GeriSeyahat 75 yaşında hayalimdeki dağa çıktım
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
75 yaşında hayalimdeki dağa çıktım

75 yaşında hayalimdeki dağa çıktım

Yeryüzünde mutlaka görmek istediğim dağları yıllar önce, öğrenciliğim sırasında belirlemiştim. İlk sırada Alpler (Avrupa’nın genç dağları) vardı. Ardından Hartz Dağları (Avrupa’nın yaşlısı), Kayalık Dağları (Kuzey Amerika’nın genci), And Dağları (Güney Amerika’nın genci) ve Table Mountain (Masa Dağı) geliyordu. Masa Dağı dışındaki dağları daha önce gördüm. Şimdi, 75’inci yaşımda, görmek istediğim sonuncu dağ Güney Afrika’nın simgesi Masa Dağı. En başta şunu söylemeliyim ki, gezmeyi çok istiyorsanız, kendinize iyi bakıyorsanız 75 yaş geç değil. Bu yazıyı yazmamın amacı da bu zaten.

Masa, üzeri dümdüz bir dağ. Yürüyerek çıkılabiliyor, çok yüksek değil. Ancak sıfırdan bin metreye kısa mesafede yükseliyor, yatay tabakalardan oluşmuş ve çok dik. Biz o nedenle teleferikle çıktık. Çıkmadan önce de iki gün seyrettik. Çünkü üzerinde kalın, beyaz bir bulut vardı. “Masa Dağı örtüsünü örtmüş” diyorlar bu görüntüsüne...

75 yaşında hayalimdeki dağa çıktım


Dağa çıktıktan sonra başka güzellikler seriliyor önünüze. Bir bakıyorsunuz Hint Okyanusu’nda, bir bakıyorsunuz Atlantik Okyanusu’nda dans eden dalgalar... Aşağıya baktığınızda kentin harikulade görüntüsü. İnsan büyüleniyor. Afrika’nın en güneyi, Ümit Burnu. Benim gibi coğrafya okumuş birinin gördüğünde gerçekten heyecan duyabileceği bir yer. İki okyanusun dalgaları sanki çılgınca bir yerli dansı yapıyor. Devamlı esen güçlü rüzgâr, enfes görüntüler oluşturuyor. Güney Afrika’da yaz mevsimindeyiz, suya giremez miyiz derseniz, ı-ıh, buz gibi. Oysa hava sıcaklığı 30 derecenin üzerinde. Güney Kutbu’ndan gelen Benguela soğuk su akıntısı, Hint Okyanusu’ndan gelen Mozambik sıcak su akıntısını alt ediyor. Ayağınızı, hadi dizinize kadar bacağınızı sokabilirsiniz, o kadar. O güzelim sahili, bazen yaşlı yuvarlak taşları, aralarında dolaşan penguenleri, adalardaki fokları, bazen bisküvileri üst üste koymuşsunuz gibi görünen yüksek kıyıları seyredebilirsiniz.

75 yaşında hayalimdeki dağa çıktım



Yolunuza çıkan babunları arabanızdan inip ararken, onları arabanın üzerine çıkmış, çantalarınızı karıştırırken bulabilirsiniz. Şurası kesin ki, kıtanın ulusal park ilan edilen bu doğal, vahşi ucunda dolaşmak, incecik kumların yüzünüze yapışmasına izin vermek sizi mutlu edecek.

75 yaşında hayalimdeki dağa çıktım


Ama insanoğlu mutlu olmanın yollarını ararken çevresine hep zarar veriyor. Beyaz adam da Hindistan’a gideyim, baharat alıp satayım ama çok da çalışmayayım; buraların güneşi, toprağı güzel, tarım yaptırayım, yiyip içip yan gelip yatayım diye düşündüğünden kıtanın yerlisini sömürmüş. Şimdi bile kendileri için yaptırdıkları evlerden, kurdukları ve adını verdikleri yörelerden anlıyorsunuz ki, Nelson Mandela’nın bütün çabalarına rağmen sömürü, ırk ayrımı hâlâ var. Çok çalışıp az kazananların rengi beyaz değil. 

İki Cape Town var. Birincisi merkezde yer alan modern, düzenli, temiz Cape Town. Sokak gösterileri, dans gösterileri, açık hava konserleri ile... Öbür Cape Town, modern kentin çevresindeki teneke mahallelerden oluşuyor. Açıkçası o mahallelere giremedik. Kenardan köşeden bakınca, merkezle uzaktan yakından ilgisi yok. Yerliler hâlâ kentin çevresindeki teneke mahallelerde yaşıyor. Yoksulluk, hastalık ve suç kol geziyor. Kentin çevresindeki devekuşu çiftlikleri görülmeye değer. Bir devekuşu yumurtası 150 kg. ağırlık taşıyabiliyor, 15 kişiyi doyurabiliyor. Eti de lezzetli. Neden uçamıyorlar? Kanatları gövdelerinin altında olduğu için.

75 yaşında hayalimdeki dağa çıktım


Bağlar düzenli, şarapları da ünlü. Güneyin doğu ve batısında hiç engel yok doğada. Dağlar kuzeyde. Bu nedenle bağlar uzun süre güneş alıyor. Bu nedenle üzüm sağlıklı, verimli, şaraplar güzel. Kıyıya, özellikle Waterfront’a gidince, restoranlar, kafeler, eğlenceli bir ortam çıkıyor karşınıza. Turistlerin para harcaması gerek. Biraz da, Cape Town’ın kuzeydoğusunda yer alan Johannesburg’dan söz edeyim...
Afrika maden kaynıyor. Aklınıza gelebilecek değerli madenlerin çoğu, değerli taşlar buralarda çıkıyor ve elbette bunların çıkarılmasında, işlenmesinde siyahlar çalışıyor. Kazananlar ise beyazlar. Nelson Mandela’nın cumhurbaşkanı olmasından sonra durum biraz değişmiş ama sahiden biraz. Kentte suç oranının çok yüksek olduğu söylendi. Yabancıysanız tedirgin olmamanıza şaşmalı.

75 yaşında hayalimdeki dağa çıktım

75 yaşında hayalimdeki dağa çıktım


Çitaya dokunup aslanları okşamak

Johannesburg’da altının 80 metre derinlikten nasıl çıkarıldığını, nasıl işlendiğini görebilirsiniz. Kentin civarında safari yapıp para karşılığı aslan yavrularını okşayabilir, yetişkin ama uyuşturulmuş bir çitaya dokunabilir, marifetmiş gibi fotoğraf çektirebilirsiniz. Ulusal parklarda aslanlara, buffalolara, fillere, geyiklere, impalalara, çakallara, yabani köpeklere, hipopotamlara, zürafalara rastlayabilirsiniz.
Golf sahaları, yedi yıldızlı oteller, yapay dalgalı havuzlar, kumarhaneler beyazın servetine servet katmakta. Hizmetkârlar siyahlar.
Çevre inanılmaz bir titizlikle korunuyor. Grubumuzda yer alan bir kadının elindeki pet şişeyi araçtan doğal parka attığını görünce iriyarı yerli sürücünün, “Bunu yapamazsınız” diye bağırırken gözlerindeki öfkeyi anlatmak olası değil. O kadın dışında hepimiz yerin dibine geçtik. Toplu gezi adabını bilmeyen, hele çevre bilinci gelişmemiş insanlarla birlikte gezmek zor. Hadi 75’lik gençler... Aklı başında, insanlara ve çevreye saygılı iyi bir grup kurun. Güney Afrika sizi bekliyor.

False