GeriSeyahat Kimler geldi, kimler geçti
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kimler geldi, kimler geçti

Kimler geldi, kimler geçti

Ani’yi gezerken, yüzyıllarca nice medeniyete ev sahipliği yapan bu topraklarda geçmişe ışınlanıyor insan adeta... Zamanın nasıl geçtiği anlaşılmıyor bile. Bir günde gezilemeyecek kadar büyük olan ören yeri her mevsim güzel ama sizlere önerim, Ani’yi bir de kışın görün. Soğuk iklimde sıcak anılarla dönmek için tam zamanı!..

Bir taraftan doğduğum topraklara adım atacak olmanın, diğer taraftan tarihin en gizemli bölgelerinden Ani Ören Yeri’ni bir kez daha görecek olmanın heyecanıyla sarmalanmış bedenim. Doğu Ekspresi’nin penceresinden dağlara, taşlara, akarsulara, derelere bakarken dalıp gidiyorum hayallere. Anadolu bir başka görünüyor ay yıldız damgalı tren penceresinden… Uçsuz bucaksız bir manzara, harika bir doğa, yemyeşil bir nehir, kıvrıla kıvrıla yanı başımızdan akıp gidiyor. Anadolu topraklarını arşınlayan, süzüle süzüle giden trenlerin taşıdığı sadece insan ya da eşya değil… Duyguları; hasretleri, sevdaları, ayrılıkları, kavuşmaları, nice nice yaşanmışlıkları taşıyor demir ağların üzerinde; yıllardır bıkmadan, usanmadan… Kış mevsiminin bizlere bahşettiği en güzel şeylerden biri, bembeyaz örtüsüyle, çevremizde oluşturduğu büyüleyici ve masalsı görüntüler...

Bu muhteşem görüntülerin en doğru adreslerinden biri de serhat şehri Kars elbette. Seyahat literatüründe artık bir doğu klasiği haline gelen Kars; kent mimarisiyle, Çıldır Gölü’yle ve UNESCO Dünya Mirası Ani Ören Yeri’yle fotoğraf tutkunları için de vazgeçilmez adreslerden artık. Ben de bu defa Kars seyahatimi (üyesi olduğum) Angora Sinema ve Fotoğraf Topluluğu ile gerçekleştirdim. Heyecanlı ve duygu yüklü bir yolculuğun sonunda ilk günkü durağımız, Ani Ören Yeri… Ülkemizin doğusunda, gündoğumunun ilk yaşandığı yerlerden biri olan Ani’de güneş bir başka parlıyor. Karların üzerindeki kristaller, gündüz yıldızları gibi göz kamaştırıyor. Dörtgen ve daire planlı, yüksekliği 8 metreye kadar ulaşan burçlarla güçlendirilmiş, 4.500 metre uzunluğundaki görkemli surlar karşılıyor bizi. Ani Antik Kenti, Kars il merkezine 42 kilometre mesafede, Türkiye-Ermenistan sınırına yakın Arpaçay Nehri’nin batı yakasında, volkanik bir tüf tabakası üzerinde kurulmuş bir ortaçağ şehri. 2016’da UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı.

Kimler geldi, kimler geçti

Ani’de batı surlarını arkanıza alarak fotoğraf çektiğinizde, görkemli ve zarif görünümüyle kadraja giren en önemli yapı şehrin kuzeybatısındaki sekizgen kubbeli Abukhamrents (Aziz Krikor) Kilisesi.

Urartular kurdu


Kaynaklarda Ani şehrinin Urartular tarafından kurulduğu belirtiliyor. Tarihinin, MÖ 8’inci yüzyıla dayandırıldığını ve şehrin içindeki birtakım arkeolojik bulgulara göreyse buradaki varoluşun MÖ 2000’li yıllara kadar götürüldüğünü görüyoruz. Bunlar da gösteriyor ki bir tarih fışkırıyor adeta bu topraklardan. Nice medeniyetin izlerine rastlıyoruz attığımız her bir adımda, gördüğümüz her bir görkemli yapıda. Ani, hem bir din hem de bir ticaret şehri olmuş tarih boyunca. İskitler, Persler, Makedonlar, Sasaniler, Bagratlılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar gibi birçok medeniyete ev sahipliği yapmış.

Yüzyıllarca doğal afetlere, dış müdahalelere karşı mücadele veren bu topraklar ve üzerindeki onlarca eser, her şeye rağmen ayakta kalabilmenin haklı gururunu yaşıyor. Tarihi alanda kâh bir sokak, kâh bir çarşı, kâh bitişik inşa edilmiş evlerin ve eserlerin önünden geçerken adeta büyüleniyoruz. Bazen savaşlar, bazen depremler, hatta bazen sorumsuz eller öylesine sarsmış, öylesine tahribata yol açmış ki, gördüklerimiz karşısında sükutu hayale kapılıyoruz. Büyük Kadetral ile Aziz Prkich (Keçel Kilisesi) yaşadıkları hasarın ağır izlerini taşıyor hâlâ… Yıldırım düşmesiyle yarısını kaybetmiş Keçel Kilisesi’nin yarı harabe görünümü, bedenimizi hüzünle kaplasa da aynı zamanda direnmenin ne denli değerli olduğunu iliklerimize kadar hissettiriyor. Her şeye rağmen onları değerli kılmak, ölümsüzleştirmek üzere, parmaklarımız soğuğa aldırmadan deklanşöre basıyor durmaksızın…

Anadolu’da ilk Türk camisi

Ani’nin her bir köşesi, her bir eseri bir fotoğraf durağı ve platosu adeta… Batı surlarını arkanıza alarak panoramik fotoğraf çektiğinizde, görkemli ve zarif görünümüyle kadraja giren en önemli yapılardan biri, şehrin kuzeybatısındaki sekizgen kubbeli, güney cephe duvarındaki oyma tekniğiyle yapılmış güneş saatiyle ve sıradışı mimarisiyle bir hayli ilgi gören Abukhamrents (Aziz Krikor) Kilisesi… Bir diğer yapı; Ebul Menucehr Camisi. Ani Ören Yeri’nin Selçuklular tarafından fethedilmesinden sonra 1072’de inşa edilmiş. Anadolu’daki ilk Türk camisi olarak biliniyor. Hâkim konumuyla, camiye bitişik olarak inşa edilen 99 basamaklı taş minaresiyle, Ermenistan’a ve Arpaçay’a bakan pencereleriyle hayranlık uyandıran yapı, fotoğraf tutkunlarının da büyük keyif aldığı, Ani’nin en güzel eserlerinden biri…

Panoramik fotoğrafın kadrajına giren Ani Ören Yeri’nin en büyük ve en önemli yapılarından biri de Büyük Katedral (Fethiye Camisi). Kırmızı renkli tüf taşından inşa edilen Büyük Katedral, zarif kolonlarıyla, oymalı, kabartmalı, çerçeveli, ince uzun pencereleriyle muhteşem görünüyor. Katedralin Türk tarihi için en önemli özelliğiyse, Sultan Alparslan’ın 1064’te Ani şehrini fethetmesinden sonra camiye çevrilmesi ve fetih namazının burada kılınması… Mağrur duruşu göz kamaştırıyor. Özellikle depremler nedeniyle hasar görmüş bu nadide eserin ayakta kalabilmesi için yapılan demir profil dayanaklar, eserin güzelliğini gölgeliyor. Umarım tez zamanda restore edilerek bu muhteşem eser yine eski günlerindeki ihtişamına kavuşturulur. Şehrin en dikkati çeken yapılarından Selçuklu Kervansarayı, Arpaçay Nehri’ne hâkim konumuyla Genç Kızlar Kilisesi, bazalt taş bloklardan yapılan Anadolu’daki ilk Zerdüşt ateşgedesi (içinde sönmeyen ateş yanan tapınak) ve Sultan Sarayı alanda görülmesi gereken diğer eserlerden bazıları... Ani Ören Yeri’nin bana göre en nadide ve sembol eserlerinden biri de Tigran Honents Kilisesi. 1215’te Anili bir tüccar olan Tigran Honents tarafından inşa edilmiş. Özellikle iç cephe duvarları ve kubbesinde Hz. İsa’nın doğumundan ölümüne kadar yaşamını konu alan freskler hayranlık uyandırıyor. Renkli ve resimli duvarları nedeniyle de halk arasında ‘Resimli Kilise’ olarak da adlandırılmakta.

False