GeriSeyahat ‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

Yeni Kaledonya, Avustralya’nın bin 200 km doğusunda, Fransa’nın denizaşırı sınırlarında yer alan egzotik bir ada. Tropik kumsalları, turkuvaz denizi, dinmeyen rüzgârıyla her gidişimde beni büyülüyor. İnsanların küçük yaştan itibaren rüzgâr sörfü ve yelkenli yaptığını öğrendiğimde çok etkilenmiştim. Bu yıl üçüncü kez gittim. Yerel halkla tanıştım, evlerinde kaldım. Adada politik sorunlar da var ancak ben tanık olduğum iki farklı kültürün nasıl bir arada yaşadığından, adanın muhteşem güzelliğinden söz etmek istiyorum...

Her iki senede bir düzenlenen profesyonel ‘Rüzgâr Sörfü Dünya Kupası’nın son etabı pasifikte yer alan Yeni Kaledonya Adası’nda yapılıyor. Bu özel yere üçüncü gidişim. Tabiri yerindeyse bizim için dünyanın öbür ucunda ve Pasifik Okyanusu’nun ortasında, oldukça egzotik bir ada. Buranın renkleri, bitki örtüsü, tertemiz suyu, özellikle de dalgaları emsalsiz özelliklere sahip. Farklı kültürlerin bir arada olması çok önemli. Yeni Kaledonya, Fransız’ya bağlı denizaşırı bir ada. Fransız kültürü ile yerel kültür iç içe geçmiş durumda. Ancak yerel halk özellikle bazı geleneklerini sürdürmeye devam ediyor.

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

Örneğin, hâlâ kabileler var. Topraklar ve şeflere bağlı. Geleneklerini koruyan aileler bir arada yaşıyor. 30’u aşan yerel dillerini koruması oldukça ilgi çekici. Ailelerden biriyle kaldığım zaman fark ettim ki internet ve televizyonun olmaması erişimlerini kısıtlamıyor. Çünkü bu onların yaptığı bir seçim. Bu adada geride bıraktığım iki yarış süresi boyunca inanılmaz tecrübeler yaşadım...

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

Refeandum yapılacak

Avustralya kıyısının bin 200 km doğusunda kalan ada topluluğu Yeni Kaledonya, resmi olarak Fransız bölgesi. Pasifik’te kalan Fransız adalarının kendine özgü çekiciliğinin olmasının yanı sıra dalgalar ve kumsalların, kruvasan ve Fransız kültürüyle kombinasyonu beni en çok çeken unsur.


1774 yılında James Cook tarafından keşfedilen ada, resmi olarak 1853’te Napolyon tarafından sömürge altına alınmış. Gelir dağılımının dengesiz olmasından öte, bu adanın ekonomik olarak iyi bir çizgi yakalaması ilginç. Ana endüstri nikel madenciliği ve ihracatı.Fransız kontrolünde olmanın adanın gelişimi açısından yardımının aksine politik olarak stabil bir durumun olmaması söz konusu. Önümüzdeki yıl ‘Fransa’dan bağımsızlık referandumu’ olacağı bunun en büyük örneği.

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde


Yeni sorunlara yol açabilir...

Kanak insanları (yerli halka verilen isim) idari yönetimin tamamını ele alıp vaat edilen kendi topraklarının kontrolünü Fransızlar’dan geri almak niyetinde. Sömürge altında yaşamış toplumların yüzyıllardır kendileri için doğru yönetimin nasıl olduğunu çözmüş olmaması ortak bir sorun olabilir. Yerli arkadaşlarımın anlattıklarına göre, pozitif ayrımcılık yasaları Kanak insanlarına iş imkânı sağlamakta yardımcı oluyor ve Fransız hükümeti bu adaya ekonomik olarak ciddi bir destekte bulunuyor.

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde


Eski koloni adalardan Vanuatu, bağımsızlığını ilan ettikten sonra altyapısında aşağı doğru bir düşüş yaşamış ve kendilerine bir çıkar getirmediğini görmüş. Afrika’da bir çok eski kolonilerin Fransızlara borçları devam ediyor. Aslınd ada varolan finansal problemlerine bir yenisini ekliyor. Bu tartışmaya birçok perspektiften bakmak gerekir ancak bunun için derine inmeliyiz. Ben burdada sadece tanık olduğum mükemmel birleşmeden ve tecrübelerden söz etmek istiyorum...

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

Lifou’da case’de kaldım

Son ziyaretimde izole olmuş bir yerel ailenin yanında kalmıştım. Yeni Kaledonya, üzerinde yaşam olan beş adadan oluşuyor. Bunlardan en büyüğü Grande Terre Adası. Başkentiyse Noumea. Daha küçük dört adaların isimleri Ouvea, Lifou, Mare ve Ile de Pins.
Sponsorlar ve yarışmacılar için düzenlenen bir davette Lifou Adası’nı kesinlikle ‘ziyaret etmem gerektiği’ söylenmişti.
Yerli bir temsilci, beni ve arkadaşım Maria Andres’i kendi evinde kalmaya, case adında çadırımsı bungalova davet etmişti. O güne kadar case hakkında veya Lifou hakkında hiçbir fikrim yoktu.

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

Otantik tecrübe

Adanın büyük kasabası Chateau Briante’de su sporları merkezinin olduğunu duymuştuk. Fransız hükümeti tarafından yerli çocukları deniz sporlarına teşvik amaçlı destekleniyordu. Kaldığımız sürece fark ettiğimiz tek şey Kanak kültüründen insanlarla çevrili olmamızdı (Koyu kahverengi ten, rasta saç ve sakallar, çıplak ayaklar...) İkimiz de büyülenmiştik ve daha otantik bir tecrübe olması için yerli aileyle kalıyorduk.

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

Kumsallar bize kaldı

Lifou’da senelerce bozulmamış alanlarda büyük aileler tribu halinde (küçük kabile gibi) case evlerinde yaşıyor. Bu evler yuvarlak şekilde yukarı uzanan, odundan oluşan, tepesi huni gibi samanla kapatılan büyük kulübeler gibi. Case’ler yerel insanlar için adeta bir sembol. Soğuk akşamlarda ateş yaktıkları şöminelerin de bulunduğu bu bungalovumsu evlerde herkes bir arada yaşıyor, bambudan yapılan yataklarda uyuyor. Önümüzdeki günlerde bu tahtadan kulübelerden biri yalnızca ben ve Maria için ayrılmıştı.

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

Elektronik aletler ve internetten arınmış bu yaşam alanında ateşin ve odunun kokusu etrafı sardığında huzuru iliklerinize kadar hissediyorsunuz.



‘Anne’ dediğimiz Suzanne ile sohbetimizde kendisine adada en sevdiği yerin neresi olduğunu sorduğumuzda, her yeri cennetin bir köşesi gibi olan adada en sevdiği yerin kendi ‘kendi evi’ olduğunu söylemesini beklemiyorduk. Lakin eşi benzeri olmayan kumsallarda dolaşırken, Suzanne’ın verdiği bu cevap kafamıza takılmıştı. Ancak sonradan öğrendik ki birçok Kanak aileleri zamanlarının büyük çoğunluğunu evlerinde geçirirken, kristal gibi parlayan sular ve muhteşem kumsallar bize kalmıştı!

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

10 bin kişinin yaşadığı ada Loyalty Adaları arasında en büyük popülasyona sahipmiş. Haftada bir kere Avustralyalı yolcu gemileri uğrayıp geçici bir süre turistleri bırakıyor ve birkaç saat sonra geri gidiyorlar. Burada en sevdiğimiz plaj Peng oldu. Rehberimizin anlattığına göre, bir zamanlar cüzzam vakalarından önce bir çok insan Peng Denizi’ne yakın yaşıyorlardı ancak daha sonraları iç kısımlara doğru kaymışlar ve kıyıyı terk etmişler.
Sörf tahtalarımızla kumsalda bir zamanlar halkın yaşadığı evlerin yanlarından yürümek adeta bir film karesi gibiydi. Çektiğimiz fotoğrafların her biri için #nofilter desek yeridir.

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

Sörf tahtalarımıza atlayıp kıyı şeridini keşfetmeye başladıktan kısa süre sonra çocuklar kayalardan denize atlayıp bize katıldılar.
Hep birlikte sörf tahtlarıyla kıyı şeridinde doyasıya eğlendik. Tarifi olmayan bir keyfi yaşamak kendimi çok özel hissettirmişti. Eve varıp adadaki annemiz Suzanne için kendi kültürümüzden bir şeyler hazırlamamız gerektiğine karar vermiştik. İspanyol asıllı Maria, tortilla yaparken, ben de elimden geldiği kadar köfte ve meze hazırladım. Rüzgâr sörfü yaptığımız alan Chateau Briante Koyu’nun yelkencilik merkezindeydi.


Küçük yaştaki çocukların katamaran ve rüzgâr sörfünü ileri seviyede yaptıklarını görünce epey şaşırmıştık. Ada yaşamına adaptasyonu açısından çocukların en önemli aktiviteleri bunlardı. Türkiye’de kıyı kesimlerinde görmeyi umduğum bir durumdan bahsediyorum, hatta bunu kendilerine zorunlu bir aktivite olarak benimsemeleri çok önemli. Okyanus ve deniz kadar şifalı başka bir şey bilmiyorum!

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

Slalom cenneti

Grande Terre’ye dönelim... Başkent Noumea’da Dünya Sörf Şampiyonası’nın yapıldığı Yeni Kaledonya’nın yarısının yaşadığı yere...
Burası Yeni Kaledonya’nın ticari ve rüzgâr sörfü merkezi. Anse Vata, Dünya Kupası’nın gerçekleşeceği koyun adı, bazı büyük oteller de bu bölgede. Öte yandan koyun ortasında Ilot Canard adlı ufak bir adacığın da sörf tahtası veya kano ile ulaşılabilir bir noktada. Adacığın tepesinde güzel de bir restoran var, mutlaka Noumea’ya gelenlerin gitmesi gereken bir yer!Yeni Kaledonya, büyük bir yer olmasa da, kültürel ve doğal güzellikler anlamında çok zengin bir ülke. Tropik kumsallar, Fransız kültürü ve Melanezya kültürüne meraklıysanız burada olmalısınız. Henüz tam anlamıyla gelişmemiş turizm sektörünü insanların sıcak kanlılığı ve misafirperverliği telafi ediyor.

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde


Dünya 4.cüsü oldu

Redbull sporcusu Lena Erdil, yıllardır ülkemizi rüzgâr sörfünde temsil ediyor. Her yıl dünya sıralamasında adını ilk üçe yazdırıyordu. Ancak Yeni Kaledonya’daki son etapta talihsiz şekilde sakatlandı. Kürsüye çıkamadı. Genel sıramada 2017’yi dünya 4.’sü olarak tamamladı.

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

Nasıl gidilir?

Avustralya’nın bin 200 km uzağında bulunan Yeni Kaledonya’ya Türkiye’den aktarmalı ulaşmak mümkün. En pratik yöntem önce Tokya’ya 12 saat, ardından yerel havayolu Aircalin ile 8 saatlik ikinci bir uçuş yapmak.

‘Rüzgârın kızı’ sörfün cennetinde

Yeni Kaledonya, Büyük Okyanus’un güneydoğusunda yer alıyor. Fransa’ya bağlı bir bölge olarak özel bir statü ile kendine özgü bölge konumunda Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu üyesi bölge. Adaya gitmek için Shengen Vizesi gerekiyor. Ilot Canard adlı ufak bir adacığın da sörf tahtası veya kano ile ulaşılabilir bir noktada. Nüfusu 278 bin olan Yeni Kaledonya’da Pasifik’te geçen Fransız Frankı (CFP) geçiyor. Adada hayat normaldan daha pahalı. Bir öğle yemeğini ortalama 25 Euro’ya yiyebilirsiniz. Lena Erdil: Bu tür gittiği yarışlardan çektiği fotoğraflarını @lenaerdil Instagram hesabından paylaşıyor.

False