
‘İstanbul hep bir Babil Kulesi...’
‘İstanbulin’ İstanbul’u adım adım gezen mimar ve öykücü Ertuğ Uçar’ın yeni kitabı. Öykü kitabı ama aynı zamanda gezginler için bir kılavuz gibi yahut pusula... Uçar, Hürriyet Seyahat okurlarına ‘İstanbulin şey’leri anlattı, rotalar çizdi. Bir elinizde kitap, gezmeyi seviyorsanız işte o rotalar...
İstanbulin, Osmanlı’nın son yüzyılında kullanılan, yakası kapalı, uzun bir ceket türü. İçine gömlek giymek, kravat takmak gerekmediğinden kullanışlıydı; uzun ve yırtmaçlı oluşuyla Avrupai bir havası vardı... Şimdilerde bu ceket yok ama doğduğu kentten aldığı isim Ertuğ Uçar’ın yeni kitabında yaşıyor. Kulağa melodisiyle hoş gelen kelimeyi İstanbullu şeyler anlamında kullanıyor yazar. Kendisi İstanbullu mu derseniz, değil. “İstanbullu olmak kolay değil. İstanbul, anlamak, kucaklamak, içine dahil olmak, bağlar inşa etmek için fazla büyük ve enerjik. Tatlılıklarının yanı sıra ürkütücü yanları var” diyen Uçar Antalyalı.
Başarılı bir mimar olan yazarın Boğaz kıyısında gördüğümüz pek çok güzel binada imzası, katkısı var, hatta müzelerde... İstanbullu olmasa da ‘İstanbulin şeyleri’ çok seviyor, seviyor ki su gibi akan bu harika öyküleri yazmış.
Kendisinden bir İstanbulin şeyler listesi istiyorum; tek maddede bitiriyor! “En İstanbulin şey ‘Boğaziçi’dir. Bu şehirden bir camiyi, kuleyi, sarayı, köprüleri kaldırsanız yine İstanbul olur. Hatta kurulduğu günden bu yana şehrin üzerine inşa ettiklerimizi söküp attığımızı hayal edelim. Geriye kalan engebeli topografyası, ona akan dereleri, kıvrılan vadileri, korulukları ve uzaktan onu seyredebileceğimiz sırtlarıyla hâlâ dünyanın en eşsiz coğrafyalarından biri olur burası. Tesadüf değil, İstanbul’a özgü birçok İstanbulin şey Boğaziçi’nde şekillenmiş. Vapurlar, erguvanlar, fıstık çamları, kayıkhanelerin mağara gibi karanlık ağızları, yalılar ve saraylar... Onlara iyi bakmalı. Boğaziçi ve etrafında yarattığı ekosistem İstanbul’da üzerine titrememiz gereken en İstanbulin şey bana kalırsa” diyor Ertuğ Uçar.
“Pek iyi bakmıyoruz bu saydıklarınıza, ceket gibi olmasın sonları” desem de Uçar ümitli: “İstanbul hep bir Babil Kulesi. Buralılar, sonradan yerleşenler, gelip gidenler hepimiz, her sabah büyük bir enerjiyle şehri üretiyoruz. İstanbul hep güzel, çirkin, tuhaf yanlarıyla dünyada biricik bir yer olmayı sürdürecek.”
Tabii ki ‘İstanbulin’ kitabındaki neredeyse her öykü bir rota. Kimisi uzun ve dolambaçlı. Kimisi hepi topu uzun bir yokuş. Kimi kolay kimi zor. İşte 2 yılda yazdığı kitabı için 10 yıldır adım adım gezdiği İstanbul’dan üç özel gezi rotası...
Valens Kemeri rotası
‘Kemer’ öyküsü
Taksim’den 70 KY (Kurtuluş-Yenikapı) otobüsüne binin. Unkapanı durağında inip Kadınlar Pazarı’na girin. Vejetaryenseniz çabucak uzaklaşın, değilseniz mutlaka bir şeyler yiyin. Meydanın bir kenarında iki katlı kemer tüm heybetiyle yükseliyor. Sonra Valens Kemeri’nin başladığı sokağa yürüyüp orada kemerin gözlerinden birine yerleşmiş çayevinde çay için. Sonrasında rota kolay.
Hedef kemerden ayrılmamak. Önünüze yol da çıksa, bina da çıksa kemeri takip etmeye gayret edeceksiniz. Bir süre sonra kemer kesikli bir hale gelecek, yani kimi parçaları binaların arkasında kalacak veya yıkılmış olacak; ama yine de dikkatli olursanız onu kaybetmezsiniz. Çünkü kemer dümdüz ilerliyor. Vefa Bozacısı’nda bir mola daha verebilirsiniz. Nihayetinde Valens Kemeri Vefa sırtlarında tarihi sarnıca bağlandığında bitecek. Sarnıç Süleymaniye külliye sisteminin bir parçası. Caminin yanına çıkın, tepeye oturan güzel bahçesinden İstanbul’u seyredin, avlusunu dolaşın. Turunuzu tarihi kuru fasulyecilerde sonlandırın. Vezneciler’den metroya binerek Taksim’e dönebilirsiniz.
Bunları gözden kaçırmayın: Zeyrek Camisi, Zeyrek Hamamı, İMÇ (‘Neredesin Firuze’nin çekildiği çarşının avlu duvarlarında Füreya Koral’ın, Bedri Rahmi ve Eren Eyüboğlu ile Kuzgun Acar’ın eserlerini görün), Zeyrek SGK Binası (Türkiye mimarlığının bir başka yapıtaşı), Kalenderhane Camisi.
Zorluk derecesi: 7/10
Emirgân-Kanlıca rotası
‘Kayık’ ve ‘Sis’ öyküleri
Öğleden önce Kabataş’tan 22 numaraya binin. Sağa oturursanız otobüs semtleri bir bir kat ederken Boğaz’ı seyredersiniz. Emirgân’da inin. Sakıp Sabancı Müzesi’nin enfes terasında bir kahve için. Emirgân-Kanlıca hattındaki vapur saatine yakın Boğaziçi’ne özgü ağaç ve çalıların isimlerini okuyarak korunun kıvrılan yolundan tekrar sahile inin.
Kanlıca’da sizi tipik bir Osmanlı Boğaz köyü iskele meydanı bekliyor. Kahvehane, cami, şadırvan, türbe ve muvakkithaneyle tüm bunları kaplayan ulu çınarlar. Burada bir yoğurt veya dondurma molasından sonra Kanlıca sırtlarına çıkmaya hazırsınız. İlk hedef, sırta yerleşmiş mezarlık. Başlarını eğmiş taşlar arasından uzun uzun Boğaz’ı seyredersiniz. Sonra yukarı tırmanır, üst çıkıştan Mihrabat Korusu yokuşu boyu biraz daha yükselirseniz farkında olmadan bir coğrafi eşiği aşar, bir vadiden diğerine geçersiniz. Burada İstanbul Boğazı size en güzel sahnelerinden birini kurmuştur. Manzaraların gözleri eğittiğini iddia ediyor Abdülhak Şinasi Hisar. Ne doğru, ne kadar İstanbulin bir söz. Gözlerimizi Boğaz’ın kıvrılarak derinleşen su yolunda eğittikten sonra 2-3 asır öncesin-
den izler taşıyan Kanlıca Vadisi boyunca kıv-
rılan sokaklardan aşağı, iskeleye yürüyün. Kahvede çay ve sucuklu yumurta molasından sonra Boğaz hattının Üsküdar’a giden ilk teknesiyle şehrin merkezine dönebilirsiniz.
Zorluk derecesi: 8/10
Tarlabaşı-Dolapdere
Elmadağ rotası
‘Merdiven’, ‘Kilise’ ve ‘Yokuş’ öyküleri
Taksim’den Tarlabaşı’na doğru sağ kaldırımdan yürüyün. Meşhur Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü’nden sağa, Kalyoncu Kulluğu Caddesi’ne girin. Rum yapısı sıra evlerin, bir kilisenin, terk edilmiş taş konakların harabelerinin, hostellerin ve otellerin dizildiği dik yokuştan Dolapdere’ye inin. Seyyar sa-
tıcılardan pilav, kokoreç falan alıp karnınızı doyurun. Karşıya geçip Arter’in hemen arkasındaki Mirimiran Sokak’a girin. Tüm Beyoğlu ve Şişli’nin çöp toplayıcıları tuhaf arabalarıyla sırtlardan inip topladıklarını bu sokağa getiriyor. Kapılardan avlulara, bahçelere bakarsanız şehrin plastik, cam, kâğıt ve metal çöpünün buralarda ayrıldığını görürsünüz. Arada çıkan sürprizler de hafta sonu aynı sokaktaki bitpazarında satılır. Sokak bitince Dolapdere Caddesi’nde manken imalatçıları ve Amerikan arabası tamircileri arasından yürüyün. Babil Sokak’a dek. İstanbul’daki merdivenli sokakların en heybetlisidir. Çıkarken basamakları sayın. Elmadağ’a ulaşınca soluklanmak için Gezi Parkı’na dek sabredin. Simit alıp kuşları, köpekleri besleyin. Çay veya kahve içip parkta vakit geçirin ki bir gün yok oluvermesin.
Zorluk derecesi: 10/10 ◊

Salim Uzun
Yelda Başaran
Ömür GEDİK


