Türkiye'de bir parça huzurun adresi! Çılgın kalabalık yok, her yer bomboş...

Antik Yunan tarihçisi Herodot bu harikalar adasını en yalın haliyle şöyle tanımlar “Ve Tanrı Tenedos’u yarattı ki, insanlar daha uzun yaşayabilsin…” Bozcaada’da yaşayanlar gerçekten bu tanımda olduğu gibi daha uzun mu yaşamışlar bilemiyoruz. Ancak hem doğal güzellikleri hem de tarihi değerleriyle bu büyüleyici ada hayatınızın sonuna kadar buraya demir atmanızı sağlayabilir. Şu sıralar Bozcaada’da o çılgın yaz kalabalığı yok, her yer sessiz sakin ve kafa dinlemelik… İşte size Bozcaada gezi rehberi…

Üzüm bağları, Arnavut kaldırımlı dar sokakları, Rum mimarisinin en güzel örneklerini teşkil eden evleri ve muhteşem güzellikteki koylarıyla Bozcaada çoğunlukla yaz aylarında tercih edilse de adada sükûnetin tadını çıkarabileceğiniz bahar ayları da keyifli bir alternatif olabilir.

Çanakkale iline bağlı Bozcaada, yaklaşık 4 bin yıllık bir tarihe sahip.

Bu zaman zarfında adadan geçmeyen uygarlık ise neredeyse yok gibi.

Tarih sahnesinde çok farklı isimlerle bilinse de Romalılar döneminde Bozcaada’ya Tenedos (Tenes’in Adası) denilmeye başlanmış.

Bu adın kökeni de Yunan mitolojisinden geliyor. Adanın bu adı almasıyla ilgili ilginç bir hikâye de dilden dile dolaşıyor.

Tanrı Poseidon, oğullarından Kyknos’u doğumundan hemen sonra deniz kıyısına bırakır. Bebek Kyknos, bir kuğu tarafından büyütülür ve gel zaman git zaman Bozcaada’nın karşısındaki Klonai şehrinin kralı olur.

Kral, Troia’nın ilk krallarından Laomedon’un kızıyla evlenir. Bu evlilikten Tenes isimli bir oğlu olur. Tenes’in annesi bir süre sonra vefat edince kral Kyknos yeniden evlenir.

Ancak yeni kraliçe, Tenes’e iftira atarak onun krallıktan kovulmasını sağlar. Kral da, oğlu Tenes’i o zamanlar adı Leukophrys olan Bozcaada’ya sürgüne gönderir.

Bir süre sonra oğlunun suçsuzluğunu öğrenen kral, Tenes’i geri getirmek için adaya gelir ancak Tenes, kralın gemisinin karaya bağlanan halatlarını keser ve böylece babasıyla olan tüm bağlarını koparır. Halk arasında kullanılan “Tenes gibi kestirip atmak” deyişi de işte bu hikâyeden gelir.

Ada tarihi eserleriyle büyülüyor
Bozcaada’ya ulaşım Geyikli feribot iskelesinden sağlanıyor. Buraya kadar özel aracınızla ya da otobüs yolculuğuyla ulaşmak mümkün. Vapurdan iner inmez adanın merkezine giriş yapıyorsunuz.

İskelenin sağ tarafında Bozcaada Kalesi tüm güzelliğiyle karşılıyor sizi. Burası 1100 yılında Tenes’in öldürüldüğü anıt üzerine Cenevizliler tarafından yapılmış bir kale.

1820 yılında Osmanlı Sultanı II. Mahmut tarafından genişletilen kalenin içinde iki cami bulunuyor. Bozcaada’daki Rum mahallesinde yer alan Rum Ortodoks cemaatine ait Meryem Ana Kilisesi de 24 metre yüksekliğindeki kulesiyle görülmeye değer bir diğer yapı.

Graffitiler, adanın favori fotoğraf çekim yerleri
Bozcaada’nın bir bölümünde Rum mimarisinin en güzel örnekleri, diğer bölümündeyse Türk mahalleleri yer alıyor. Ada sokaklarında gezerken rengarenk graffitilerin bulunduğu duvarlara da rastlıyorsunuz.

Bu birbirinden güzel çalışmalar önünde fotoğraf çektirmek isterseniz yazın sıra beklemek zorunda kalabilirsiniz. Ama şu sıralar öyle mi? Tüm ada sizin, istediğiniz kadar fotoğraf çekinin.

Yerel ürünlerin tadını çıkarın
Bozcaada, yerel ürünlerin satıldığı birbirinden şirin dükkanlarıyla da dikkat çekiyor. Domates ve gelincik reçelleriyle kekikli bal adaya gelen ziyaretçilerin satın aldığı yerel ürünler arasında başı çekiyor. Adanın zeytinyağları ve kurabiyeleri de son derece lezzetli.

Devasa bir çınar ağacının gölgesine kurulmuş Çınaraltı Kahvesi... Adayı gezerken bir kahve molası vermek isteyenler için en ideal mekan.

Bozcaada’nın en güzel plajı: Ayazma
Şu sıralar denize girmenin tam zamanı değil. Yalnız deniz kenarında yürümek, havasını solumak bile huzur depolamanıza yetecektir. Adanın rengiyle büyüleyen koylarını görmeden dönmeyin.

Altın sarısı kumu, geniş kumsalı ve turkuaz renkli deniziyle Ayazma, adanın favori plajlarından.

Ancak adada araç ya da motosiklet kiraladıysanız daha sayısız güzellikte koya rastlayacağınıza emin olabilirsiniz.

Dünyanın ucundaki fener: Polente
Bozcaada, doğal güzellikleriyle olduğu kadar gün batımlarıyla da ünlü.

Yel değirmenlerinin bulunduğu, dünyanın ucundaki fener yakıştırmasıyla anılan Polente ise adada gün batımını izleyebileceğiniz en güzel yer.

Sıkı sıkı giyinin ve güneşin denizin üzerinde kayboluşunun keyfini çıkarın.

Bozcaada restoranlarında lezzet şöleni sizi bekliyor
Bozcaada’nın merkezinde her zevke uygun çok sayıda restoran yer alıyor. Dileyen deniz kıyısında, dileyen de tarihi Rum evlerinin bulunduğu dar sokaklarda yer alan restoranlardan birini seçebilir.

Ben tercihimi, methini çok duyduğum Sandal’dan yana kullandım. Sandal, tüm yemeklerinde iddialı ama özellikle ‘Ege meze’ masanızın başköşesine yerleşsin lütfen.

Adanın ruhuna yakışan butik oteller konaklama için ideal
İstanbul’dan uzaklığı karayolu ve denizyoluyla yaklaşık yedi saat süren Bozcaada’ya günübirlik gelmek yorucu olacaktır.

Adanın her yerini layıkıyla gezebilmek için en az bir gün konaklama şart. Akvaryum Otel, Aral Tatil Çiftliği, Armagrandi Hotel, Kuşlu Konak ve Nar Adaevi gönül rahatlığıyla konaklayabileceğiniz seçenekler arasında…

Şayet siz de ara sıra Tenes gibi ipleri kesip atmak ve hayatın keşmekeşinden bir an olsun uzaklaşmak istiyorsanız Bozcaada’ya gelin, ruhunuzu tazeleyin…