Bahar GÜNDOĞDU / Instagram: @nerdesinbahar
Yeryüzündeki Marsa yolculuk
Doğa harikası görüntüsüyle yanı başımız Burdur’da bulunuyor Salda Gölü… Türkiye'nin Maldivler'i olarak anılan Salda, yeryüzündeki Mars oluşumlarının olduğu iki yerden biri. Diğeri Kanada'da… Fotoğraflardaki gibi mi, gerçekten turkuaz suları bembeyaz kumsalları var mı? Diye hep merak ediyordum ve sonunda yola koyuldum. İşte size Salda Gölü gezi rehberi…
Doğa harikası görüntüsüyle yanı başımız Burdur’da bulunuyor Salda Gölü… Türkiye'nin Maldivleri olarak anılan Salda, yeryüzündeki Mars oluşumlarının olduğu iki yerden biri. Diğeri Kanada'da… Fotoğraflardaki gibi mi, gerçekten turkuaz suları bembeyaz kumsalları var mı? Diye hep merak ediyordum ve sonunda yola koyuldum. İşte size Salda Gölü gezi rehberi…
“Woww” kelimesi döküldü ağzımdan. Ne tarafa gideceğimizi gösteren bir tabela yok. Salda yazıyor ve bir ok gölü gösteriyor. Salda'ya geldiniz ve sağa döndünüz. Dümdüz yolun solunda Yeşilova Belediyesi kamp alanı tabelası görünceye kadar yolu bırakmayın. Geri dönmeyin.
İnternetten bakıp gördüğüm Yeşilova belediyesinin kamp alanını arıyoruz. Salda'nın bir krater gölü olduğunu, Türkiye'nin en derin, dünyanın üçüncü en derin gölü olduğunu ve marstaki kaya oluşumlarından dolayı sit alanı olduğunu okudum geldim. Celal Şengör'den okur temsilcimiz yoluyla bu yazıdaki iki bilgiye itiraz geldi. Şengör şöyle diyor: "Salda krater gölü değildir, tektonik menşelidir. En derin göl sıfatı da Salda'ya değil 451 metre ile Van Gölü'ne aittir."
Sit alanı olduğu için her yere çadır kurdurmuyorlar. Sit alanından dolayı çivi çakılamıyor deniliyordu ama gölün kenarında otel gördüm.
Göle bir hayli mesafedeyiz. Ne yapacağımızı düşünürken bir görevli bizi aydınlatıyor. Canımızın istediği yere, gölü görebileceğimiz yere çadırımızı kuramayacağımızı öğreniyoruz. Gölle arasında bayağı bir mesafede en önde sıra sıra bungalovlar var.
Bungalovlarla çadırları ayıran bir tel örgü bulunuyor. Bungalovların arkasında tam bir çadır kent var. Çevre illerden geliyorlarmış. Çadır yeri ücretsiz olunca bildiğiniz ev gibi çadırlar, tüm donanımlarıyla bir mahalle görünümünde.
Bir tane daha kamp alanı varmış ama zaten saat ilerlemiş, göle bir an önce inme isteği hava kararmadan çadırımızı kurma isteğiyle birleşince kaderimize razı olup bari priz yanı olsun diyerek en stratejik konumu seçmeye çalışıyoruz.
Hava patlayınca aramızdaki kite surf yapan arkadaşımız bir heves malzemelerini alıp geliyor ama hazırlanıncaya kadar hava yatıyor. Salda'da kite yapma hevesi kursağında kalıyor. Olsaydı efsane olacaktı ama…
Yeşilova'ya köy demek biraz haksızlık olur. Bakkalı bile takım elbiseyle karşılıyor bizi. Kadın kasabı muhteşem etler veriyor. Fiyatlar makul. Hiçbir şey almadan geldik ama ne aradıysak bulduk. Köyde yemek için bir sürü alternatif var. Kamp alanımızda motorcu gençler var. Biri ateşi yakıyor, ben yanımda getirdiğim haşlanmış patatesle salata yapıyorum, diğeri salataya yağ buluyor.
Kamp ortamlarının bu dayanışmasını çok özlemişim. Gün batımı için koşma zamanı. Günü efsane şekilde batırıyoruz. Boş bungalovlardan birinin verandasına oturup uzaklara dalıp dalıp gidiyoruz. Akşam masamız kurulmuş, mangalımız yanmış, karnımız doymuş, hoş sohbetler edilmiş, etrafımızda en az beş köpeğimiz ve meraklı kedimizle uzaktan gelen sonrasında sabaha kadar susmayan bir eğlence mekanının müziğiyle geceyi tamamlıyoruz.
Burada internet çok sağlıklı olmadığı için telefonlarımızı bir kenara bırakıp özgürlüğümüzün tadını çıkarıyoruz. Dünyadan kopmak hele ki kamp alanındaysak ruhu güzel temizliyor. Siz siz olun masa üstünde bile olsa dışarıda yiyecek bırakmayın.
Yüksek volüm müzikten anca uyumayı başarmış ben gecenin üçünde bir gürültüyle fırlıyorum. "Dışarıda biri var, dışarıda biri var!" Uyku sersemi kaç kere söyledim bilemiyorum. Dışarıda köpekler var. Kafamı çadırdan uzattığımda masanın üstündeki her şeyi yerde görüyorum, diğer tarafa bakınca iki ayağının üstüne kalkmış kocaman bir köpeğin motorlara saldırdığını görüyorum.
O kadar gürültüye bir tek benim uyanmam çok tuhaf. Köpeği kovalamasak motoru devirecek. Sonrası uzaktan gelen türkülerle uyuma zamanı. Gece böyle geçince sabah geç kalkıyorum. Çok severim kamp sabahlarını.
Yine eldeki kısıtlı imkânlarla herkes bir şeyler hazırlar. İp gibi akan bir suda bir şeyler yıkanır, hazırlanır, kahvaltı yapılır ama beş yıldızlı bir mekân olsa şuradaki tadı vermez. Çadırımızı toplayıp Salda'yı gezme ve tadını çıkarma zamanı. Toparlanıp gölü keşfetmek için yola çıkıyoruz ve Salda Tabiat parkı tabelası görüyoruz.
Gelirken görmedik böyle bir tabela. Neden? Çünkü tabela sadece bu yönde gidenler için, diğer yönden gelenler Venüs restoran tabelasından girecekler ve yol ikiye ayrıldığında sola dönecekler.
Müthiş bir bulut şöleni var. Benim gibi bulut fotoğrafı çekmeyi sevenler bayılacaklar. Denizden 1193 metre yukardayız. Bu güzel bulutların sebebi bu olabilir mi? Uzun ve geniş bir plaj. Kum dediysem öyle normal kum hayal etmeyin. Sert minik kaya parçası gibi. Her yerde göle girmek yasak yazıyor ama soyunma kabinleri ve duşlar var. Göle dubalar çekilmiş. Biz gittiğimizde kimsecikler yoktu.
Keşke burada kamp yapmamıza izin verselerdi, keşke ücretli olsaydı biz razıydık sohbetleri dönüyor. Burada kamp yasak. Salda'ya gelip de yüzmeyeceğim düşünülemez.
Doğal olarak gölün dibine bata bata ilerliyorsunuz. Su berrak ve biraz soğuktu. Salda Türkiye'nin en temiz suyu. Bir Zanzibar değil ama. Bunu söylemek zorundayım. Daha önce orayı görmemiş olsaydım burasının beni çok etkileyeceği tartışılmaz ama çıtam fazla yüksek sanırım. 184 metre ölçülebilen derinliğiyle Türkiye'nin en derin gölü.
Turkuaz sulardan birden laciverte dönüşmesinin sebebi bu. Güneş çıkınca göl sihirli bir değnek değmişçesine turkuaz rengine bürünüyor. Sodalı ve magnezyumlu suyu bu kumların rengini veriyor. Hatta bir zaman burada kalan her şey beyaza dönüşüyormuş.
Gölde üç adet endemik balık türü var. Burası soyu tükenen dik kuyruk ördeklerinin kışı geçirdikleri yer. Gölde su yılanı olduğu ama zararsız olduğunu duyduk. Orman kampında karşılaştığımız sincapla mutlu olduk. Karstik yapısıyla 2 milyon yıllık geçmişiyle Salda yok olma yolunda ilerliyor.
Salda'dan aklımda kalanlar: Bembeyaz kumlarda yuvarlandım, turkuaz sularda yüzdüm, maskeyle suyun dibindeki otları seyrettim, bulutlara doydum, ıssız bir plajda güneşlendim, bir sürü köpekle arkadaş oldum, bir iran kedisinin Salda kumlarında oynayışına şahit oldum. Eski günlerdeki gibi kamp yaptım.