan Arkeoloji Müzesi, St. Georg Katedrali, Prizne Kalesi, Taşköprü, Arasta Camii, Sinan Paşa Camii... Sonrasında Prizne’yi keyif için dolaşın. Sokaklarında kaybolun. Prizren’de aynı anda hem ezan hem de çan sesi duyabiliyorsunuz. Geçmişte tüm yaşananlara rağmen camiler ve kiliseler yan yana, ahenk içinde. Türklerin de çok yoğun yaşadığı bir kent. Herkes Türkçe konuşuyor. Bununla beraber üç dilli belediyecilik anlayışı var; her tabela Arnavutça, Sırpça ve Türkçe. Sinan Paşa Camii’nin yanındaki dar sokakta Menta Kahvehanesi’nde kahvenizi yudumlayın. Ardından Şadırvan Meydanı’na yönelin. Meydanın ortasındaki tarihi çeşmenin suyundan içenler, rivayete göre, ya evleniyormuş ya da Prizen’e yeniden geliyormuş! Bistrica Nehri kenarındaki kafelerin hepsi güzel. Öğlen yemeği için Beska’yı deneyin. Meydandaki Sarajova börekçisi de güzel. Akşam yemeği için mutlaka St. Georg Katedrali’nin arkasındaki Tiffany’yi tercih edin. Yerel yemekler harika, ambiyansı Alaçatı’yı andırıyor. Fiyatlarıysa Alaçatı’dan çok daha makul.

Bayrağın şifreleri

Kosova’nın resmi bayrağında mavi bir zemin üzerine sarı renkte Kosova haritası ve altı tane yıldız yer alıyor. Mavi renk Kosova’yı destekleyen Avrupa Birliği’ni, sarı renk barışı, altı yıldızsa Kosova’da yaşayan altı halkı temsil ediyor; Arnavut, Sırp, Boşnak, Türk, Roman ve Goraniler. Ancak bu bayrağı sadece resmi binalarda görüyorsunuz. Kosovalılar kendilerini Arnavutluk’a yakın hissettiğinden her yerde kırmızı zemin üzerine çift başlı kartalın bulunduğu Arnavutluk bayrağı asılı. Nüfusun yüzde 90’ı Arnavut, yüzde 4’ü Türk, yüzde 3’ü Sırp.

Savaştan  barışa  Kosova



Ne yemeli, ne almalı?

Kosova’nın machiato kahvesi son yıllarda dünyaca ünlü oldu. Denemeden dönmeyin. Türk mutfağından tanıdık köfte ve börekler de güzel. ‘Pitalka’ dedikleri kabarık ekmekleri enfes. Biraları ve Rahoveç bölgesinde üretilen yumuşak içimli şaraplarını da tadın. Kosova’da bulamayacağınız tek şey hediyelik eşya olacak. Dolayısıyla en iyisi her şeyin tadına orada bakıp dönüşte anlatmak!

False