GeriSeyahat Ege’nin ilham veren kıvrımları: Kuladokya
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Ege’nin ilham veren kıvrımları: Kuladokya

Ege’nin ilham veren kıvrımları: Kuladokya

Kula-Salihli UNESCO Global Jeoparkı’nın görkemli durağı Kula Peribacaları, sonbaharla birlikte dinginleşen yaşam enerjinizi ve sanatçı ruhunuzu yeniden harekete geçirecek. Volkanik geçmişi nedeniyle antikçağda ‘Yanık Ülke’ adıyla anılan bölge, Kapadokya’ya rakip güzellikleriyle keşfedilmeyi bekliyor.

Antik dönem tarihçisi Strabon’un ‘Geographika’ adlı eserinde Katakekaumene (Yanık Ülke) olarak bahsettiği bölgedeyim. Volkanik özellikli jeolojik bir yapıya sahip olan Kula ve çevresi, pastel tonlardaki kır peyzajıyla göz dolduruyor. İç Ege’ye özgü karakteristik mimari dokusuyla fotoğrafçıların gözdesi olan tarihi Kula evlerini gördükten sonra, sıra Divlit Yanardağı’ndaki volkan konilerini keşfetmeye geliyor. İlçenin kuzeyinde, Kaplan ve Sandal köyleri arasındaki bu çarpıcı yeryüzü formasyonları, eski volkan yapıları, lav platoları, magma akıntıları ve göl tortulları içeriyor.

Ege’nin ilham veren kıvrımları: Kuladokya

Kuladokya ilçenin 16 kilometre dışında, Burgaz Köyü yakınlarında.
Gezginimiz Melih Uslu: “Doğanın sesi dışında hiçbir şey duymayacağınız yer, en güzel tatil yeridir benim için. Belki de bu yüzden Kuladokya’ya âşık oluyorum.”

Yörede ‘Çakallar Tepesi’ denilen büyük koni, 1 kilometre kadar ilerisindeki Küçük Divlit Baraj Gölü’nün mavi sularıyla görülmeye değer bir birliktelik oluşturuyor. Yamacında terk edilmiş Çakallar Köyü’nün bulunduğu tepe, Yanık Ülke’nin en genç volkan oluşumunun ta kendisi... Bu bölge, aynı zamanda geçmişi 12 bin yıl önceye uzanan yaşam izlerinin bulunduğu yer olarak biliniyor. UNESCO tarafından tescillenen bu nadide jeopark alanı, adeta bir açık hava müzesi ve 2 bin 320 kilometrekarelik geniş bir sahaya yayılıyor. Volkanik tepeleri, kızgın lavların akarak oluşturduğu bazalt kayalar ormanı, Gediz Nehri’nin kadim izlerini bıraktığı yerlerde oluşan peribacaları, eşsiz kanyonlar doğaseverler için benzersiz keşif olanakları sunuyor.

Minyatür Kapadokya

Kula’nın 3-4 kilometre kadar dışındaki volkan konilerini gezdikten sonra yöredeki bir diğer doğa harikasına, peribacalarının olduğu alana doğru ilerliyorum. Ankara karayolu üzerinde, Gediz 1 Köprüsü’nü geçtikten hemen sonra sola kıvrılan asfalt yolun devamı, sanki bambaşka bir gezegene çıkıyor. Derin bir vadinin dev kaya duvarları arasında dağların kalbine doğru sokulan yılankavi yol, hemen her virajda heyecan verici manzaralara açılıyor. Yörenin ‘Kuladokya’ adıyla anılması boşuna değil elbette. Kapadokya’nın küçük ölçekte bir benzerini gözler önüne seren yeryüzü şekilleri burada da görülebiliyor.
Ege’nin ilham veren kıvrımları: Kuladokya

Hayal gücü yüksek ziyaretçilerine fantastik detaylar sunan Kula Peribacaları, Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından ‘Tabiat Anıtı’ ilan edilerek koruma altına alınmış. Yol arkadaşım Filiz, dönemecin hemen arkasındaki kayaları, bere takmış zarif kadınlara benzetiyor. Hemen bu zevkli oyununa katılıyor ve peribacalarının bizde çağrıştırdıklarını anlatmaya başlıyoruz. O an, düşsel bir dünyanın tam ortasındaymışım gibi bir izlenime kapılıyorum. Bu ayrıksı bölge, dünyadaki tüm görüntülerin, düşüncelerin, sıkıntıların, çıkmazların ve çelişkilerin neden olduğu ruh halinden uzaklaşmayı ifade ediyor zihnimde. İçinde bulunduğumuz vadinin çağrışım ve imgelem gücü çok yüksek. Burada hemen her insanın, içinden geçtiği ruh haline uygun bir şeyler bulması hiç zor değil.

Akustiği mucizevi

Ziyaretçisini başka zamanlara götüren Kuladokya, sanatçıların, fotoğrafçıların, yerbilimcilerin, doğa gözlemcilerinin, şairlerin, yazarların ve keşif tutkunu sırt çantalı yürüyüş gruplarının uğrak noktası. Vadi yamaçlarından aşağı süzülen sel sularının ve rüzgârın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla ortaya çıkmış bu ilginç bacalar. Alt kısımlardaki daha kolay aşınan malzemenin aşınmasıyla yamaçlar gerilemiş. Böylece üst kısımlardaki sert taştan şapkayla aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmış. Bu durum, peribacalarının oluşumunda rüzgâr etkisinden çok, yağmur ve sel sularının yüzeydeki akışının daha önemli olduğunu gösteriyor. Kuladokya’yı gezi listelerine eklemeyi düşünenlere vadinin mucizevi akustiğinde yankılanan kuş seslerini dinlemelerini ve gün boyu peribacalarına yansıyan renk değişimlerini izlemelerini öneririm. Bölgenin büyüsüne kapılıp keşif halkasını biraz daha genişletmek isteyenler için de birkaç öneri verelim: Sardes Antik Kenti, Kurşunlu Kaplıcaları, Kula Çarşısı, Bintepeler ve Adala kanyonları...

Düğün dernek ziyafetlerini kaçırmayın!

Kula Peribacaları gezinizi yöresel yemeklerle taçlandırabilirsiniz. Tarih boyunca birçok uygarlığa kucak açan ilçede zengin bir sofra kültürü gelişmiş. Yerel mutfağın en belirgin özelliği, düğün, dernek ve davet yemekleri. Bölgenin turizmde yükselişe geçmesi, unutulmaya yüz tutmuş bazı eski yemeklerin yeniden yapılır olmasını sağlamış. Birçoğu ilçedeki otellerde, lokantalarda ve ev pansiyonlarında sipariş üzerine pişirilen Kula yemeklerinden seçkin örnekler şunlar: Kula güveci, oğlak dolması, yuvarlak denilen et yemeği, Kula tarhanası, kabaklı pide, susamlı börek, tuzlu sütlaç, pelte adı verilen tatlı, kuyruk helvası, tatlı peynir böreği…

False