İstanbul’da yeraltından notlar

Hani hep duyarız, şehir efsaneleri vardır ya, “Efendim, Topkapı Sarayı’ndan giriyorsun bir kuyuya, Ayasofya’ya uğrayan bir metro gibi altından geçip Eminönü’nden çıkıyorsun”. Her ne kadar bunu yapamadıysam da, geçenlerde bunun gerçek olabileceğini anladım. İstanbul, eski adı ile ‘Polis’ yani ‘Şehir’, binlerce yıldır henüz çözülememiş bir bilmece. Bu hafta rehber Şerif Yenen ve Bizans sarnıçları hakkında doktora tezi yazmış Arkeolog Dr. Kerim Altuğ ile yeraltındaki İstanbul’un sırlarının peşine düştüm.

Haberin Devamı

Bu tılsımlı şehrin, dünyanın en zengin, en çok kuşatma görmüş en dayanıklı şehir olduğunu düşünün. Bu şehrin su kaynaklarının olmadığını düşünün. Uygun hızı sağlayan bir eğim ile suların devamlı akıtıldığı toplam 250 kilometre uzunluğunda su kanalları ve bentler düşünün. Bu şehre hergün tonlarca su toplandığını düşünün… Bir teoriye göre mahzenlerinde bir yıl yetecek su depolarmış eski İstanbul... Kuşatma altında bir şehrin can damarı tabiki su yolları; kuşatanın ilk işi onları kesmek olacaktır. Aylarca sürecek bir kuşatmada en önemli ihtiyaç maddesi ise tabiki de su... İstanbul’da surlar içerisinde tarım ve hayvancılık da yapılırmış. Suyu depolamak için İstanbul’da yer  altında takribi 200 sarnıç yapılmış ve günümüzde bunların 150 küsur adedi kayıt altına alınmış. Geçenlerde Istanbul'da yer altında, rehber Şerif Yenen ve Bizans Sarnıçları hakkında doktora tezi yazmış Arkeolog Dr. Kerim Altuğ ile iki gün gezdim. Sırası ile:

Haberin Devamı

-Nakkaş Halıcılık altındaki sarnıç ve sergi
-Terzioğlu Halıcılık bodrumunda yemekhane
-Binbirdirek Sarnıcı
-Kirkit Halı altında Ayazma ve Kilise
-Başdoğan Café altında Saray kalıntıları
-Yerebatan Sarayı
-Hipodrom Sphendon Sarnıcı
-Antik Otel altındaki kalıntılar

İstanbul’da yeraltından notlar
Soldan saga: Rehber Şerif Yenen, Ayhan Sicimoğlu ve Arkeolog Dr. Kerim Altuğ

Yeraltında İstanbul sizi hayrete düşürebilir. Sultanahmet’te bir halıcı dükkanı mesela... Yer döşemesi cam ve altındaki Bizans sarnıcı şu anda işletmenin yemekhanesi olarak kullanılıyor. Bir ihtimal 'Erken Bizans' devri malikhanesinin bodrum katı. Bina yapılırken temel çalışmalarında ortaya çıkmış ve temizlenmiş. Molozlar altında çürüyüp gideceğine belki de kurtarılmış diyebiliz.

İstanbul’da yeraltından notlar
İstanbul’da yeraltından notlar

Yürüyerek çok yakında başka bir hediyelik ve mücevher dükkanına doğru yol alıyoruz. Hava güneşli ama biraz keskin. Sarnıçlar ılık ve nemli. 'Nakkaş' mağazası lüks bir dükkan ve altında müthiş bir Bizans sarnıcı ve sarnıçta enteresan bir devamlı sergi mevcut. Halkın ziyaretine açık ve ücretsiz…

İstanbul’da yeraltından notlar

Duvarda Istanbul’un 1200lü yıllara ait hayali cizimi. İtinayla gerçeğe uygun olarak çizilmiş. Bugün Sultanahmet meydanı olan meşhur 'Hipodrom' ve ona bağlı olarak büyük limana, denize kadar inen kat kat bahçeler ve anıtlarla süslü dillere destan Bizans sarayları...

İstanbul’da yeraltından notlar
İstanbul’da yeraltından notlar

Haberin Devamı

Binbirdirek Sarnıcı (Philoxenos) artık, düğünlere ve etkinliklere kiralanan ticari bir mekan. İstanbul’un bu ikinci büyük sarnıcının sütünları çok etkileyici. Sadece ufak bir bölümde  sütun boylarının tamamını görebiliyorsunuz. 15 metre boyundaki bu sütünlar iki parçadan yapılmış ortada bir geniş yüksük taş ve aralarında da kurşun levhalar. Marmara Adası mermerinden iki parça olarak imal edilmiş 224 sütün... Sarnıç 40.000 m3 su muhafaza ediyor. 5. Asırda Antiochos Sarayı altına yapılmış. 1453 ten sonra Türkler’in sadece akar temiz su kullanma adetleri nedeni ile unutulmuş gitmiş. 17 yy da Fazıl Paşa Konağı yapılırken tesadüfen bulunmuş. Sonraki yıllarda konak yanıp kül olunca boş arsaya Fatih pazarı kurulmuş. Esnaf, yere açtıkları deliklerden su bulmayı keşfetmiş ve kovalar ile su çekmiş, hatta taze kalması için aşağıya sepetler ile sebze ve meyve sarkıtmış derler. Sonraki yıllarda, içine girilmiş, sular tahliye edilmiş ve yakın zamana kadar da pamuk ipliği atölyesi olmuş. İplik imalatı rutubet severmiş.

İstanbul’da yeraltından notlar

Haberin Devamı

Ertesi gün… Tüm ihtişamıyla başka bir Bizans sarnıcı karşımızda... Rengarenk sütünlarla adeta bir mermer orman görüntüsü, çok etkileyici. Bir kaç tip süslü sütun başları ve kaideleriyle gerçekten sarnıçtan çok, bir saraya benziyor ve bu nedenle halk arasında, 'Yerebatan Sarayı' olarak anılıyor. Zamanın 'Çıkmacı'sından alınan malzeme kullanılmış. Bir ihtimal 'Pagan' (Hristiyalık öncesi) devrin mabed ve tapınaklarından sökülmüş malzeme. Hangi tapınaktan alındığı bilinmeyen iki 'Medusa' kafası sütun kaidesi olmuş. Belki pejoratif (aşağılayıcı) bir anlayış ile birini başaşağı, diğerini de yan kullanmış mimar. Belki de bilerek yan veya ters konulmuş. Yunan mitolojisi’ne göre, Medusa, yer altında yaşayan üç kızkardeşten bir tanesi. Deniz tanrısı Poseidon ile yaşadığı yasak aşk nedeni ile Poseidon’un karısı tarafından cezalandırılmış. Baştan çıkarıcı sarı saçlarının her bir lülesi birer yılana dönüşmüş, gözleri kan çanağı olmuş. İnanışa göre Medusa’nın gözüne bakanlar taş kesiliyor. Mimar korunma için belki de yan ve başaşağı kullandı medusa kafalarını...

Haberin Devamı

Neme lazım, taş maş keseriz, Medusalara bakmamaya gayret göstererek muhteşem yapıyı inceliyoruz . 9 metre yüksekliğinde ve beşer metre aralıkta 336 sütün. Yıkıntı tehlikesi ile bir kısmı doldurulmuş ama şimdi yeni bir restorasyonla bu kısım kazılacakmış. Bakalım neler çıkacak altından merak ediyoruz. Restorasyon projesi başlayacağı için sular boşaltılmış. Sadece ufak bir bölümde bırakılan sularda şişman japon balıkları yüzüyor. Yerebatan Sarayı MS 565 yılında İmparator Justinyanus tarafından yaptırılmış. 140 mt uzunluğunda, 70 mt genişliğinde. 9800 metrekare ve takribi 100.000 ton su tutuyor. Bu kadar su basıncına karşı su geçirmez Horasan Harcı ile kaplı duvarlar dört metre kalınlığında. Yapımında 7000 köle çalıştırılmış ve efsaneye gore bazı sütünlardaki gözyaşı şekilleri inşaatta ölen kölelere ithaf olunmuş..

Haberin Devamı


Fetihten sonra sarnıç suyu sadece Topkapı Sarayı bahçelerini sulamak için kullanılmış ve zamanla yapılarla üstü ve girişi kapanmış, unutulmuş gitmiş. 1545 de Fransız seyyah Peter Gyllius, Fransa kralı tarafından Bizans anıtlarını incelemek üzere İstanbul'a yollandığı zaman, Sultanahmet civarındaki evlerde yaşayanların bodrumda açtıkları deliklerden su çektiklerini, hatta balık tuttuklarını duymuş. Geniş bir kuyu ağzından, elinde meşale, iple aşağı sarkmış, bir de ne görsün, yüzlerce süslü mermer sütun ormanı içerisinde sonsuz bir sarnıç...


Fotoğraflar ; Volkan Baran ve Hüseyin Sami Büyükgezici

 

Yazarın Tüm Yazıları