GeriSeyahat Karapınar’ın maarları
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Karapınar’ın maarları

Karapınar’ın maarları

Volkanik aktivite sırasında bir ya da birkaç patlamayla volkan küllerinin çukuru göle dönüşüyor. Bu oluşuma “maar” ismi veriliyor. Konya’nın Karapınar ilçesi bir zamanlar volkanların birbiri ardına patladığı bir ateş çemberiymiş. Bugün bölgede birbirinden güzel birçok volkanik göl bulunuyor.

Konya’nın Karapınar ilçesi, son yıllarda erozyon önleme çalışmaları sayesinde sık sık gündeme geldi. İlçe topraklarının büyük bölümü hareket eden kumullarla örtülme ve çöl olma riskiyle karşı karşıya kalmıştı. Yapılan çalışmalarla bu tehlike şimdilik önlenmiş görünüyor.

Karapınar son birkaç milyon yıllık jeolojik dönemin izlerini barındıran büyüleyici bir alan. Volkan konileri ve volkanik göller birer doğa harikası. Karapınar-Ereğli yolunun üzerindeki Meke Gölü bu oluşumların en ünlüsü. Göçmen kuşların uğrak yerlerinden biri olan gölün suyu son yıllarda giderek azalıyor. Gölün tam karşısındaysa bir benzin istasyonu bulunuyor! Hemen arkasındaki Acıgöl, ülkemizin en büyük volkanik gölleri arasında. Bu oluşuma “maar” deniyor. Volkanik aktivite sırasında bir veya birkaç patlamayla volkan küllerinin çukuru göle dönüşüyor. Karapınar’da birçoğu kurumuş onlarca maar bulunmakta. Bölgede dolaşırken bir zamanlar buraların bir ateş çemberi olduğunu düşünmek bile insanı heyecanlandırıyor.

/images/100/0x0/55eb2ed3f018fbb8f8b0b690

ŞAŞIRTAN YERALTI KENTİ

Bu volkanik aktivite zamanla insanların yararlandığı jeolojik oluşumları da meydana getirmiş. Oymalı köyü civarındaki volkan küllerinin içine oyulmuş Oymalı yeraltı şehri keşfedilmeyi bekliyor. Kentin sadece bir kısmı açığa çıkarılmış. 30’un üzerinde girişi tamamen açığa çıkarıldığında, dünyanın en büyük yeraltı kenti unvanına kavuşabilir. Kentin özelliği, girişlerin etrafında bir sürü yapının da olması. Zaman bulabilirseniz Oymalı köyüne giderek Muhtar Nusret Altınöz’ü bulun. Eğer çok meşgul değilse size mutlaka yardım edecektir. Yeraltı kentine rehbersiz sakın girmeyin, bir daha çıkamayabilirsiniz. Bu bölgede geçireceğiniz iki günde belleğinizden silinmeyecek görüntülerle karşılaşacaksınız.
Buraya kadar gelmişken Çatalhöyük ziyaret edilmeden geçilmez. Geçmişi MÖ 7500 yıllarına kadar giden, dünyanın bulunan en eski ve gelişmiş Cilalı Taş Devri yerleşimlerinden Çatalhöyük, 1958 yılında İngiliz Arkeolog James Mellaart tarafından keşfedildi. Konya Ovası’nın insanlık tarihindeki yerini, Çatalhöyük’ü gezerken çok daha iyi anlarsınız.

CİHANBEYLİ’NİN DOĞAL KAYA ANITLARI

Bir sonraki durağımız, bölgedeki bir gölün günümüzden iki milyon yıl önce kurumaya başlamasıyla ortaya çıkan doğal anıtlar. Cihanbeyli İlçesi’nin Kuşça kasabası bu doğal anıtlara ev sahipliği yapıyor. Volkanlardan çıkan tüflerin gölde birikmesiyle başlayan oluşum öyküsü, aşınma sonucunda doğal anıtların ortaya çıkmasına kadar sürmüş, günümüzde de devam ediyor. En başta volkanik küller ve akarsularla gelen malzemeler gölde çökelmiş. Göl kuruduktan sonra aşınma süreçleri başlamış; önce yağmur suları çatlaklara sızarak buraları oymaya başlamış, yağmur sularının oyduğu çatlaklar ikinci aşamada rüzgâr tarafından şekillendirilmiş. En tepedeki sağlam kayalar aşınmaya karşı direndiği için, altında kalan tabakaları da korumuş. Bu nedenle yumuşak kesimler hızla alçalırken sert olanlar yukarıda kalmayı başarmış. Bölgede aşınma o denli fazla ki, rüzgârlı bir havada aşınmayı çıplak gözle görmek mümkün. Bu vadide geçireceğiniz birkaç saat, doğanın yaşam ritmini hissedeceğiniz anları barındıracaktır. Bölgede gezecek o kadar çok yer var ki: Ereğli ’deki güncel traverten oluşumları, Bolluk Gölü’nün kenarındaki fosil traverten konileri, kurumaya yüz tutmuş Apa ve neredeyse kurumuş olan May barajları, kurumuş göller sadece birkaçı.

KARADAĞ’IN HÜZNÜ

Konya Ovası’nda hava kararmak üzere. Karadağ Volkanı’ndan esen soğuk rüzgâr geçmişin sokaklarından doğanın mucizelerine uzanan yolculuğumdan gerçeğe döndürüyor beni. Bir zamanlar Karacadağ ve Meke gibi volkanlarla birlikte bölgeye ateş saçan Karadağ Volkanı, şimdilerde suskun bir vaziyette, çaresizce Konya Ovası’nın hazin durumuna bakıyor. Çatalhöyük’ü bağrında saklayan, Hititlere ev sahipliği yapan bu dağ, ne yazık ki Konya Ovası’nın kurumasına da tanıklık edecek. Jeolojik zamanın bu acımasızlığını belki şu anda göremeyeceksiniz, ama bu bozkır turundan sonra hiçbir kaynağın sonsuz olmayacağını da anlayacaksınız.

TÜRKİYE’NİN İLK JEOLOJİK PARKI KARAPINAR’A YAPILACAK

Konya Ovası’na yolunuz düşerse, bölgede gezmeniz gereken diğer bir doğal oluşum da obruklar. Bu muhteşem doğa anıtlarının çoğunda ne yazık ki artık su bulunmuyor. Su bulunanlardan en önemlileri Meyil, May, Çıralı, Apa, Timraş ve Kızören obrukları. Çıralı Obruğu’nun içindeki mağaralar binlerce yıldır insanlar tarafından kullanılmış. Tüm bu özellikleri nedeniyle MTA Genel Müdürlüğü, Karapınar’ın Türkiye’nin ilk jeolojik parkı olması için bir proje başlattı.

BİNLERCE YILLIK BUĞDAY AMBARLARI

Karaman’a 46, Konya’ya 150, Ereğli yoluna 15 kilometre mesafedeki Taşkale (Kızıllar), ilginç yerleşim düzeniyle dikkat çekiyor. Kasabanın tarihi 3’üncü yüzyıla kadar gidiyor. Ören yerlerindeki buluntular Geç Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlının izlerini taşıyor. Taşkale’nin önemli özelliklerinden biri de, Manazan Mağaraları ile aynı litolojiye sahip kayalara oyulmuş 250 civarındaki buğday ambarı. Köylüler yakın zamana kadar bu ambarları kullanıyordu. Yerden yüksekliği birkaç metre ile 30 metre arasında değişen ambarların bazılarında hâlâ buğday var. Ben ambarlar arasındaki basamaklardan geçerken, üç çocuk güvercinlere ulaşmak için düz duvara tırmanıyordu. Asfaltta yürür dibi rahat ve seri hareket ediyorlardı.

False